"Na Jaemin." Şiddetle açılan kapıdan sonra zorlukla gözlerimi ancak aralamıştım.
"Hayırdır Jeno ne bu hiddet?" Uğultulu sesler kulağıma dolarken hala odağımı toparlayamıyordum.
Renjun'in kucağından toparlandıktan sonra bakışlarım siyahlıklarla buluştu.
"Jeno!" Mayışmışlığın verdiği boğuk sesimle söylendiğimde odanın içerisinde anlamlandıramayacağım bir ses koptu.
Ten babam Jeno'nun kafasına vurmuştu.
"Aptal derhal odana gidiyorsun."
Ne kadar uyuduğumu bilmiyordum. Renjun hala kitap okuyordu ve başım kelimenin tam anlamıyla çatlıyordu.
"Jaemin gelmezse gitmem." Taeyong babam sonunda odaya girdiğinde Jeno'nun bileğini yakalamıştı.
"Jeno ne oluyor tanrı aşkına?" Zorlukla kelimelerimi toparladığımda ellerim deli gibi ağrıyan şakaklarımı bulmuştu.
"Beni yalnız bırakmayacağına söz vermiştin Jaemin." Gözlerinin dolduğunu yeni fark ediyordum. Ve sesinin titrediğini.
Ten babamdan ufak bir gülüş döküldüğünde şaşırmıştım.
Uyku halini hala üzerimden atamamışken anlamlandıramadığım şeyler oluyordu şu an.
"Ama benim aptal oğlum, sen yatağında göremeyince korktun mu?" Ten babam Jeno'yu sarmaladığında daha ne kadar şaşırabilirdim bilmiyordum.
"Jeno sadece bugün Renjun'le uyumak istedim ne var bunda?" Az önceki yattığım yerde bağdaş kurmuş karşımdaki çocuğun tepkilerini izliyordum.
Titreyen dudaklarını, sıktığı ellerini, dolu siyah parıltılarını. Sahiden çok korkmuş olmalıydı.
"Bende yanınıza yatarım o zaman." İki adım attığında korkuyla oturduğum yerden kalkıp ondan uzaklaşmanın yollarını aradım odanın içinde.
"Yalvarırım yaklaşma Jeno." Bu sefer şaşıran oydu, dolu gözlerle bakanda ben.
"Jaemin hastalıklıymışım gibi davranma tanrı aşkına." Odadaki herkes şaşkınlıkla bizi izliyordu. Doğrusu pek farkında değildim şu an.
"Jeno tekrar hastalanmana izin vermem uzaklaş benden.
Sana zarar vermek istemiyorum.
Lütfen." Artık ağlıyordum. Elimde değildi.
Zarar veriyordum ona. Benim sevgim onu kötü ediyordu. Canımdan çok sevdiğim çocuğa zarar veriyordum ben.
"Tamam yaklaşmıyorum." Pes ettiğini belli edercesine ellerini havaya kaldırmıştı. Gözlerinden dökülen yaşlar canımı hiç olmadığı kadar yakmıştı.
"Ama gel odamıza gidelim tamam mı?" Başımı defalarca sallarken Renjun'i gördüm o an. Belkide olaya el atması gerektiğini düşünüyordu artık.
"Jeno bırak bugün o da dinlensin sende." Jeno duyduklarını sindirmeye çalışırken kolunu kurtardı ufak ellerden.
"Ben iyiyim. Neden Jaemin ve benim ilişkimi hastalıklı bir ilişki olarak görüyorsunuz?" Ten babam sonunda dayanamamış odanın içerisinde girmişti tamamen.
"Jeno sen aptal mısın? Sabah olanları görmediğin için bu kadar rahatsın değil mi? Ölüyordun Jeno sen. Jaemin de senden çok farksız değildi. Bunu anlamak neden istemiyorsun bir türlü?" Ten babamdan çektiği gözlerini benimle buluşturduğunda titreyen parmağını soktu görüş alanıma.
"Sen de mi kötüydün?" Sesi içimi hiç bu kadar acıtmamıştı. Canımın hiç bu kadar derinden yandığını hatırlamıyordum. Bugün berbat bir gündü.
"Sen kötüysen bende kötüyüm Jeno." Ciğerlerine derin bir nefes çekmiş sonra ufak adımlarla kapıya doğru ilerlemişti. Düşen gözyaşlarını silmek istiyordum. Asla düşmesine izin vermek istemiyordum ama ona dokunamıyordum bile. Ya tekrar aynı şey olursa düşüncesi bitiriyordu.
Adımlarının yavaşladığını hissettiğimde ağır hareketlerle yerinde döndü. Dünyanın en güzel siyahlıklarını gözlerime işledi.
"Yarın geleceksin, beni yalnız bırakmayacaksın değil mi Jaemin?"
'Herkes yalnızlıktan korkar. Jeno hep yalnız kalmaktan korkar.'
'Beni sana bu kadar alıştırmışken yalnız bırakma olmaz mı Jaemin? Gerekirse yatağından kalkma yanıma yaklaşma.'
Başımı sallamakla yetinebilmiştim. Konuşma yetimi kaybetmiş gibiydim. Sanırım babamda bunu anlamıştı.
"Seni asla yalnız bırakmayacak Jeno."
Nefes alamıyordum. Biri boğazımı sıkıyordu sanki. Nefessiz kalmıştım. Jeno'suz kalmıştım.
Tüm gece Renjun'in fısıldadığı ufak şarkılar eşliğinde ağlamıştım. Uyku bana haramdı artık.