chapter 20

979 137 42
                                    

düzenli bölüm atıyorum alışk değilim sanrm ag be sabahtan beri okulda aralarda bile yazdım yani hadi bakalım, bir de okuyan herkesi çok sevyrm söyleyeym dedim ama yapmacık değil cidden swviyrm ✨🌈💕🦄

düzenli bölüm atıyorum alışk değilim sanrm ag be sabahtan beri okulda aralarda bile yazdım yani hadi bakalım, bir de okuyan herkesi çok sevyrm söyleyeym dedim ama yapmacık değil cidden swviyrm ✨🌈💕🦄

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jae kendini bir zafer çığlığı atmamak için zor tuttu.

Sonunda bitti! Haha! Tanrım, o delilerin arasından sağ çıkabildiğime inanamıyorum! Nasıl bir yerdi öyle! Tanrım! Kusmama izin vermediğin için de ayrıca teşekkürler, bu iyiliğini unutmayacağım. Gerçi bir daha kedilere dokunabileceğimi ya da et yiyebileceğimi zannetmiyorum. Bok kafalı Harrison'dan kesinlikle üç katını istemeliyim! HAHAHAHAHAHA! KURTULDUM!

Jae rahatlamaktan düşmüş omuzlarında soğuk bir el hissetmese mutluluktan delirmeye devam edecekti. Yüzündeki gökkuşağını yok edip arkasına döndü. Satanistlerle geçirdiği on iki saatten -tam tamına 12 saat  11 dakika ve 43 saniye!- sonra ne adamın kaşlarındaki çengelli iğneler ne de dudağını ikiye yaran yara Jae'yi rahatsız etti.

"Evet?" diye tısladı. Jae, tıslamanın bir sinir göstergesi değil satanistlerin konuşma tarzı olduğunu gözlemlemişti.

"İki gün sonra Karadul'un doğum günü var. Seni özellikle davet etmemi istedi." diye karşılık verdi adam tıslayarak, -gördünüz  mü?-

Jae başını sallamakla yetindi. Adam da onun gibi başını sallayıp uzaklaştı ve yolun biraz ötesindeki gruba karıştı. Jae koşarak oradan uzaklaşmamak için kendini zor tutarken içine olabildiğince fazla temiz hava çekmeye çalışıyordu. Jae gibi günde on-on beş sigara içen biri bile o odadaki dumana katlanamazdı.

Bok gibiydi.

Keşke orada bok gibi olan tek şey duman olsaydı, diye düşündü Jae ürpererek. Öyle korkunç sahnelere şahit olmuştu ki gece rahat rahat uyuyamayacağına emindi. Neyse ki Doyoung yatmak için beni bekliyor olacak, diye geçirdi içinden, sadece Doyoung'un hissettirdiği sıcaklığı tekrar hissederek.

Uzun süren bir dünyadaki bütün oksijeni bitirme çabasından sonra cebinin titrediğini hissetti Jae. Kaşlarını çatarak elini cebine atıp telefonunu çıkardı.

Ekranda parlayan ismi gördüğü an Doyoung'un aradığına -artık ikisinde de birbirinin telefonu vardı- dair bütün umudu toz olup uçtu.

"Ne var?" diye tısladı. Evet, satanistler onu fena etkilemişti.

Jae kedi kovalamaya ne zaman başlayacağını tahmin etmeye çalışırken Claude'un "Seninle konuşmam lazım." diyen huzursuz sesi duyuldu.

"Konuşuyorsun zaten."

"Jae! Üçe kadar sayacağım ve sen burada olacaksın." diye haykırdı Claude, normalden fazla sinirliydi.

Jae tam ağzını açmıştı ki "Bir!" diye böğüren Claude, lafı ağzına tıktı. Telefon kapandı.

trauma + dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin