Aral kapıyı açtı ve siparişleri aldı. Merakla "Sen bunları ne zaman sipariş ettin ki?" diye sordum. Aral benim hiçbir şey olmamış gibi yaptığımı görünce kendisi de benim yaptığımı yaptı ve sanki az önce beni öpecek olan kendisi değilmiş gibi aşırı rahat bir şekilde cevap verdi. " Sen uyurken." Yemeklerimizi yedikten sonra koltuğa oturdum. Aral "Ben duşa gireceğim." deyince ona bakmadan başımı salladım. Aral ani durgunlaşmamı fark edince yanıma oturdu ve "Sen iyi misin?" diye sordu. Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra "İyiyim, sorun yok. Sen git." dedim. Endişeli bir şekilde "Peki." diyerek gitti. Yaklaşık yirmi dakika sonra daraldım ve bahçeye çıktım. Uzun bir süre düşündüm. Yaşadıklarımı, yaşayacaklarımı ve belki de hiçbir zaman yaşayamayacaklarımı...
Ama en çok bunu nasıl onlara söyleyebileceğimi düşündüm. Beni Ece kadar iyi tanıyan, bana gerektiğinde abi, gerektiğinde iyi bir sırdaş ve hatta gerektiğinde bir baba olan Ateş'e, sadece üç senedir tanıdığım fakat Ece ve Ateş kadar iyi bir dost ve yenge olan Aslı'ya, daha yeni tanıdığım ama uzun yıllar yanımda olacağını bildiğim sadık bir dost olan Su'ya, şu zamana kadar hep benim yanımda olan, beni benden daha iyi tanıyan, beni koruyan kollayan, beni asla arkamdan vurmayan ve en az benim ona güvendiğim kadar bana güvenen Ece'ye, daha tanışalı çok az bir süre olmasına rağmen sanki yıllardır benimle birliktelermiş gibi hissettiğim eniştelerim Barış ve Mert'e... Ama en çok da anneme... Her ne kadar bunu öğrenince neler olacağını bilsem bile bunu ona söylemek zorundayım.
Bunları düşünmeyi bıraktım ve içeri girdim. Aral'ın benim odam olduğunu söylediği odaya gittim. Tam uyumak için pijamalarımı giyecektim ki giyecek bir pijamam olmadığını hatırladım. Tam Aral'ın odasına gitmek için odamdan çıkmıştım ki kafamı Aral'ın göğüsüne çarptım. Acımamıştı ama kafamı kaldırdığımda Aral'la çok yakındık. Ani bir heyecanla uzaklaşmak için geriye gidiyordum ki kafamı odanın kapısına çarptım. "Ahh!" Aral bu halime gülmemeye çalışarak "Hilal iyi misin?" diye sordu. Kafamı tutarak "Senin yüzünden kafamı kapıya vurdum be!" dedim. "Benim yüzümden mi?" deyince yanında geçtim ve odasına gittim. Tabi ki arkamdan geldi. Ben dolabını açıp kendime uygun bir şeyler ararken Aral çok normal bir şey yapıyormuşum gibi yatağına oturdu ve telefonuyla ilgilenmeye başladı. Dolabı karıştırırken gözüme takılan bir kazağı çıkardım ve dikkatlice inceledim. Daha sonra bunun bir kadın kazağı olduğunu anladım ve kızgın bir ses tonuyla "Aral! Bu bir kadın kazağı!" dedim. Aral "Eee?" deyince ben daha da sinirlendim ve "Senin dolabında ne işi var?" dedim. Aral "O kuzenimin kazağı Hilal, yanlışlıkla benim kıyafetlerimin arasına karışmış da sen beni mi kıskandın?" deyip sırıtınca kızardım ve "Ne alakası var ya, ben öylesine sordum bir kere. Sen yanlış anlamışsın." dedim ama bu dediğime ben bile inanmadım. Konuyu değiştirdim ama pek başarılı olabilmişe benzemiyordum. Çünkü Aral hala sırıtıyordu.
"Ben ne giyeceğim şimdi? Bunlarla uyuyamam." Aral kalktı ve yanıma geldi. Dolaptan bana olabileceğini düşündüğü kıyafetleri verdi ve "Dene bakalım olacak mı." dedi ve odadan çıktı. Aralarından en küçüğünü aldım ve giyindim. t-shirt dizime kadar geliyordu fakat altıma verdiği şey baya büyük olmuştu.
"Aral!" diye seslenerek Aral'ı odaya çağırdım. Aral beni o halde görünce yüzünde tatlı bir tebessüm oluştu. Ne güzel gülüyor vicdansız. Ne diyorum ben ya. Neyse. "Üstüm oldu ama altımdan pek emin değilim." Aral eliyle bir saniye işareti yaptı ve beni odada yalnız bırakarak gitti. Bu fırsatı hiç kaçırır mıyım? Asla. Hemen odasını karıştırmaya başlayacaktım ki altımda olan büyük şey ayağıma takıldı ve yeri yalamak sözünün hayata geçirmiş oldum. Ben kendi kendime söylenirken Aral "Hilal yerde ne yapıyorsun?" deyince sırtüstü döndüm ve dudağımı büzerek "Düştüm" dedim. Aral "İki dakika yerinde duramadın değil mi?" diyerek yanıma geldi ve elini tutmam için uzattı. Bir eline bir ona baktıktan sonra omuz silktim ve kendim kalktım. Biraz bozuldu mu o?
"Nereye gittin sen?"
"Altına olabilecek bir şeyler var mı diye kuzenimin burada bıraktığı kıyafetlere bakmaya gitmiştim de bir şey bulamadım."
"Tamam sorun yok. Zaten sadece gece üzerimde kalacak sabah çıkarırım." dedim ve kapıya doğru yürüdüm tam çıkarken aklıma gelen şeyle ışık hızıyla döndüm ve "Aral!" diye bağırdım. Aral aniden dönünce yüzündeki endişeyi bariz bir şekilde görmüştüm. Önemli bir şey olmadığını fark edince sakince "Efendim?" dedi.
"Bu arada iddiamız hala geçerli sakın unutma. Ayrıca yarın alışverişe çıkmamız gerek." dedikten sonra sesimi incelterek Burcu'nun taklitini yaptım "Bakımsız bir şekilde dolaşamam ben!"
Aral taklidime güldükten sonra "Merak etme unutmam. Ayrıca sabah erken kalkarsanız gideriz alışverişe Hilal Hanım."
Şirince gülümsedim ve odama gittim. Tam yatağa uzanıyordum ki aniden etraf bulanıklaştı ve midem bulanmaya başladı... Gerisi yok...
Aral'dan:
Hilal'in odasından gelen gürültüyle hemen odasına girdim ve yerde yatan Hilal'i gördüm hemen yanına eğildim ve seslenmeye başladım. Tepki vermeyince yanlış bir şey yapmaktan korktuğum için hemen ambulansı aradım...
Hilal'den:
Gözümü açtığımda hastane odasının loş ışığıyla karşılaştım. Yine. Yavaşça kalkmaya çalıştım fakat başım çatlıyordu. En son ne olmuştu? Tek hatırladığım Aral ile konuştuğumdu. Hemen "Aral!" diye bağırdım. Baş ağrım yavaş yavaş geçiyordu. Aral aniden odaya girdi ve yanıma gelerek "Hilal, ne oldu? İyi misin? Doktoru çağırayım mı?" dedi ve elimi tuttu.
"Merak etme, sadece biraz başım ağrıyor o kadar. Gerek yok doktora." dememe kalmadan Tarık Abi içeriye girdi. Yüzü asıktı. Yine.
"Hilal, konuşmamız lazım." başımı 'peki' anlamında salladım. Pencerenin önündeki sandalyelerden birine oturdu ve derin bir nefes aldı.
"Geçen sefer konuşmaya pek fırsatımız olmamıştı fakat şu an konuşmamız lazım." dedi ve devam etti. " Bak Hilal birçok farklı beyin tümörü türü vardır. Bazı beyin tümörleri kansersizdir yani iyi huylu ve bazı beyin tümörleri kanserlidir. Yani malign-kötü huylu. Beyin tümörleri, beyinde başlayabilir veya kanser vücudun diğer bölümlerinde başlayıp beyine ikincil veya metastatik, beyin tümörleri olarak yayılabilir. Bir beyin tümörünün ne kadar hızlı büyüdüğü büyük ölçüde değişebilir.
Büyüme hızı ve beyin tümörünün yeri, sinir sisteminin işleyişini nasıl etkileyeceğini belirler. Beyin tümörü tedavisi seçenekleri, sahip olduğun beyin tümörünün türüne, büyüklüğüne ve konumuna bağlıdır."
"Peki bendekinin türü ne? İyi huylu mu yoksa kötü huylu mu?"
"Maalesef kötü huylu." Aral'a baktığımda gözlerinde bir umutla
"Peki tedavisi ne? Yani sonuçta bir tedavisi vardır değil mi?" diye sordu.
"Var..." sesinden bir 'ama' olduğu belliydi.
"Ama?" diye sordum. Sorumla Tarık Abi yüzüme baktı ve "Çok riskli." dedi.
"Peki." sadece peki. Ne denir ki bu durumda başka?
Aral'a baktığımda gözlerindeki derinliği gördüm. Kaybolmuşluğu. Karanlığı. Ve Çaresizliği... Siz hiç daha bir aydır tanıdığınız birine sebepsiz güvendiniz mi? Ya da siz hiç daha bir aydır tanıdığınız biri için kendiniz olmaktan vazgeçtiniz mi? Ya da... Siz hiç daha bir aydır tanıdığınız birinin gözlerindeki karanlıkta kaybolmak istediniz mi? Ben bunların hepsini yaptım. Peki pişman oldum mu? Göreceğiz...
"Hilal on yedi yaşında olduğun için annene haber vermek zorundayız."
Bu söz. İşte bu söz içimdeki ilk fırtınanın kopmasına sebep oldu. O an bilmediğim şey bu kopan fırtınanın daha birçok kez kopacağıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASTALIK
Novela JuvenilBu hikaye hayatında en önem verdiği varlıkları bir hastalık yüzünden kaybedecek olduğunu öğrenen umutları, hayalleri olan bir genç kızın hikayesi... Bu hikaye Aral ve Hilal'in hikayesi...