2 ay sonra
"Ya Dolunay lütfen gidelim."
Beril Ömer'in omzuna başını koyarken söylediği şeylere gözlerimi devirdim. Bu ikisi beklenmedik bir gelişmeyle sevgili olmuştu. Buna elbette sevinmiştim ama Beril'in teklifi hâlâ cazip gelmiyordu.
"Beril gelmeyeceğim dedim."
"Kızım naz yapma işte, eğlenelim biraz."
Ömer'in sözleri üzerine ikisine de şüpheci bakışlar yolladım.
"Siz ikiniz birlik olup bana istemediğim şeyler yaptıracaksınız yine."
İstemiyordum. Okulun düzenlediği maskeli eğlenceye katılmak içimden gelmiyordu. İkisine dönerek ciddi bir ifadeyle baktım.
"Beril, Ömer... Bakın gerçekten ben gelmeyeyim. Siz gidin, güzelce eğlenin, bana da olanları anlatırsınız sonra."
Yüzlerine onay beklercesine bakmayı sürdürürken ikisinin de yüzü asıldı. Hayır! Yine duygu sömürüsü yapacaklardı işte.
"Peki o zaman" dedi Beril. "Eğer artık bizimle vakit geçirmek istemiyorsan..."
Ömer'in cümlesini abartılı yüz ifademi takınarak oflarcasına böldüm.
"Sadece yarım saat... Sonra eve dönerim ona göre."
İki aşık, sinir bozucu ve sevimli halleriyle kazandıkları zaferi kutlarken kendimi tutamayarak gülümsedim. Kollarımı hızlı bir hamleyle boyunlarına doladığımda kemiklerimi kırmaya yemin etmişcesine sıkı karşılık vermişlerdi.
"Maske almamız lazım!"
Beril'in heyecanla kurduğu cümledeki heyecanın yarısı bile bende olmadığı için itiraz edemeyeceği şartımı öne sürdüm.
"Maske seçmeye gelmem, siz seçeceksiniz haberiniz olsun."
"İyi bari, kabul."
°
°"Ha ha, kızım o yüzündeki maskeyi çıkar. İki maske fazla gelir."
Beril'in sessizce kurduğu cümleye gülerek boş masanın yanında durdum. Yüzümdeki minik ay parçalarıyla bezeli maske hoşuma gitmişti. Beril komik görünmekten uzak bir papağan maskesi, Ömer ise korsan maskesi takıyordu. Takım olmamak onlar için bir seçenek değildi anlaşılan.
Birkaç görevli boş masalara içecek bırakıp ortadan kaybolurken onları izlediğimi fark ettim. Buraya gelirken fazla eğlenemeyeceğimi biliyordum ama Beril ve Ömer'i kırmak istememiştim.
Düşündüğüm gibi de oldu. Beril dans etmeyi teklif etmişti ve ben kabul etmeyince Ömer'le yaptığı çılgınca dansı izlemek düşmüştü bana. Çoğu insan gerçekten eğleniyor gibiydi. Benim ise tek yaptığım orta yaş sendromuna girmiş kadınlar gibi bu yuvarlak masanın yanında beklemekti.
O an bir mucize olmasını ve aylardır içimde olan sessiz mutsuzluğun gitmesini bekledim. Böyle zamanlarda hep neşe veren şarkılar dinlerdim ama burada zaten mutlu insanların eğlencesi vardı. Kendimi yalnız hissettiğim birkaç saniyenin ardından siyah, kısa topuklularım benden izinsiz minik adımlar atmaya başladı. Sahneye yürüyordum!
Küçük merdivenleri sadece benim duyabildiğim takırtılı seslerle çıktıktan sonra boşta duran mikrofonu elime aldım. Sanırım ne yaptığım ya da yapacağım bu gecelik umrumda değildi.
"İyi akşamlar." dedim hırıltılı çıkan bir sesle. Yavaşça boğazımı temizledikten sonra devam ettim.
"Eğlencenizi böldüğüm için üzgünüm, beş dakikanızı bana ayırırsanız mutlu olurum."
Müzik seçimiyle ilgilenen görevliye bir şarkı ismi söyledikten sonra sahnenin ortasında tüm bu insanlar yokmuş gibi rahattım. Şarkının notaları salonda yankılanmaya başladığında gülümsedim ve sözleri söylemeye başladım.
"Al aşkım beni yanına dalmışım sarhoşluğuna,
Bir ömrü senle aşalım al uçur beni sonsuza.
Kaybetmek varsa ne çıkar aşkta yer yok hiç korkuya"Bana bakan yüzlerin arasında Beril ve Ömer'in sahneye dikkat kesilmiş hallerini görmek yüzüme kocaman bir sırıtış yerleştirdi.
"Öyle günler var ki baştan sonu gelmiş
Böyle istenmiş sen yaşamalısın
Ayrılık beter ölümden Tanrı yazmasın
Aşkımı benden kimse ayırmasın"Birkaç kişi, büyük ihtimal böyle bir şeyin nereden çıktığını fısıldıyordu birbirlerine. Ama eğlenenler de vardı ve bu kısma bende dahildim. Nakarata girdiğim anda salonun yarısı eşlik etmeye başlamıştı bile.
"Biz dünyayı çok sevdik ölüm bizden uzak olsun
Aşık olduk yüreklendik kader bizden yana dursun
Hasretliği çektirme Tanrım gözümüz yollarda kalmasın
Ne istersen al götür ama sevda bize aşk bize kalsın"Salondaki insanlar bu değişikliği sevmiş gibiydi. Şarkı bittiğinde neredeyse kahkaha atacaktım. Bu notaların ruhuma mutluluk veren büyülü bir havası vardı. Tüm bu notalar yerini güçlü alkışlara bıraktığında teşekkür ederek sahneden indim. Bazı kişilerin sevecen iltifatlarından sonra arkadaşlarımın hayret dolu yüzlerle bana gelişini izledim.
"Harikaydın.." dedi Beril şaşkın ördek yavrusu gibi.
"Kızım öyle birden ne yaptın ya? Aşık olduk, o nasıl ses?"
Ömer'in sözlerine kıkırdadım.
"Tesekkür ederim ama abarttınız bence. Hem bu kadar şımartmayın beni."
"Yok yok abartılacak şey var, abartılmayacak şey var. Seni abartalım biraz."
Yanlarına yaklaşıp ikisine de aynı anda sarıldığımda az önce dilediğim mucizenin çok yakınımda olduğunu hissettim. Onlardan ayrılıp koca bir gülümsemeyle başımı kaldırdığımda gördüğüm yüz kalbimin bir anlığına tüm işlevini yitirmesine sebep olmuş gibiydi.
