Bölüm 20
Bir Buçuk Ay Sonra
Mart ayının ortalarına gelmişlerdi. Kısa bir süre önce Meyra ve Emre'yi evlendirmişlerdi. Adliyeden ofise giderken yolda Elif aramıştı. Onu ziyarete gelecekti Meyra ile birlikte. Davayı kazanmanın keyfiyle Nehir'i aradı. Nehir telefonu meşgule attı. Ardından telefonuna mesaj geldi.
Nehir: Hastanın yanındayım, ne oldu?
Pusat arabayı park ettikten sonra cevap yazdı.
Davayı kazandım.
Arabadan inip binadan içeri girdi. Adliyeden çıktığında Fuat'ı görmeyi beklemişti ama görememişti. Müvekkili gelmiştir diyerek ofisinden içeri girdi. Odada Fuat'ın yanında biri vardı evet ama bu müvekkili değil babasıydı.
Pusat'ın gülen yüzü asılırken bir anda soğuk ter attı. Babasını ilk defa görüşü değildi elbette ama aylardır bıkmadan usanmadan her gün arıyordu, her hafta en az bir gün illaki ofisine uğruyordu. Evinin adresini bilmediğinden kapısına dayanamıyordu. Pusat ise bir yolunu bulup işin içinden sıyrılıyordu. Şimdi onu karşısında bulmak...
"Hoş geldin oğlum," dedi Poyraz. Pusat cevap veremedi. Babasına bakmayı sürdürdü. Saçlarının yarısından çoğu beyazlamıştı. Kardeşini kaybetmesi ve kızının yaptıkları onu çok yıpratmış olmalıydı. Evden iki cenazenin çıkmasıyla az kalsın annesi ve babasını da kaybedecekti Poyraz. Seneler önce ellerinden kayıp gitmeye başlayan ailesi sonbahar dönemi ağaçların yaprak dökmesi gibi bir bir yitiyordu. Seyrekleşmişti de. Gözlerinin altı torbalanmıştı. Onun babası böyle olacak adam mıydı?
Fuat baba oğula bakıp yerinden kalktı. Onların baş başa kalması gerekiyordu.
"Tekrar görüştüğümüze çok memnun oldum Poyraz amca," dedi Fuat. Pusat'ın yanına gidip omzuna eliyle vurdu.
"O senin baban, benim anneme yaptığımı sen babana yapma," diye fısıldayıp ofisten ayrıldı. Pusat gözlerini kapatıp açtı.
"Sesli mesajlarımı dinleyip dönmedin, kaç sefer kapına geldim kaçmayı başardın, mesaj attım cevap vermedin, annenle karşılaşmamak için hemşireyi görmeye gelmeyi kestin. Tam annenin oğlusun," dedi Poyraz. Ona kızgın değildi, kırgın hiç değildi. Bedel ödediğinin farkındaydı Poyraz, Pusat bunu babasına bakınca görüyordu. Sesinde kaybetmiş bir adamın yitikliği vardı. Oysa o öyle bir adam mıydı? Taşı sıksa suyunu çıkarırdı. Bakışıyla yürekleri titretirdi, merhametiyle kara kışı bahara çevirirdi.
"Herkesin kötü özelliğini toplamışım herhalde," dedi Pusat. Ne yapacağını bilemedi. Onu ilk defa ofisinde görüyordu. "Hoş geldin," dedi. Sesinde duygu kırıntısı olmamasına rağmen deli yüreğinde fırtınalar kopuyordu. Poyraz bunun farkındaydı. Gözlerinde gizlemeye çalıştığı dalgaları görüyordu, hangi baba görmezdi? Görmeyi reddedebilirdi, görmemiş gibi yapabilirdi belki ama görürdü. Mutlaka görürdü.
"Hoş buldum," dedi Poyraz, oğlunu kolları arasına alıp saçlarını okşadı. Saçından öpüp kokusunu içine çekerken onu ne çok özlediğini bir kez daha fark etti.
Pusat babasının ona sarılmasıyla donakaldı. Kalbi göğüs kafesini dövercesine çırpınıyordu. O da sarılmak istiyordu. Babasına kavuşmak istiyordu artık. Babasını öyle çok özlemişti ki! Bunu düşünmeyi, hissetmeyi kendine yasak etmişti aylarca.
Ama kırgındı, dargındı, küskündü. Hak etmediği tepkilere maruz kalmıştı. Her şey ortaya çıktıktan sonra pişman olmak neye yarardı? Kendini geri çekti Pusat. Babasında oluşturduğu yıkıntıyı görmemek için ona bakmadı. Masasına geçip eliyle işaret etti, ardından sekreterini aradı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENDEN ÖNCE SENDEN SONRA (Tamamlandı)
RomanceBazıları korkuları için aşkından kaçarken bazıları dostları için yapar bunu. Bazıları öfkelerine yenik düşüp ailesine sırtını döner. Bazıları ise aşkları uğruna kendilerinden... Bu kainat aşk üzerine yaratılmıştı. Aşkta pişmek için acılar eklenmiş...