"Jaemin!" Jeno'nun sesiyle ancak kendime gelirken kırılan vazonun sesiyle irkilmiştim. Başımın altında ve belimde hissettiğim kollar sonrası tahmin ettiğim gibi olmamış düşmemiştim.
"Jaemin oğlum bak bana." Taeyong'un kulağıma dolan sesi sonrası hala açamadığım gözlerimle öylece yatıyordum.
"Baba ışıklar." Çocukların korkulu çığlıklarını algıladığımda deli gibi açmak istediğim gözlerim yanıyordu. Yüzümde hissettiğim gözyaşları vardı fakat kıpırdayamıyordum. Konuşmaya çalıştığımda konuşamıyordum. Bana ne olduğu konusunda bir fikrim yoktu.
"Na Jaemin aç gözlerini." Beynimin en içine işleyen Jeno'nun koyu sesi sonrası titreyen tüm uzuvlarım durmuştu. Kalın boğuk ses defalarca beynimde yankılandıktan sonra ancak gözlerimi açabilmiştim.
Bir tek onun sesi bu kadar netti. Yemin edebilirim ki bu sesi duymamıştım. Her bir dalgasına kadar hissetmiştim.
Aldığım her nefes ciğerlerimi yakarken gözlerimden akan yaşlar sonrası ancak seçebilmeye başlamıştım etrafı. Evin her tarafını saran pembe ışıklar ufak ufak yok olurken Jeno'nun tamamen siyah gözlerini gördüm. Beyazlığa dair hiçbir şey yoktu gözlerinde.
Göğsüm hızla inip kalkarken sonunda gözleri normale dönen Jeno içimi acıtmıştı.
Sırtım yavaşça yeri bulduktan sonra gözlerini kapattı elinin tekiyle.
"Jaemin iyi misin oğlum." Başımı sallayabildiğimde hala dilim dönmüyordu konuşmaya. Taeyong hafifçe yanıma eğilmiş işaret parmağıyla nabzımı kontrol ediyordu. Ağır göz kapaklarım saniyelerce kapanıyor açmakta zorlanıyordum.
"Jaemin bana bak lütfen." Taeyong babamın komutu üzerine zorlukla gözlerimi açtığımda bakışlarımı kontrol etmişti defalarca. Neler olduğunu bilmiyordum.
"Sorun yok Jaemin. Sadece birkaç saniye kendini kaybettin." Ten babam elleriyle anlımdaki saçları geriye attıktan sonra hafif kısık gözlerimi Jeno'ya çevirmiştim. Kapattığı gözlerini hala açamazken ısırdığı dudaklarını nerdeyse kanatacaktı.
"Jeno, Jaemin'i yerden kaldıralım." Taeyong babam konuştuktan sonra Jeno gözlerindeki yaşları hızla silmiş belimin altından geçirdiği kollarıyla beni kucağına almıştı.
Bedenim saniyeler sonra yumuşak koltuğu bulduğunda bakışları gezdi yüzümün her bir yanında.
Kendimde konuşma hali bulduğumda uzandığım ellerini yakaladım.
"Jeno." Fısıltımla hızla doğrulmama yardım etmiş parmaklarıyla şakaklarımı daireler şeklinde ovmaya başlamıştı.
Beni bu kadar iyi tanıması başka zaman olsa ağlamak istememe sebep olurdu.
"Jaemin, Yuta sana söylemişti değil mi? Duygularını kontrol altında tutmalısın." Taeyong babam konuştuğunda pişmanlıkla kapandı gözlerim.
"Özür dilerim baba." Derin bir nefes alıp çalışma odasına ilerledi. İlaç getireceğini tahmin ettiğimiz için hiçbirimiz bişey söylememiştik.
Gözlerim tekrar siyahlıklarla buluştuğunda şirin gözlere gülümsedim zorlukla.
"Jaemin beni dinle olur mu güzelim." Jeno konuşmaya başladığında biliyordum neler söyleyeceğini az çok. Dolu gözleri anlatıyordu aslında her şeyi.
"Bak Jaemin, bu hayatımda hiçbir şeyi senin kadar istemedim ben. İlk tanıştığımız günü hatırlıyor musun?" Yavaştan dolan gözleri yüreğimi sıkarken gülümseyerek başımı sallamıştım.
"O zamanda biliyordum benim için farklı olacağını. Bu yüzden sana uzak olmak istedim çünkü benden korkacaktın Jaemin. Bana yaklaşmayacaktın. Benimle aynı odada kalmak istemeyecektin, bana güzel hikayeler anlatıp saçlarımı sevmeyecektin. Benim çocukluğum olmayacaktın." Gözlerinden düşen yaşlar arasında minik bir gülümseme geçmişti yüzünden.
"Ama sen benim çocukluğum oldun Jaemin. Bana güzel hikayeler anlatıp saçlarımı sevdin. Korkmadın benden." Gözyaşlarını sildikten sonra emin bir yüz ifadesiyle baktı gözlerime. Karşı çıkacak gücüm yoktu ona. Ne masada oturup bizi dinleyen çocuklar ne de köşede bizi izleyen babalarım önemli değildi şu an. Farkında değildim hiçbir şeyin. Dünya Jeno'ydu. Bende etrafında dönüp duruyordum.
"Şimdi Jaemin bana karşı gelme olur mu? İlacın işe yarama ihtimalini göz ardı etme. Mutlu olacağımız günleri ateşe atma. Eğer bir şey olursa da seninle yaşamak isteyeceğim günler uğruna canım feda olsun. Şimdiye kadar çok güzel şeyler yaşadım. Ya dahasını da yaşarım ya da onlarla yaşamasını öğrenirim Jaemin." Tüm korkularım güzel dudaklarından teker teker dökülürken hiç durduramadığım gözyaşlarım hala dökülüyordu.
"Bu yüzden bana arkanı dönmesen olmaz mı? Sen kabul etsende etmesende zaten ben bunu yapacağım. Ama yanımda kal olmaz mı?" Nasıl karşı gelirdim şu güzel küçük gözlerine? Elimdeki ipek eldivenle birlikte gözlerini sevmeye başladığımda titrek bir nefes vermişti.
"Bu kadar bencil olduğun için senden nefret ediyorum. Sana dokunmam önemli değil ki seni yüzlerce adım öteden bile severim." Düz dudakları hafif bir kıvrım kazandığında ufak bir tıslama bıraktı.
"Eğer sen benden gidersen Jeno..." Cümlemi yarıda kesmiş kapalı gözlerini aralamıştı.
"Seni çok seviyorum Na Jaemin."