İyi Okumalar! <3
Bölüm 7
Poyraz içeri giren adamın oğlu olduğunu gördüğünde oturduğu yerde beton gibi dondu. Gözlerini dahi kırpmadan oğluna baktı. Sarıldığında kaybolacak mıydı? Ya burnuna dolan oğul kokusu? O da mı aklının ona oyunuydu.
Ellerini masaya koydu, masadan güç alarak ayağa kalktı. Ağır adımlarla oğlunun karşısına geçti. Yüzünden hiçbir şey okunmuyordu, oğlunun yanına varınca gözlerindeki fırtınanın şiddetlendiğini gördü.
Pusat, karşısına dikilen babasının önünde dut yemiş bülbüle dönmüştü. Sürekli kaçtığı, inkâr ettiği, kabullenmek istemediği gerçek yüzüne yine bir tokat gibi çarptı. Herkesin söylediği gibi o babasının kopyasıydı. Pusat, annesinden bir tek mavi gözlerini ve açık tenini miras almıştı. Ona bu denli benzemekten küçükken gurur duysa da şu sıralar gurur duyacağı son şey olması hayatın onun üstüne oynadığı en kalleş oyunlardan biriydi.
Pusat konuşacağı sırada Poyraz elini onun ensesine koyup alnını alnına yasladı. Gözlerini yumdu, sadece oğlunu hissetmek istedi, ne çok özlemişti katır inatlı veledi. Onu kendine çekip kolları arasına hapsetti. Elinde olsaydı kollarının arasından çıkmasına hiç müsaade etmezdi. Saçlarını koklayarak öptü.
"Oğlum..." dedi Poyraz. Hiçbir baba, oğluna bu kadar yürekten seslenmemişti. Bir kelimenin içinde binlerce haykırış, binlerce duygu, binlerce söylenmemiş sözcük sığmıştı. Babanın gönlünden oğlunun gönlüne sıcak bir nehir sızdı. Pusat sarılmasına karşılık vermese de geri de çekilmedi. Gelmişti ya önemli olan buydu.
Poyraz geri çekilip yüzünü avuçladı oğlunun. Gözlerinin altı mosmor olmuştu. Yine kafayı davasına mı takmıştı bu velet?
"Baba..." Poyraz cümlesini kesti.
"Aç mısın?" diye sordu. Pusat itiraz edeceği esnada "Açsındır tabi. Benimki de soru!" Masasına gidip sandalyeye astığı ceketiyle askılığa astığı kabanını giyindi.
"Baba seninle yemek yemeye gelmedim. Bir şey konuşmam lazım," dedi Pusat. Poyraz ona kısa bir bakış attı. Arabasının anahtarını aldı.
"Yerken konuşuruz oğlum," dedi. Elini Pusat'ın omzuna koydu. "Uzun uzun konuşuruz. Hele bir karnın doysun," dedi.
"Ben aç değilim," dedi Pusat. Poyraz buna inanmadı.
"Sen benim oğlumsun, her daim açsındır," dedi. Sekreterine bugün dönmeyeceğini söyleyip asansörü çağırdı Poyraz. Şirketten çıkacakları zaman şirkete giren Yekta'yı gördüler. Pusat yay gibi gerildi. Yekta ise irileşen gözlerle Pusat'a ve Poyraz'a baktı.
"Nereden geliyorsun oğlum?" dedi Poyraz. Saat kaç olmuştu bu saatte mi geliyordu şirkete?
"Şantiyedeydim baba," dedi Yekta. Eğilip Poyraz'ın elini öpmek istese de Poyraz müsaade etmedi. "Gerek yok el öpmeye," dedi. Yekta Pusat'a döndü. Ona elini uzatıp "Büyük sürpriz oldu, hoş geldin," dedi. Pusat bir ele bir de elin sahibine baktı. Uzattığı eli kırmak ile konuştuğu dili koparmak arasında gidip geldi.
"Hissedarı olduğum şirkete geliyorum. Misafir gibi karşılamana gerek yok," dedi Pusat. Yekta elini indirip "Tabi ki, yanlış anladın," dediğinde Pusat soğukkanlılıkla gülümsedi.
"Seni yanlış anlayacak son kişi benim," dedi ve babasına baktı. "Gidecek miyiz?" diye sordu. Poyraz başını evet anlamına gelecek şekilde aşağı yukarı salladıktan sonra şirketten çıktılar.
"Arabamla gelmiştim," dedi Pusat. Poyraz ona baktıktan sonra başını salladı. Poyraz önden Pusat arkadan, yemek yiyecekleri mekâna vardılar. Konuşmadan deniz kenarında bir masaya oturdular. Poyraz balık sipariş ederken bir büyük rakı da istedi. Oğluna baktığında oğlunun gözlerini kapatmış denizin esintisinin tadını çıkarırken buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENDEN ÖNCE SENDEN SONRA (Tamamlandı)
RomanceBazıları korkuları için aşkından kaçarken bazıları dostları için yapar bunu. Bazıları öfkelerine yenik düşüp ailesine sırtını döner. Bazıları ise aşkları uğruna kendilerinden... Bu kainat aşk üzerine yaratılmıştı. Aşkta pişmek için acılar eklenmiş...