Medyada Hilal var. Umarım beğenirsiniz :)
HİLAL KARAKTERİNİN GERÇEK İSMİ:
Alexandra SHULGOVIC
İYİ OKUMALAR :)))
Sabah alarmın iğrenç sesiyle uyandım. Biraz yatakta oyalandıktan sonra banyoya gidip günlük işlerimi hallettim. Dolabımdan kot pantolonumu ve üniformamı çıkardım. Safiye Hoca ilk başlarda serbest gelmemize izin veriyordu ama çoğu kız okula değil de düğüne gider gibi giyindiği için serbest giyinmeyi yasaklamıştı. Ama ben okula giderken etek giymiyorum. Çünkü etekle rahat hareket edemiyorum ve ne zaman etek giysem birilerini dövmek zorunda kalıyorum. Bu yüzden okul müdüremiz Safiye Hoca pantolon giymeme izin veriyor. Ayrıca okulda etek giymeyen tek kız olmak güzel hissettiriyor. Üstümü giydikten sonra mutfağa indim annem kahvaltı hazırlamıştı. "Anne ya ben hiç aç değilim yemesem?" diye sordum. Annem beni şaşırtarak "Ama acıkırsan okulda mutlaka yemek ye olur mu birtanem?" diye sordu. Ben şaşkınlığımı koruyarak "Tamam." dedikten sonra annemin verdiği parayı alıp evden çıktım. Okul evimize çok uzak olmadığı için yürüyerek gidiyordum.
Tabi havalar soğuk olunca otobüs ile gidecektim. Önceden bu zamanlar müsait oldukça okulun girişine kadar babam bırakırdı beni. Bunu düşünürken yüzümde buruk bir tebessüm oluşmuştu. Daha sonra bunları düşünmeyi bıraktım ve okula girdim. Sınıfa girdiğimde Ece ve Su'nun en arkanın bir önünde, Ateş ve Aslı'nın ise onların sağ tarafında oturduklarını gördüm. Bende hemen Ece ve Su'nun arkasına cam kenarına oturdum.Benim geldiğimi gören Su ve Ece birbirlerine kısa bir bakış attıktan sonra Su yanıma gelip "Ooo kankaların en minnoşu,en tatlısı,en güzeli gelmiş"dedikten sonra Ece hemen dahil olup "Bizde Su ile senin ne kadar mükemmel bir insan olduğunu konuşuyorduk kankacım" dedi. Onlar böyle konuşurken Ateş ve Aslı bizi gülerek izliyordu. Derin bir nefes alıp "Dökülün bakalım. Ne istiyorsunuz?" diye sordum. Ece "Ayıp ediyorsun kanka ama biz seni sevdi-" diye itiraz edecekken lafını bölüp "Ece hadi kanka uzatmayın söyleyin. Ne istiyorsunuz?" dedim. Su "Söylüyoruz hazır mısın?" deyince bıkkınca kafamı salladım. Ece "Bugün sizde kalabilir miyiz?" deyince gülümseyip "Bunun için mi sabahtan kırk takla attınız? Sormanıza gerek bile yok. Tabi ki kalabilirsiniz." dedim. Kızlar bana sarılınca hemen karşılık verdim.
Kafamı kaldırdığımda bize dudağını büzmüş bakan Aslı'yı gördüm ona elimle 'gel gel' işareti yaptım. O da bunu bekliyormuş gibi koşarak gelip bize katıldı.Telefonuma baktığımda dersin başlamasına 1 saat vardı. Kafamı kaldırıp bizimkilere "İyi de dersin başlamasına daha bir saat var. Ben alarmı geç kurmuştum bu saatte buraya gelmem imkansız." deyince Ateş hemen gözleriyle Aslı,Su ve Ece'yi gösterdi. Onlara ölümcül bakışlarımı atarken onlar da bana yavru köpek bakışlarını atıyorlardı. Ateş kızlara dönüp "Kızlar kusura bakmayın ama kimse Hilal kadar iyi yavru köpek bakışları atamaz." deyip bana göz kırpınca benim ölümcül bakışlarım gitmiş,kızların yavru köpek bakışları ise yerini 'Sen bittin' ,'Çok yanlış kızlara bulaştın olum', 'Vaay öyle mi olduk Ateş efendi' bakışlarına bırakmıştı. Ben Ateş'e öpücük attıktan sonra "Sana kolay gelsin kanka ben kantine gidiyorum" dedim. Sınıftan çıkarken Ateş'in arkamdan "Şerefsiz!!!" dediğini duydum ve güldüm.Kantine indim bir kahve aldım ve boş bir masaya oturdum.
Camdan dışarıyı izlerken karşımdaki sandalyenin çekilmesiyle başımı o yöne çevirdim ve Anıl'ı gördüm. Bıkkınca bir nefes aldıktan sonra "Yine ne var? Ne istiyorsun?" diye sordum. Yüzüne o iğrenç sırıtışını ekleyip "Seni" deyince sinirle ayağa kalktım. Salak ayağa kalktığımı görünce gidiyorum sandı ve o da ayağa kalktı. Ama üzgünüm ben senin sinir edip ağlattığın kızlardan değilim. Karşısına geçip "Bana bak!!! Bu sana son uyarım. Bir daha beni rahatsız edersen ya da canımı sıkacak,moralimi bozacak bir şey yaparsan-" dediğimde lafımı bölüp alayla "Ne yaparsın?" dedi. Daha fazla dayanamayıp "Bunu sen istedin" dedim. Dediğim şeyle kaşları çatılırken dizimi değerlisine geçirdim.O bağırırken yanımdan geçen kızın elindeki yeni alınmış sıcaktan elinde tutamadığı kahveyi alıp suratına boşalttım. Bu yaptığımla daha fazla bağırırken kıza kahvenin parasını verip kantinden hızlıca çıktım ve sınıfa gittim.
**************************************************
İlk ders fizikti ve ben tabi ki dersi dinlemiyor uyumaya çalışıyordum . Evet sadece çalışıyordum ama uyuyamıyordum.Çünkü sevgili(!) hocamızın sesi diğer sınıflardan bile duyuluyordu.Ben bunları düşünürken sınıf kapısı açıldı ve içeri iki meteor girdi. Şaka şaka. Bunlar anca filmlerde olur. Gelen okul nöbetçisiydi. "Hocam Hilal'i Safiye Hoca çağırıyor." deyip sınıftan çıktıktan sonra sınıftaki herkesin bakışları bana döndü. Bizimkiler bana 'Ne oluyor?' der gibi bakınca bende onlara 'Ne bileyim ben. Öğreniriz şimdi' der gibi bakış attım. Fizikçi dönüp bana 'Yine dersten yırttın.Neyse çık bakalım'der gibi bakış attı.Bende anında 'Aaa hocam ayıp ettiniz. Ben sizin dersinizi çok severim. Aşk olsun.Çok kırıldım 'der gibi baktım ve sınıftan çıktım. O sırada çok sevdiğim(!) iç sesim
"Ne oluyor ya? Niye herkes birbirine ...der gibi bakış atıyor?" diye sorunca uzun zamandır iç sesimin hiç uğramadığını fark ettim.İç ses bu sefer "Ne oldu? özledin demi beni ?" deyince "Ne alakası var be. "dedim bende.İç ses tam bir şey diyecekken "Neyse Safiye Hoca'nın odasına vardık . Sus." dedim. Hemen sitemli bir şekilde "İyi be tamam.Ne halin varsa gör,gidiyorum ben" dedi ve gitti.Bende odanın kapısını tıklattım ve içeri girdim.
Merhabalar. Günde 2-3 bölüm atıyorum ve gerçekten çok emek harcıyorum. Ayrıca bölümlerin uzun olması için çok çaba harcıyorum. Bu emeklerime karşı oy verip yorum yaparsanız gerçekten çok mutlu olurum. Şimdiden teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASTALIK
Roman pour AdolescentsBu hikaye hayatında en önem verdiği varlıkları bir hastalık yüzünden kaybedecek olduğunu öğrenen umutları, hayalleri olan bir genç kızın hikayesi... Bu hikaye Aral ve Hilal'in hikayesi...