20

744 47 6
                                    

Siyah convercelerimin beyaz şeritlerine bakarken siyah ve beyazın mükemmel uyumunu düşünüyordum. Aynı zamanda elimde annemin terziye verdiği elbiseyle eve yürüyordum.

Yaklaşık 1 saat sonra okula gidecektim. Annem evladına acımayarak sabahın köründe kaldırıp terzideki elbisesini aldırmak için yollamıştı. Çünkü akşam Beril'in teyzesinin düğünü vardı. Annem ve Beril'in annesi bizim sayemizde ortaokuldan beri tanıştı ve iyi anlaşıyorlardı.

Beril'in teyzesi, annesi ve benim annem de sıkça görüşürlerdi. Bu yüzden annem sanki kendi kardeşinin düğününe gidiyor gibi hazırlık yapıyordu.

Benimse klasikleşmiş siyah kotum, birkaç jean ve bolca sweatimden başka kıyafetim yoktu.

Bunun için bir ara düğüne gitmemeyi bile düşünmüştüm. Ama Beril yakamı kesinlikle bırakmamıştı. Hatta şu an düğün telaşıyla koşuşturan insanlara bir prenses edasıyla yargı dağıttığına emindim.

Şanslı kız teyzesinin düğünü sayesinde bugün okula gelmeyecekti.

Uyuşuk adımlarla yürürken sessiz olan caddeyi telefonumun bildirim sesi kapladı. Sağ elimdeki kıyafet paketini diğer elime alarak cebimdeki telefona uzandım.

Bildirimin üzerine tıklayarak açılan mesaja baktım.

B: Günaydın Gökyüzüm :)

Ah kesinlikle bu tür mesajlara alışık değildim. Bu olayın seyrettiğim aşk dizileriyle alakası yoktu. En azından izlerken başrol erkeğin güzel sözlerini heyecanla dinlerdim. Ama ben yaşadığım zaman kasığıma saplanan bir ağrıdan fazlası olmuyordu.

Hızlıca "günaydın" yazarak telefonu cebime bıraktım. Evin önüne gelmiştim. Merdivenleri hızla çıkarak kapıya ulaştım. Çalmak için uzandığım kapı birden açılınca sendeleyerek yere yapıştım. Güne puanım 10/10.

Annem tepeden bana bakarken konuşmaya başladı.

"Kızım yerde ne yapıyorsun?"

Gözlerimi devirerek yerden kalktım.

"Anne asıl sen daha çalınmamış olan kapıyı neden açıyorsun?"

İfadesizce suratıma bakarken gözü elimdeki pakete takıldı.

"Sen niye geç kaldın bu kadar? Daha elbisenin üstümde nasıl duracağını bile bilmiyorum. Versene bir deneyeyim."

Elimdekini bir çırpıda alarak salona doğru hızlıca ilerledi. Arkasından gülümsememek elde değildi. Kapıyı kapatarak giyinmek için odama yürüdüm.

***

Coğrafya dersinin verdiği uykuyla karışık sıkkınlıkla başımı sırama yaslamıştım. Sıramın arka köşede olması ve hocanın anlattığı şeylerden benim gibi bıktığı için kafalarını sıraya yaslamış öğrenciler sayesinde dikkat çekeceğimi düşünmüyordum.

Başımı kaldırdığımda hoca kitaplarını almış sınıftan çıkıyordu. Sınıftaki kıpırtıya da bakılırsa tenefüs olmuştu. Vay be ne güzel çözdüm olayı.

Yüzümü tekrar sıraya gömecekken elinde lacivert bir paketle bekleyen dağınık saçlı çocuğa baktım. Kahverengi gözlerini atlamayalım.

Bulut gülümsemesini yüzüne yerleştirmiş yorgun gözleriyle bana bakıyordu. Anlaşılan Beril'in prensesliğinden (!) nasibini almıştı.

Daha fazla izliyormuş gibi görünmemek için konuşacaktım ki benden önce davranarak elindeki paketi bana uzattı.

"Beril bunu sana vermemi istedi. Yani o gelemediği için ben veriyorum. Gelseydi kendisi verirdi."

Dolunay | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin