Bölüm 8

1.3K 94 0
                                    

Eve gittiğimde soğuk bir duş aldıktan sonra, kahvemi de alıp balkona çıktım. Suzan uyuyordu. Aslında öğlen olmuştu. Kalkması gerekiyordu. Ama neyse dedim kendi kendime. Otelde çok fazla yorulmuştu. Kız biraz yatıp dinlensin ve kendine gelsin diye düşündüm. Koltuğuma oturup gözlerimi kapattım arkama yaslanıp. Neler yaşamıştım ben bugün öyle? Kafamdan hepsi teker teker film şeridi gibi geçiyordu. Ama Ateş'in o bakışları aklıma geldikçe orada takılı kalıyordum. Gözlerimi açtığımda içimde kocaman bir boşluk oluşuyordu. Bu çok tuhaftı. Benim için iş olan o bakışlar, neden bu kadar takılı bırakmıştı beni? Peki, şu an içimde hissettiğim boşluk neyin nesiydi? Of deyip saçlarımı sıvazladım tıpkı onun yaptığı gibi.

Yerimde daha fazla oturamadım ayağı kalkıp, elimde kahve fincanı ile balkonda volta atmaya başladım. Hava soğumuş muydu? Sanki üşüyordum. Tüylerim diken diken olmuştu. Sanırım hasta olacaktım. Kahveyi yudumlayınca çoktan soğumuş olduğunu gördüm. Bana neler oluyordu böyle. Ben çalışırken bile asla kahvemi soğutmazdım. Kesinlikle yorgunluktan olmalı. Bunun başka açıklaması yoktu. En iyisi sıcacık yatağıma girip güzel bir uyku çekmekti. Fincanı masanın üzerine bırakıp odama çıktım. Nevresim beni ısıtmayacaktı. Dolaptan polarımı çıkarıp yatağın üzerine örttüm. Sonra kendimi yatağın içine bıraktım. Şimdi uykuya dalacak ve her şeyi unutacaktım. Planlarımı dinlendikten sonra yapacaktım. Kendi kendime söylenmeye başladım.

"Hadi Sırma gözlerini kapat ve içinden yüze kadar say ve derin bir uykuya dal. Hadi bakalım. Önce derin bir nefes al. Derin bir nefes bıraktım titreyerek" Bine kadar saydım ama hala uykuya dalamamıştım. Isınmak şöyle dursun daha çok üşüyordum. Evet, çok fena hasta olmuştum. Aslında mutfağa inip ateş düşürücü içmem gerekiyordu. Ama düşüncesi bile beni daha çok titretti. Çenem zangır zangır titriyordu. Suzan yanıma gelse ondan isteyecektim. Ama o da daha kalkmamıştı herhalde ki evden çıt çıkmıyordu.

Kapının zili çalıyordu. Ama yatağımdan çıkıp oraya gidecek gücü kendimde bulamıyordum. Suzan belki zilin sesine uyanırdı. Acaba kim gelmişti? Belki yanıma gelirlerdi diye umut ediyordum. Keşke telefonumu kapatmasaydım. İlk arayana "gel bana ilaç getir" derdim. Yazın bu sıcağında ben yatağın içinde donuyordum. Odamın kapısı tıklatıldı. İşte kurtarma ekibi gelmişti.

"Gir" Diyebildim. Suzan kafasını hafifçe uzattı, halimi gördüğü gibi gözleri büyüdü ve hemen içeri girdi.

"Sırma abla bu haline ne? Ne oldu sana böyle?" deyip hemen elini alnıma koydu.

"Abla sen yanıyorsun" Üzerimi açmaya çalıştıkça ben daha çok üzerimi örtmeye çalışıyordum.

"Bırak ya donuyorum. İlaç getir bana"

"Abla saçmalama bırak şunları üzerinden duş alman gerekiyor" Düşüncesi bile yetmişti. Suyun altına girmek düşüncesi daha çok titrememe sebep oldu. Suzan sesini yükselterek

"Ateş koş Sırma abla yanıyor." Ne Ateş mi? Onun burada ne işi vardı? Çekim alanında olması gerekiyordu. Ayrıca evimin adresini nereden biliyordu?

"Hayır gelmesin buraya" Demiştim ama o kocaman gözleriyle içeri girmişti bile.

"Ne oldu sana böyle?" Yatağın yanına geldi. Elini alnıma götürdüğü gibi geri çekti.

"Yanıyorsun" Dedikten sonra üzerimdekileri bir hışımla çekip yere attı. Kolumdan tutup kaldırmaya çalıştı.

"Donuyorum bırakın beni ya!" Yatağa yattım tekrar. Ama beni dinleyen yoktu. Ateş telaşla beni kucağına aldı. Ben ne kadar debelenirsem debeleneyim, çoktan banyoya sokmuştu beni. Ben çırpınırken o suyu ayarlarken bir yandan da beni tutuyordu.

Oyuncu Koçu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin