Yazar Notu: İyi akşamlar, ben geldim! Yeni bölümü yetiştirmek için ter attım. Bu bölüm biraz hüzünlü biraz aksiyonlu oldu. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı ve minnoş yorumlarınızı bekliyorum. Hoşça kalın!
Bölüm 19
Nehir çay fincanını eline alıp oturduğu sandalyeye arkasına yaslandı. Pusat tabağındaki yiyeceklerle oynuyordu. Doğru dürüst yememişti bile. Elif'le aralarında geçen konuşmadan sonra böyle olmuştu.
"Kıyamet yaklaşıyor," dedi Nehir. Pusat ona baktı. "Yemiyorsun." Pusat onun gibi sırtını oturduğu sandalyeye yasladı.
"İştahım yok, toplayalım," dedi. Nehir dudaklarını büzdü.
"Çay içeceğim, acelemiz yok ya!" dedi. Pusat ayaklanacakken Nehir'in karşı çıkmasıyla arkasına geri yaslandı. O da kendi soğumuş çayını kafaya dikerek bitirdi ve bir bardak daha doldurdu.
Nehir onu inceledi. Tüm gece uyumadığı her halinden belliydi. Ablasını kaybettiğini düşündüğü için kendini kahrediyordu. Onu anlıyordu. Dilinin ayarı yoktu ama kalbinde kötülük yoktu Pusat'ın. Canı yanınca can yakıyordu çünkü zamanında canı çok yanmasına rağmen susmak zorunda kalmıştı. Bu durum onun kalp kırmasını meşru kılmasa da Nehir'in onu anlamasını sağlıyordu. O da aynıydı.
"Bir insanın ablası olması çok özel bir durum," dedi Nehir. Pusat gözlerini kısarak ona baktı. Konuyu nereye getireceğini anlamıştı.
"Elif'le olanları konuşmak istemiyorum," dedi. Nehir gülümseyerek hafifçe başını eğdi. Aklına ablaları gelince gülümsemesi soldu.
"Benim iki ablam vardı. İkisini de canımdan çok severdim. Hep söylenen kız kardeş kavgalarını hiç etmezdik. Birbirimize sıkıca kenetliydik," dedi. Zorlukla yutkundu. Onların gülen yüzleri geldi gözlerinin önüne, kalbine zehirli hançer yeniden saplandı. Nefes aldı.
"Onlar varken ne olursa olsun her şeyin bir çözümü olduğunu düşünürdüm. Sanki birlikte kalsak hiçbir kötülük bizi bulmayacaktı. Hatice ablam, on beşine bastığında evlenmişti. Doğduğum yerde kızların okutulması pek hoş karşılanmıyordu, ben yaşarken öyleydi şimdi nasıl bilemem, en fazla liseye kadar okuturlardı. İki ablamı da okutmadılar. Hatice ablam çok güzel gelin olmuştu. Eşiyle birbirlerine çok aşıktılar. Eniştem de on sekizindeydi evlendiğinde. Dillere destan düğün yaptı eniştem ona. Ailesi de ablamı el üstünde tuttu."
Nehir biten bardağını tekrar doldurdu. Gözünden bir damla yaş süzülmeye başladığında hızlıca sildi.
"Ablam on altısına gelmeden doğum yaptı. Yanındaydım. Çok zor bir doğumdu, çok kanlıydı. Küçük yaşta gebe kalınca kaldıramadı körpe vücudu. Doğumdan sağ çıkamadılar." Nehir titreyen dudaklarını birbirine bastırdı. Hızlanan nefesini düzene sokmak için gözlerini kapattı. Ellerini masaya koyup ritim tutmaya başlayınca Pusat uzanıp elini tuttu.
Nehir'in o anı tekrar yaşadığının farkındaydı. Pusat, onun yıkılmasıyla yıkıldı. Onun yanmasıyla yandı. Onunla kül oldu. Nehir ilk defa ona açıyordu kendini ama bu onu tüketecekse Pusat dinlemek istemiyordu.
"Anlatmak zorunda değilsin," dedi Pusat. Nehir ona dolan gözleriyle baktı. Elini yavaşça elinden çekti.
"Ama sen anlamak zorundasın Pusat. Benim iki ablam vardı. İki kanadımdı onlar benim. Yeri geldiğinde beni korurlardı, yeri geldiğinde beni uçururlardı. Önce bir kanadımı kopardı hayat, sonra diğerini..." En son da...
"Ölümü tadan tek sen değilsin. Ben de sevdiklerimi gömdüm. Ben senden çok daha fazla gömdüm. Sen onun mezarını mabet etmişsin kendine ama ben onların mezarına gidemiyorum. Bir tercih yapmak zorunda kaldım ve yaşamayı seçtim. Neden biliyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENDEN ÖNCE SENDEN SONRA (Tamamlandı)
RomantizmBazıları korkuları için aşkından kaçarken bazıları dostları için yapar bunu. Bazıları öfkelerine yenik düşüp ailesine sırtını döner. Bazıları ise aşkları uğruna kendilerinden... Bu kainat aşk üzerine yaratılmıştı. Aşkta pişmek için acılar eklenmiş...