Uzun süredir yapmadığımız kamptaydık bugün. Bir süredir sorunlar çıkıyor evden dışarıya dahi adım atamayacak hale geliyorduk. Tabi hala olan olayın şokunu atlatamamıştık. Bazı geceler Hyuck'un ağlama sesine uyanırken hepimiz, bazı geceler uykumdan sıçrıyor Jeno'nun uyanmasına sebep oluyordum.
Ten ve Taeyong babam kendilerince hepimizi yanında tutmaya çalışıyor gözlerinin önünden ayrılmamamız için ellerinden geleni yapıyorlardı.
"Mark tam karşıya hedefe bak." Hyuck kendince verdiği Mark'ın kendini koruması gerektiği düşüncesinden sonra kollarını Mark'a sarmış ona silah tutmayı öğretiyordu.
"Elinin titremesine izin verme. Kolunu ger iyice." Dudakları Mark'ın hemen kulağının ardında fısıldıyordu. Mark ise işine o kadar odaklanmıştı ki gözü hedeften başka bişey görmüyordu.
Dizlerinden yattığım Renjun hafifçe hareketlendiğinde toparlanmış başımı omzuna yaslamıştım.
"Jaemin bir sorun mu var tuhaf davranıyorsun bir süredir." Kısıkça mırıldandığında gülümsemiş kollarımı etrafına sarmıştım.
"Hayır çiçeğim, sana öyle gelmiş." Güven verici bir gülümseme bıraktıktan sonra dizlerimde bir sıcaklık hissetmiştim.
"Ayıp ediyorsun abi hani çiçeğin bendim." Jisung'un şirin haline gülümsemiş minik yüzünü avuçlarım içine almıştım. İpek eldivenlerden huylanmış olacak ki yüzünü buruşturmuştu.
"Bunları takmandan hoşlanmıyorum." Gülümsemem daha da büyürken yüzüne ufak bir öpücük bırakmıştım.
"Ama minik civcivim ne olacağını hala kestiremiyorum o yüzden takmam daha iyi." Hitabıma şirin bir şekilde gülümsemiş ayakta olan Chenle'yu yanını patpatlayarak oturması için çağırmıştı.
Chenle ise itaatkâr bir şekilde gelmiş yanına kıvrılıvermişti.
Bir anda patlayan silah sesinden sonra irkilmiş çocukların gülmesine sebep olmuştum. Her silah sesinde o gün aklıma geliyor istemsizce ağlama hissiyle dolup taşıyordum.O gün babalarım bizi yatırdıktan sonra her zaman olduğu gibi anlımıza ufak bir öpücük bırakmış uyumamızı fısıldamışlardı kulağımıza.
Uykunun bir türlü uğramaması sonucunda yanıma kıvrılan Jeno'yu hissetmem çok uzun sürmemişti. Kollarını belime doladığında içimdeki tüm korkuyu sonunda bırakabilmiştim. Gözyaşlarım üzerindeki geceliği ıslatırken zorlukla konuşmuştum.
"Jeno uzak dur benden ateşin çıkacak." İç çekmelerim sonunda konuştuğunda onunda gözlerinden akan yaşlar sonunda zorlukla konuştuğunu duymuştum.
"Uzak durmayacağım Jaemin. Boşa nefesini harcama." Saçlarıma bıraktığı öpücüklerden sonra sıkı sıkı sarmalamıştı beni. Öylece kollarında uyuyakalmıştım.
Sabah kalktığımızda ise ne kanla kaplanan yerden ne de kapının önünde yatan adamdan hiçbir iz yoktu.
Ten babam her zamanki yumuşak gülümsemesiyle gülümsemiş Taeyong babamın elini tutarken gözlerini üzerimizde gezdirmişti.
"Bu olay kapandı kimse üzerini dahi açmayacak. Hiç olmamış gibi davranacağız anlaştık mı?" Onay bekleyen bakışları üzerimizde gezerken hepimiz tek ağızdan onaylamış her zamanki kahvaltımızı yapmaya çalışmıştık.
İpek eldivenlerime sarılan ellere gülümsemiştim. Ten babam nasıl istiyorsa öyle davranmalıydık.Hyuck gururlu bir anne edasıyla Mark'ı izlerken gözlerim oturduğumuz alanı taradı uzun süre.
Ama görmek istediğim siyah gözler yoktu. Hafifçe hareketlendiğimde Jisung kucağımdan kalkmış Renjun'in kucağına yatmıştı.
Gözlerim hala etrafı tararken görmek istediğim çocuğu bulamamakla ilerlemeye başlamıştım.
Nereye gittiğimi bilmiyordum ama hissediyordum işte bir şekilde.
Birkaç dakika yürüdükten sonra görüş alanıma giren siyah saçlı gence gülümsedim. Bir geyiğin başında duruyordu sadece. Yanına yaklaştığımda iç çektiğini duyabilmiştim.
"Jeno!" Kısık çıkan sesime bile irkilmiş daha sonra bakışlarını çevirmişti.
"Jaemin burda ne arıyorsun?" Yerde yatan geyiğin öldüğünü anladığımda üzerime oturan ağırlıkla birlikte ellerim Jeno'nun omuzlarını bulmuştu.
"Seni arıyordum." Oturduğu yerden kalktığında kollarını belime dolamıştı.
"Ölüm burdaydı Jaemin-ah." Sesi hafiften titrediğinde ona sardığım kollarımı biraz daha sıkılamıştım.
"O günde hissetmiştim ölümü. Ölüm yanımızdaydı. Ellerini sıktığımı hatırlıyor musun?" Başımı hafifçe salladığımda ufak bir gülüş dökülmüştü dudaklarından.
"Gerçi sen ölüme sarılıyorsun şu an."
İşte o an beynimde şimşekler çakmıştı. Ölüm Jeno'ydu.
'Ölüm seni öpsün Na Jaemin' cümlesinde geçen ölüm Jeno'ydu. Bunu anladığımda henüz 16 yaşıma girmek üzereydim.