Salonda koltuklara oturmuş elimizdeki kitaplara odaklanmaya çalışıyorduk. Dışarıda kopan fırtına deli gibi beni korkuturken hemen kolumun altındaki Jisung'a biraz daha sığınmakta bulmuştum çareyi.
Elektrik bağlantısı çok iyi değildi bu aralar. Renjun ise mutlulukla fazla kullanıyordu bu sıra gücünü.
Hâla güçlerimin ortaya çıkmaması iyice umudumu bitirirken babamla yaptığım konuşma artık o kadar da kötü hissettirmediğini fark ettirmişti.
Evet babam.
Ne kadar da sihirli bir cümleydi böyle. Hayatımda ilk kez baba kelimesini bu kadar içten ve mutlukla kullanıyordum. Taeyong ilk başta şaşırsa da o da alışmıştı birkaç gün içerisinde.
Bir anda çakan şimşekle istemsiz olarak dudaklarımdan kaçan çığlıkla başımı dizlerime kapatmıştım. Birkaç saniye sonra giden ışıklar daha da korkutmuştu beni.
Renjun hızlı bir şekilde odayı aydınlattığında Hyuck hızla elimi tutmuş yüzüme bakmaya çalışıyordu.
"Sorun yok Jaemin-ah. Sadece bağlantı koptu sanırım." Elimizdeki kitapları köşeye bıraktığımızda nerdeyse benim kadar olan Jisung sarmalamıştı beni.
"Sorun yok Jaemin abi." Birkaç dakika sonra ışıklar gelmeyince Taeyong kitapları köşeye toparlamış Renjun eşliğinde odalarımıza götürmeye başlamıştı bizi."Jaemin yatabilirsin sorun yok değil mi?" Başımı tereddütle salladığımda saçlarımı geriye yatırmış anlıma minik bir öpücük bırakmıştı. Daha sonra bana yaptığı gibi Jeno'yu da öpmüş hafif aralık bıraktığı kapıdan sonra gözden kaybolmuşlardı.
Uyku öncesi öpücükler alıştığım bişeydi. Ya da her gün yaptığımız oyun ve kitap saatleri, haftada bir yaptığımız kamplar orda çocuklara verilen eğitim. Bir tek ben ve Jeno köşede oturuyorduk.
Onun eğitim alabileceği bişey yoktu ben ise güçsüzdüm.
Aile ortamını bize en derinden hissettiriyorlardı. Okula gitmiyorduk ama okuldan çok daha iyi eğitimler alıyorduk.
"Jaemin-ah perdeyi açmamı ister misin? İçeriye biraz ışık girer." Jeno sessiz odada konuştuğunda istemsizce gülümsemiştim.
Dolan gözlerimi elimle silip ufak bir hımlama bırakmıştım dudaklarımdan.
Perdeyi sonuna kadar açtığında oda biraz daha aydınlanmıştı. Yağmur damlaları çok fazla ses çıkarırken yorganıma sarılmıştım biraz daha.
"Teşekkürler Jeno." Cümlemi bitirir bitirmez çakan şimşekle dudaklarımdan kaçan ufak çığlık sonrası gözyaşlarım istemsizce süzülmeye başlamıştı yanaklarımdan.
Korkularım vardı. Aşamadığım.
Jeno yanıma yaklaşmış yüzünü dibime getirmişti nerdeyse.
"Sen ağlıyor musun?" Şaşkınlıkla sorduğu soruya karşı yattığım yerde doğrulmuştum.
"Hayır." Ufak iç çekmelerim sessizliğe karışırken gülümsemişti.
Lee Jeno gülümsemişti.
Karanlıkta bile görmüştüm o gülümsemeyi.
Gözleri kaybolana kadar gülümsemişti.
Gözleri çok güzeldi gülümsediğinde.
"Yanına yatarsam yine de korkar mısın?" Kısık sesiyle konuştuğunda kafamı sallamıştım. İlk kez bu kadar yakındık onunla.
"Sarılırsan korkmam." Gözleri tekrar kaybolana kadar gülümsedikten sonra yorganın köşesini kaldırmış yanıma sıkışmaya başlamıştı.
Kollarını bana sardığında içime dolan huzurla birlikte gözlerimi kapatmıştım.
Dinen gözyaşlarım sonrası beni saran kollarda kaybolmuştum iyice.
Jeno kesinlikle düşünceli biriydi. Sadece bunu göstermesine fırsat verilmemişti bunca zamana kadar. Kolları arasında kaybolurken içime hafiften dolan huzurla bilincimi kaybedene kadar defalarca içimden teşekkür ettim Jeno'ya. Sanki duymasına imkan varmış gibi her seferinde daha da sıkı sarmalamıştı beni.