Bölüm 36

648 43 1
                                    

"Şu bakışı hangi oyuncu bu kadar içten yansıtabilir Sırma? Hangi telkin onlara bunu yaptırabilir? Gülümseyerek

"Abi bu karede yaşanmışlık var. Sadece mimiklere müdahale edebilirsin. Ama duyguyu karşıya aktarabilmek izleyicinin psikolojisine bağlıdır."

"Nasıl yani?"

"Şöyle ki sen bu karede ne görüyorsun." Elini çenesine götürüp düşünmeye başladı. Çok geçmeden

"Kız onu bıraktığı için oğlan ağlıyor. Onu bırakmasını istemiyor" Ona arkamı dönüp gözlerim resimde

"İşte bakış açısı, psikoloji dediğim kavram burada kendini gösteriyor. Bu resimde oğlan mecbur kalan taraf! Yani kızı bırakan o. Ama istemeyerek bunu yapıyor. Kız yalnız kalacağı için üzgün. Sen az önce çektiğin sahnenin etkisiyle bu düşüncedesin. İzleyici o gün eşiyle kavga etmişse akşam izlediği diziyi ona göre yorumlar. Oyunculukları beğenmez, aşk ona tutarsız gösterilmiş gibi gelir. Ya da abartılı gelir. Yakıştıramaz oyunculara gösterdikleri performansları. Fakat farklı bir izleyici o gün sevgilisinden gül ya da hediye almışsa, akşam izlediği her şey ona pembe bulutları hatırlatır. En berbat oyunculuk bile onun gözünde oscarlık olur." Son cümlemi söylerken ona doğru dönmüş cevabını bekliyordum.

"Ne kadar haklısın... Seninle çalışabildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Bu konuyu çok iyi biliyorsun. Ama asla üstünlük taslamıyorsun. Ben sormadan sahnelere yorum bile yamıyorsun. Özellikle bu huyuna bayılıyorum. Senin bilgilerine sahip olan biri kesinlikle yönetmen koltuğuna oturmalıydı. Neden düşünmüyorsun?"

"Güzel iltifatların için teşekkür ederim. Bir ara düşünmedim değil. Fakat sonra bu işten çok çabuk sıkılabileceğimi anladım."

"Nasıl?"

"Ben bir oyuncu ile ilgilenirken sen tüm oyunculara telkin vermek zorundasın. Ben ince eleyip sık dokurken, sen bazı sahnelerde gözlerini kapatmak zorunda kalıyorsun. Bu iş bana göre değil."

"Haklısın. Bu mesleği seçtiğime bazen çok pişman oluyorum. Yoruculuğu bunaltıyor. Kaprisleri çileden çıkarıyor." Sohbet ederken yürüyorduk. Çekimin yapıldığı odanın kapısının önüne geldik. Her zaman ki gibi ortalık mahşer alanı gibiydi. Koşturmalar ve yüksek sesle konuşmalar. Bir sonraki sahneye hazırlanılıyordu. Ateş orada değildi. Makyaj için diğer odaya geçmişti. Yönetmen elini omzuma koyup

"Gel çektiğimiz sahneye bak. Senin yorumun ne olacak? Çok zorlandık. On denemeden sonra en iyisi olduğuna karar verdik. Benim içime çok sinmedi ama yetişmeyecekti yoksa" Derin bir nefes aldıktan sonra,

"Bıraktık mecburen."

Küçük ekranın önüne sandalye çekip oturdum. Ateş kapıdan giren kıza hasretle sarılıyor. Bakışlar oldukça iyi ama daha iyi olabilirdi. Öpüşme sahnesi ise tam bir rezaletti. Durum ne kadar kötü olursa olsun, sahne bittiğinde tırnaklarım ağzımdaydı. Şimdi burada profesyonelce davranıp, oyuncumu motive etmeli ve sahnenin yeniden çekilmesini istemeliydim. Ama kimse kusura bakmayacak o kızı yeterince öpmüştü. Bu kadarı yeterliydi. Yönetmen bana bıyık altı gülümserken, ben hala tırnaklarımı yediğimin farkına yeni, varıyordum.

"Size üzülüyorum" Gülümsemesini yüzüne iyice yaydı.

"Abi yapma" Ne ima etmeye çalıştığını anlayarak.

"Tamam, tamam bir şey söylemiyorum. Nasıl oldu sence?"

"Vallahi gerçeği söylemek gerekirse berbat!"

Oyuncu Koçu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin