Satır arası yorumlarınızı bekliyorum.
Öpüldünüz..
********
Uyku mahmurluğuyla gözlerimi ovalarken beni ayıltmaya çalışan Beril'e gözlerimi devirdim. Omzumdaki kolu daha da ağırlaşınca tüm yaratıcı küfürlerimi sıralayarak başımı sıradan kaldırdım. Ama bu Beril değildi.
Kahve gözlü bir çocuktu. Neden bunu dediğimi bilmiyorum ama sanırım görüş açıma ilk gözleri girdiği için.
Hatırladığım kadarıyla yan sınıftan bir çocuktu.
"Dolunay?"
Cevap verecek mecalim olmadığı için başımı sallayarak onayladım.
"Galiba beden odasının anahtarları sendeymiş."
Elim çantanın ön tarafına gittiğinde anahtarı çıkararak verdim. Çocuk kutunun içindeki bir yığın anahtarı inceledikten sonra kaşlarını çattı. Komik bir görüntüydü.
"Burda bir sürü anahtar var hangisi?"
"Sanırım hepsini denemen gerekecek." dedim omzumu silkerek.
"Sen ciddi misin?" dercesine baktı.
"İki oda var biliyorsun değil mi?"
Bildiğimi belirtmek için başımı salladım.
"Ve burdaki bir yığın anahtarın içinden o iki anahtarı bulmamız gerekiyor."
Çocuga sanki "ben lezbiyenim" demiş gibi baktıktan sonra konuşmaya başladım.
"Başkası yardım etse?"
Gözlerini üzerimde gezdirerek sanki seçilmiş kişiymişim gibi baktığında oflayarak sıradan kalktım. Bir an önce geri dönmek için hızlıca beden odalarının bulunduğu bölüme girdim.
Sağındaki kapıyı işaret ederek çocuğa baktım.
"Sen onu aç ben de bunu."
Başını sallayarak kutudan bir anahtar çekti. Çocuktaki şans, yatağının kenarında priz olan bir insanda bile olmadığı için ilk anahtarla kapıyı açtı. Gözlerimi irileştirerek bir kez daha şansıma lanet ettim. Olmayan şansıma.
Kutudan bir anahtar çekerek kilide uydurmaya çalıştım ama olmadı. Elimdeki anahtarı kenara koyarak bir tane daha aldım. Bir tane ve bir tane daha..
En son kutunun dibini gördüğümü hatırlıyorum.
Yan tarafımdaki sandalyeye yayılmış, kapıyı açmamı bekleyen çocuğa dik dik bakarak yapmacık şekilde gülümsedim.
"Sen.." dedim. Adını bilmediğim için ne diyeceğimi bilmiyordum.
"Bulut."
"Bir yardım etsen fena olmazdı."
Benim aksime samimi bir şekilde gülümseyince köprücük kemikleri anında selam durdu. Gözlerimi daldığım yerden çekerek önümdeki kapıyla cebelleşmemi sürdürdüm. Büyük bedenini yanımda hissettiğimde kahve gözlerine baktım.
"Sanırım iyi olacak."
"Ne?" diye öküzce sorduğumda gülümsemesiyle kısılan gözlerine baktım ve geri çekildim.
"Yardım etsem diyorum, iyi olacak."
2. anahtarı kilide koyduğunda, kapının kilidi açıldı. Diyorum ben çocuk şanslı.
"Kapılarda açıldı. Ben gideyim."
Gülümseyerek başını teşekkür babında salladı.
Ellerimi hırkamın cebine koyarak sınıfa doğru yürümeye başladım. Sanırım 10 dakikadır uğraşıyordum. Avuçlarımın arasındaki telefon titrediğinde elime alarak gelen mesaja baktım.
B: Yanındaki çocuk kimdi ve nereye gittiniz?
Dolunay: Birde hesap vereyim.
B: :q
B: Kıskanmam gerekiyor mu?
Dolunay: Uykum var benim.
B: Kollarımda uyumaya ne dersin?
Dolunay: Hayali kollarında mı?
İstemsizce mesaj gelmesini beklediğimi farkettim. Sonrasında terlemeye başlayan vücudum ve ızgara şişleri batıyormuşcasına ağrıyan karnım yüzüme de gözle görülür derece etki etmişti. Boş banklardan birine oturarak ağrının geçmesini bekledim.
B: Dolunay iyi misin?
Mesaja birkaç saniye bakarak daha feci ağrıyan karnımla yüzümü buruşturdum. Kahretsin. Duracağı yoktu. Etrafa bakarak B'nin olabileceği kişileri kestirmeye çalıştım.
B: İyi görünmüyorsun.
Dolunay: Ya kimsin?
B: Düşündüğün şey bu mu?
Cevap yazmadım. İyi değildim. Hem de hiç. Öğle arası bitmişti. Çalan zille bahçe boşalmaya başladı. Yavaşça ayağa kalktım ama arkamda hissettiğim şeyle tekrar banka çakıldım. Bu sefer tam anlamıyla rezil durumdaydım.
B: Ordan kalkmayı düşünüyor musun? Neden tekrar oturdun?
Dolunay: Her hareketimi izlemeyi kes.
Bahçe tamamen sakinleştiğinde ne yapmam gerektiğini düşünüyordum.
B: Tamam.
B: Yavaşça kalk ve gözlerini kapat.
Dolunay: Neden?
B: Dolunay soru sormayı bırakta gözlerini kapat.
B: Ve sakın açma.
B: Şimdi değil.
Dediğini yaparak yavaşça olduğum yerden kalktım. Arkamda ağaçlar olduğu için bir şey görünmüyordu. Gözlerimi sımsıkı kapadım. Utanıyordum.
Yüzüme gelen güneş ışığı kesildiğinde B'nin geldiğini farkettim. İçimde patlayan merak duygusunu yenmeye çalışarak mırıldandım.
"Sen misin?"
"Hıhım" diye onaylayan bir ses duyduğumda sesini tam kestiremedim. Yakınlaştığını anladığımda kafamı eymeye çalıştım. Ilık nefesi saçlarıma karışırken belime bağladığı şeyi tuttum ve ellerimiz tokuştu.
Bedenini önümden cektiğinde güneş ışığı yüzüme değdi. Gitmişti.
Yer yarılsada dibine girsem dediğiniz anlar vardır. İşte onlardan biriydi. Telefon titrediğinde gözlerimi daha yeni açıyordum.
B: Dolunay:)
B: Sen bundan sonra benimm
B: Tatlı domatesimsin.
Dolunay: Kapa çeneni pislikk.