Bölüm 17

233 16 8
                                        

Gözümü açtığımda ilk önce nerede olduğumu anlayamadım. Daha sonra burnuma gelen hastane kokusuyla nerede olduğumu anladım. En son otobüsten inmiş ve eve gidiyordum. Daha sonra başım dönmüş ve yere düşmüştüm. Başımın ağrısıyla yüzümü buruştururken yataktan doğruldum. Doğrulmamla yanı başımda uyuyan bir adet Aral Altay görmem bir oldu. Aslında pek uyuyor gibi de durmuyordu. Yüzü o kadar sertti ki uyuyan bir insanın yüzünden çok farklıydı.

Gülümsedim ve tam yataktan kalkmaya çalışırken başımın ani ağrısıyla ağzımdan bir "Ahh!" çıktı. Benim sesimle uyanan Aral hemen endişeyle bana bakarak "Ne oldu? İyi misin?" dedi. Yüzümü buruşturarak "İyiyim." deyince "Öyle gözükmüyor ama." diyerek  bir bardak su uzattı bana. Suyu içtim ve yatağın yanındaki komodine bıraktım.
"Ne oldu bana?"
Aral derin bir nefes aldı ve "Anahtarlarını okulda unutmuştun ben de sana getirmeye gelirken yerde yatan birini gördüm. Gidip bakınca yerde yatanın sen olduğunu gördüm. Sonra da buraya getirdim." diye her şeyi anlattı. O sırada içeriye doktor olduğunu tahmin ettiğim orta yaşlarda saçlarına aklar düşmüş biri girdi. Aral gelen kişiyi görünce ayağa kalktı." Tarık Abi iyi değil mi Hilal? Bir şeyi yok? "
Anlaşılan Aral doktoru tanıyordu. Fakat doktorun bakışlarından anladığım kadarıyla pek iyi şeyler söylemeyecekti. Doktor derin bir nefes aldı sanki nasıl söyleyeceğine karar veremiyormuş gibi. Kaşlarımı çatarak bir Aral'a bir doktora bakıyordum. Doktor yanıma yaklaştı ve "Sana birkaç soru sormam gerek küçük hanım." dedi. Başımla onayladım ve soracağı soruları dinlemeye başladım.
"Daha önceden başın dönüyor ya da şiddetli bir şekilde ağrıyor muydu?"
"Aslında geçen yazdan beri baş ağrılarım şiddetlendi ve arttı. Ayrıca uzun süredir başım dönüyor."
"Peki, sabah kalktığında miden bulanıyor mu?"
"Evet birkaç kere olmuştu."
Doktor üzgünce başını salladı ve bir soru daha sordu.
"Son bir soru. Daha önce hiç nöbet geçirdin mi?" bu soruyla kaşlarım çatıldı.
"N-Nasıl?"
"Bak Hilal hastaneye geldiğinde birkaç test yaptırdım. Testlerin sonucunda bir şeylerden şüphelendim ve bu şüphelendiğim şeyin belirtileri hakkında sana sorular sormak istedim."
Bakışlarını Aral'a çevirdi. Ardından bana bakarak sorusunu tekrarladı.
"Daha önce hiç nöbet geçirdin mi?"
"Hayır." verdiğim cevapla az da olsa rahatlamıştı fakat yine de bir şeylerden korkuyordu.
"Peki. Ama ben emin olmak için MR istedim. Birazdan hemşire gelip sizi yönlendirecek. Bu sıralar çok yoğunuz sonuçları ancak yarın sabah alabilirsiniz." dedi ve Aral ile dışarı çıktılar. Bense o odada tek başıma kaldım. İçeriye Aral ve bir hemşire girince yataktan yavaşça kalktım. Aral'ın suratıma garip bir şekilde baktığını görünce bir şeylerin yolunda olmadığını anladım...

Ertesi gün...

Sabah Aral'ın uyandırmasıyla yataktan yavaşça kalktım. Aral dün geceden beri garip davranıyordu. Hastanede işimiz bittikten sonra eve gidecekken ağzımdan annemin evde olmadığı gerçeğini kaçırmıştım. Aral da evde tek başıma kalmama izin vermediği için beni kendi evine götürdü. Ben Aral'ın odasında yatınca o da salonda yattı.

"Hilal hadi kahvaltı hazır. Bir şeyler ye çıkalım."
"Hayır!!! Olamaz ya!"
"Ne oldu?"
"Ya benim okula gitmem gerekiyor devamsızlığım sınırda."
Aral sanki çok normal bir şey demişim gibi rahatladı ve merdivenlerden inmeye başladı. Şaşkınlıkla arkasından bakarken telefonumu aldım ve peşinden gittim.
"Sen nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun ya?"
"Hilal bir dur. O işi hallettim ben."
Kaşlarım çatarak "Ne demek hallettim?" dedim. "Hallettim işte. Üç hafta raporlusun uzatma işte." Koskoca üç hafta...
Ben gözlerimi kocaman açmış Aral'a bakarken Aral tabaktan aldığı bir salatalığı alıp ağzına attı. Sevinçle Aral'ın boynuna atlayınca hemen geri çekildim.
"Şey... Ben gidip hazırlanayım. Sonra çıkarız." koşarak mutfaktan çıktım ve üst kata çıktım. Aral'ı dün zar zor ikna edip eve götürüp aldırdığım birkaç parça kıyafetimi hemen üzerime geçirdim.

Hava soğuk değildi fakat üşüyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hava soğuk değildi fakat üşüyordum. Çantamı aldım ve aşağıya indim. Aral kapıda beni bekliyordu. Geldiğimi görünce kapıyı açtı ve beni beklemeden çıktı. Odun.
Ben de peşinden çıktım ve arabaya bindim. Aral'ın dünden beri bir şeylerinin olduğunu anlamıştım. Her ne kadar belli etmemeye çalışsa bile içten içe bir şeylerden korkuyordu.
Peki ben. Ben de korkuyor muydum?
Sonuçta ne çıkacaktı bilmiyordum. Ama çıkacak sonuçtan korkuyor muydum? Evet. Korkuyordum. Telefonumun çalmasıyla bu düşüncelerden sıyrıldım.
Arayan Su'ydu.
"Alo kanka neredesin ya merak ettik?"
"Biraz yorgunum ben. Bugün gelemeyeceğim okula."
"Bak iyi misin gelelim mi yanına?"
"Gerek yok. Merak etmeyin siz beni."
"Peki devamsızlık?"
"Hallettim bir şekilde siz sıkmayın canınızı."
"Tamam. Görüşürüz o zaman. Dikkat et kendine. Öptüm."
"Tamam ederim. Ben de öptüm."
Telefonu sessize aldım ve çantama koydum. Aral bana bakmadan "Neden gerçeği söylemedin?" dedi.
"Boşuna telaş yapmalarını istemedim."
"Hep böyle misin?"
Kaşlarım merakla çatılırken "Nasıl?" diye sordum.
"Hani ne olursa olsun hep sevdiklerini düşünen, kendini ikinci plana atan insanlar olur ya. Sen de onlardan mısın?"
Omuz silktim. "Bilmem." başını çevirdi ve dikkatle yüzümü inceledi. Ardından tekrar yola döndü. Sonra hastaneye gidene kadar hiç konuşmadık...
Arabayı bir yere park edince indim. O da indi ve hastanenin kapısına doğru ilerledik. İçeri girince  buraya haftada iki üç kez babamı görmek için geldiğim günleri hatırladım. O günleri hatırlayınca yüzümde buruk bir tebessüm oluştu. Aral'la Barış'ın babası olduğunu öğrendiğim Tarık Abinin odasına gittik. Ona Tarık Abi dememi istediği için öyle diyordum.

Aral kapıyı çaldı ve içeri girdi. Tarık Abi bizi görünce bilgisayardan başını kaldırdı ve "Hoş geldiniz çocuklar. Geçin oturun." diyerek masasının karşısındaki koltukları işaret etti. Aral ile koltuklara oturunca Aral konuşmaya başladı.
"Sonuçlar çıktı mı Tarık Abi?"
"Çıktı." Tarık Abi'nin sesinden anlaşılıyordu bir şeylerin yolunda olmadığı.
"Bir şey var mıymış peki?" diye sordu Aral merakla.
Tarık Abi derin bir nefes aldı.
"Bak Hilal hastaneye geldiğinde yaptığım testler sonucunda beyninde bir tümör olabileceğinden şüphelendim. Sana sorduğum o sorular doğrultusunda şüphem doğruydu. Fakat ben yeniden emin olmak için MR istedim. Sonuçların aslında dün gece çıktı. Sonuçlarını birkaç doktor arkadaşımla beraber bir daha inceledim. " Tarık Abi duraksayınca gözlerimin dolmasını engelleyerek " Ve? " diye sordum.
" Ve... Beyninde çok ilerlemiş bir tümör olduğunu anladık..."
İşte bu cümle. Hayatımı değiştirecek, değiştiren o cümle buydu. Bir çok insanın hayatını 'benimle evlenir misin?' , 'hamilesiniz' , 'kardeşin oluyor'  gibi cümleler değiştirirken benim hayatımı 'beyninde ilerlemiş bir tümör var' cümlesi değiştirdi... Peki, şimdi ne olacak?

Yazardan:
Hilal bu cümleyi duyduktan sonra Aral ve doktorun konuştuğu şeyleri duymamıştı. Hayatını değiştiren o cümleyi kaldırmaya çalışıyordu.

Ama Hilal hayatını değiştiren tek cümlenin bu olmadığını bilmiyordu. Ve bilmediği bir şey daha vardı. O da hayatını değiştirecek bir diğer cümlenin  onu daha çok yaralayacak olmasıydı...

HASTALIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin