➳XXVIII

2.1K 273 75
                                    

2019
"Biz Renjun'i karşılamaya gidiyoruz istediğiniz bir şey var mı?" Jeno evin içine doğru seslendiğinde üst kattan koşarak gelen Jisung'un yanağına bıraktığım öpücük sonrası asılı arabanın anahtarına yönelmiştim.
"Dikkat edin yollar ıslak." Taeyong babam boynunda asılı Ten babamla konuştuğunda gülümsemiştim. Asla değişmiyorlardı. Büyük kapıyı çektiğimizde otomatik olarak Jeno ile buluşan ellerimize gülümsedim. Sanki birbirinin parçasıymış gibilerdi.
"Bugün ben süreyim mi?" Gözleri kısılana kadar gülümsediğinde dayanamadığımı biliyordu. Karşı koymak anlamsızdı. Anahtarı direk uzattığımda dudaklarıma minik bir öpücük bırakmış daha sonra şöför tarafına binmişti.

Renjun yıllarca bir arada yaşadıktan sonra bir çılgınlık yapıp üniversite okumak istediğini dile getirmişti.
Çin'e okumaya gittiğinde çok yalnız hissetmiştim kendimi.
Aslında o sessiz küçük çocuk evde o kadar güzel bir parça olmuştu ki.
Dahası her derdimi ona açtığım için pek konuşacak kimsem yokmuş gibi hissetmiştim.
Babalarımız ilk başta çok fazla endişelenmişti. Yuvadan ayrı kalacak tek yavruydu. Ve bize çok düşkünlerdi.
Arada yaptığımız telefon görüşmeleri de yetersiz kalıyordu.

O ışık çocuğa sarılmadığımda geçmeyecekti özlemim.

Yaklaşık bir saat sonra havaalanına ulaştığımızda yine birleşen ellerimizle yürüyorduk. Üzerimdeki palto ağır gelmeye başlamıştı. Adımlarım bitmiyor zaman geçmiyordu.
Dakikalar sonra Jeno gerildiğimi hissetmiş olacak ki beni kendine çevirip konuşmaya başlamıştı.
"Hadi ama güzelim birazdan gelir Renjun." Şirince mırıldandığında belime dokunan ellerle irkildiğimi hissetmiştim.
"Gerçekten birbirinize bakmaktan beni fark edemediniz dakikalardır beni fark etmenizi bekliyorum." Renjun'in parlak sesi kulağıma ulaştığında dolan gözlerimi görmezden gelerek sıkıca sarılmıştım ona.
"Seni çok özledim ışık çocuk." Hitabıma gülmeye çalışsa da titreyen sesinden onunda ağlıyor olduğunu hissetmiştim.
Hislerim asla yanıltmazdı beni.
"Hadi ama ağlatacaksınız beni şimdi." Sanki ağlamıyormuş gibi konuştuğunda gülmüştük.
Renjun'in hafif isyanları devam ettiğinde ayrılmıştım ondan.
Ayrı kaldığımız süre öyle bir güzellik katmıştı ki ona hayran kalmıştım.
Işık çocuk her zaman güzeldi aslında.
Jeno ile de sarıldıktan sonra arabaya kadar yürümeye başlamıştık.
Anlattığı ufak anılarını dinlerken orda çok mutlu olduğunu görebiliyordum.
Arabaya bindiğimizde Renjun arkadan konuşmaya devam ediyordu.
"Babamlar nasıl? Çocuklar?" Özlemini hissedebiliyordum sesinden.
Telefon bazen yeterli gelmiyordu. Özellikle yüz yıllarca bizim gibi bir arada yaşamış özellere hiç yeterli gelmiyordu.
"İyiler hepsi seni bekliyor." Jeno arabayı çalıştırırken konuşmuş daha sonra dikiz aynasından Renjun'in göreceği şekilde gülümsemişti.

"Jaemin neler oldu inanmayacaksın." Yatmaya karar verdiğimizde Jeno'dan açıkça çalarak beni almış kendi odasına getirmişti. O kadar heyecanlıydı ki şu an. Zaten tüm gün bir türlü yerinde duramamıştı.
"Anlat o zaman inanıp inanmayacağıma ben karar vereyim." Yarım bir gülüş bıraktıktan sonra ellerimi tutup bana yaklaşmıştı.
"Ben aşık oldum Jaemin." İşte bu ışık çocuğun neden bu kadar parlak olduğunu açıklıyordu. Heyecanımıza engel olamayıp yerimizde zıplamaya başladığımızda kapı hafifçe aralanmış Jeno'nun kafası gözükmüştü.
"Sevgilim geliyorum ben birazdan." Başını hafifçe salladıktan sonra kapının kapandığını görünce tekrar Renjun'e döndüm.
"Anlat." Yatağın köşesine oturduğumuzda titreyen ellerini fark etmiştim.
Çokta yabancı bir görüntü değildi bu. Chenle'dan bahseden Jisung'ın ya da Jeno ile olan endişelerimi Ten babama anlatırken ki görüntüler bunun tıpa tıp aynısıydı.
"Sizden başka kimsem olmadığı için başta arkadaş edinmekte çekindim ama o oldukça nasıl söylesem konuşkan?" Gülüşüne eşlik ederken titreyen ellerini tutmuştum. Bunun faydası olacağını biliyordum.
"Zamanla ne oldu bilmiyorum ama bir anda onunla öpüşürken buldum kendimi." Onun heyecanının tamamına bende eşlik ediyordum şu an.
Jeno ile ilk öpüşmemizi sorduğu zamanları hatırlatmıştı bu bana. O günkü sorularını.
"Ve iki gün sonra için buraya davet ettim." Tamam bu tahmin edilmedik bir şeydi. Eve ilk kez yabancı biri gelecekti ve babalarım bunu nasıl yorumlar az çok tahmin edebiliyordum.
"Tamam önce sakin ol. Sabah bunu kahvaltı da tartışalım olur mu?" Başını hafifçe salladığında parlayan gözlerine bakıp gülümsedim. Yanaklarına bıraktığım öpücük sonrası kapıyı hafifçe aralayıp dışarıya çıktım.
Renjun'in yüksek enerjisi birazcık yormuştu beni. Ama kardeşim yüzünden olan yorgunluk pek hissedilmiyordu.
Kapıyı hafifçe araladığımda yatağın üzerindeki Jeno'ya şirin bir gülücük verip yanına tırmanmıştım.
"Benim güzel sevgilim ne yapıyor?" Şirin gözlerini bana çevirdiğinde dudaklarına minik bir öpücük bırakmıştım.
Zamanla çok şey değişmişti. Evimiz, odalarımız, yataklarımız. Biz hala aynıydık. Taeyong ve Ten babam bir süre sonra büyüdüğümüzü zorlukla anladığında iki yatağımız birleşmiş koca çift kişilik yataklara bırakmıştı kendini. Ve Jeno'nun bahanelere ihtiyacı kalmamıştı artık.
"Bitti." Elindeki ajandayı uzattığında merakıma yenik düşüp incelemeye başlamıştım.
"Süpriz yapmak istemiştim.
Bu hayatımız Jaemin. Bir yayın eviyle anlaştım tabi onlar fantastik türünde basacaklar kitabı ama." İnce düşüncesi ağlama isteğimi açığa çıkartırken nerdeyse tüm gün ellerimle birleşen ipek eldivenlerimi çıkartıp köşeye koymuştum.
Deri ajandanın kapağında ellerim dolanırken gelen cesaretle ilk sayfayı aralamıştım. Jeno'nun inci tanesi gibi olan yazısıyla düştüğü ilk not gözlerimi çoktan doldurmuştu bile.
'Ya'aburnee'

Ya'aburnee • nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin