chapter 6

1.3K 193 63
                                    



     Jaehyun güne her zamanki gibi yatağına küfrederek uyanmıştı. Ne kadar deliksiz bir uyku çekmiş olsa da yatak yüzünden bütün vücudu ağrıyordu. Acıyla inleyerek yatağından kalktı ve kafasını kaşırken bir kuş yuvasına dönmüş siyah saçlarında sıkışıp kalan parmaklarını kurtardıktan sonra tuvalete gitti.

Önce bir duşun iyi geleceğini düşündü ama yanığını ve ayağındaki kurşun yarasını göz önünde bulundurarak zaten acıyla başlamış sabahına daha fazla acı katmamaya karar verip vazgeçti.

Saçlarına eski şeklini verebildikten sonra odasına geri döndü ve siyah bir pantolonla siyah v yaka bir tişört giydi. Sol kulağına üç, sağ kulağına da iki metal küpe taktıktan sonra neredeyse parçalanmış siyah bağcıklı ayakkabılarını giydi ve bileğine birkaç deri bilezik taktı. Kuru kafalı kemerini de taktıktan sonra yatağına oturdu ve komodininin çekmecesinde sakladığı çikolatalardan biraz çıkarıp kahvaltısını yaptı.

Eğer acelesi olmasaydı mutfağa inip bir şeyler atıştırabilirdi ama bugün yapılması gereken bir evrak işi vardı ve Jaehyun yapılacak bir işi varken yerinde duramazdı. Kahvaltısını edip dişlerini fırçaladıktan sonra dolabının en kuytu köşesinde sakladığı ayakkabı kutusundan yüklüce bir para ve minik bir silah olan Bob 22'yi aldı.

Bob 22'yi deri ceketinin altına saklarken parayı da iç ceplerinden birine koyup pansiyondan çıktı.

Dışarıda yağmur çiseliyordu ve etraf yağmur bulutları yüzünden griye bulanmıştı. Kısacası tam da filmlerdeki sahte evrakların alındığı günlerde olduğu gibiydi. Planı yaparken konuştuğu sahte evrak işleriyle uğraşan arkadaşıyla pansiyona çok uzak olmayan bir kafede buluşacağı için yürüyerek gitmeye karar verdi.

Kafeye vardığında arkadaşı Claude çoktan gelmiş kahvesini içmeye başlamıştı, hafif ıslanmış Jaehyun'un ona doğru geldiğini görünce de yerinden kalktı ve Jaehyun'a sıkıca sarıldı. Jaehyun da gülümseyerek kollarını Claude'a doladı. İki arkadaş kısa bir süre öylece durduktan sonra ayrılıp masaya oturdular.

Jaehyun ıslanan saçlarını parmaklarıyla kabartırken Claude da gelen garsondan bir sade kahve daha istedi. Garson yanlarından ayrılınca Claude ışık saçan mavi gözlerini Jaehyun'a odakladı.

"Beni sadece iş için aramana bozuldum doğrusu." diye mırıldandı Claude.

Jaehyun güldü. "Sevgilim olmamasının sebebi sensin Claude. Eğer bir arkadaş bu kadar ilgi istiyorsa bir sevgili ne kadar ister Tanrı bilir..."

Mavi gözleri iri iri açılan Claude son derece kırılmış bir sesle "Sadece bir arkadaş mı?" diye ciyakladı. "Tanrım Jaehyun, şu evrakları al da git, sinirlerimi bozuyorsun."

Jaehyun ona uzatılan zarfı aldı ve hafifçe içini açıp bütün evrakların orada olup olmadıklarını kontrol etti. Bütün evraklar zarftaydı, Jaehyun rahat bir nefes alırken Claude sırıtıp "Evraklar tamsa ödemeyi alayım." diye mırladı.

"Konuştuğumuz gibi..." derken Jaehyun ceketinden çıkardığı parayı Claude'a uzattı. Claude parayı saymadan cebine atarken "Hala ödeme yapıyorsun. Acaba bir gün diğer teklifimi de değerlendirecek misin?" diye sordu.

Diğer teklif? Ha şu...

Jaehyun gülümsemeye çalışırken "Hayır, seninle yatmayacağım." diye cevapladı.

Bu reddediş üzerine Claude da Jaehyun da sessizce kahvelerini içtiler. Tüm evraklar da hazır olduğuna göre Jaehyun'un yarın iş başı yapmaması için hiçbir neden yoktu...

...

"Bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz Bay Doyoung?" diye sordu muhasebe bölümünün başkanı.

"Şey, i-iyi. Ya siz?" diye cevapladı Doyoung genelde ateş saçan bir ejderhaya benzeyen bölüm başkanının ilgisine şaşırmış bir halde. "Çok iyi. Ben, eğer teyzenizin ölümü hakkında konuşmak isterseniz kapımın her zaman açık olduğunu söylemek istemiştim."

"Ah, teşekkürler efendim."

Bölüm başkanı son derece acıklı bir şekilde burnunu çektikten sonra kendi ofisine gitti. Doyoung da başkanın ilgisine gülerken kendi beş kişilik ofisine girdi. Diğerleri çoktan koltuklarına oturmuş ve çalışmaya başlamıştı. O da bilgisayarını açıp işe başlayacaktı ki kızların konuşması dikkatini dağıttı.

"Yeni gelen elemanı gördünüz mü?"

"Ah! Görmemek mümkün mü? Sonunda şu şirkete yakışıklı biri girdi."

"Aynen. Acaba hangi bölümde çalışıyor..."

"Onu bilmem ama bizim bölümde olmadığı kesin!"

"Güvenlik taktikleri geliştirme bölümü için geldiğini duydum ben."

"O zaman kesinlikle güvenliklerin çalışmalarını izlemeye gitmeliyiz kızlar!"

"Hey, Doyoung! Sen bir şeyler duydun mu?"

"Ne hakkında?" diye mırıldandı Doyoung konuşmaları duymamış gibi.

"Elbette yeni gelen hakkında!"

"Hayır. Üstelik görmeye çok hevesli olduğum da söylenemez." diye homurdandı.

"Klasik Doyoung işte! Neyse, yemek arasında bir şeyler öğreniriz artık." diye konuştu Doyoung'un en uyuz olduğu kız, sonra da "Birinci elden." diye ekledi.

Doyoung gözlerini devirip işine odaklanmaya çalıştı.

Yemek arasında bütün çalışanlar şirketin en üst katındaki terasta toplanırdı. Doyoung şehri izlemek için kenardaki masalardan birinde otururdu genelde. Bu kadar yüksekten şehre bakmak onu hep olduğundan daha güçlü hissettirirdi.

İşteki ilk günlerinde manzarayı izlemekten yemek yemeyi unuttuğu bile olmuştu. Aynı ofiste çalıştığı Nina dışında da kimse yanına oturmazdı.

Yemeğini tepsisine yerleştirdikten sonra sigara içenler kapmadan önce kenardaki masalardan birine oturdu. Birkaç dakika manzarayı izledikten sonra görüntü birden karardı. Biri önünde duruyordu.

Doyoung manzarasını kapatanı görmek için başını yukarı kaldırdığındaysa donup kaldı.

trauma + dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin