Bölüm 11

255 10 0
                                    

Medya Mert

Mert'in Gerçek Adı: Vini Uehara

İyi Okumalar :) 

Gözümü açtığımda başımda büyük bir ağrı vardı. Burası çok tanıdıktı. Ama nereydi ki? Tabi ya burası Aral'ın odası. Ama benim burada ne işim var? Yataktan kalktım ve merdivenlere doğru ilerledim. Merdivenlerden yavaşça indim ve salona girdim. Aral kaşlarını çatmış bir şekilde koltukta uyuyordu. Bu haline tebessüm ettim ve yatak odasına çıktım. Yataktan bir yastığı aldım ve aşağıya Aralı'ın yanına indim. Tam kafasındaki minderi kaldırıp getirdiğim yastığı yerine koyacaktım ki Aral aniden uyandı ve beni kolumda çekerek altına aldı. Aral tüm bunları yaparken bense gözlerimi kocaman açmış ona bakıyordum. Aral beni görünce rahatladı ve " Sen miydin?" dedi. Bende "Bendim bendim de üstümden kalkmayı düşünüyor musun?" dedim. Aral sırıtarak "Benim yerim rahat." deyince sinirle "Aral!!!!" diye cırladım. Aral yüzünü buruşturdu ve üstümden kalktı. Bende zaferle sırıttım ve asıl sormam gereken soruyu sordum. "Ben neden burada kaldım?" Aral esneyerek "Dün koltukta uyuyakaldın bende seni yukarı çıkardım. Ayrıca sen sormadan söyleyeyim Ece anneni aradı ve onlarda kalacağını söyledi." diyerek aklımdaki tüm soru işaretlerini giderdi. Aral bir kere daha esneyince "Uykunu alamamış gibisin. Sen git yat okula gitmemize daha var. Ben seni kaldırırım." dedim. Aral başını salladı ve yukarı çıktı. Bende arkasından bağırarak banyonun yerini sordum. Bana ve temiz havluların yerini söyledikten sonra tekrar yukarı çıktı.Bende  banyoya gittim ve yüzümü yıkadım. Ardından saçımı topuz yaptım ve saate baktım. Saatin 7 olduğunu gördüm. Ben niye iki gündür yedide uyanıyorum ya! Mutfağa gittim ve buzdolabının kapağını açtım.

" Hiç tanımadığın birinin evindesin ve rahat rahat dolaşıyorsun"  diyen iç sesime hak verdim. Ben Aral'ı tanımıyordum ki. Ama içimde ona nedenini bilmediğim bir şekilde güven duygusu vardı. Daha fazla bunları düşünmek istemediğim için dolaptan kahvaltılık bir şeyler çıkardım ve masaya yerleştirdim. Ardından çay yapmayı bildiğim için çay yaptım.Saate baktım. Saat 8'di. Yukarı Aral'ı uyandırmaya gidecektim ki arkamı döndüğümde bana sırıtarak bakan Aral'ı gördüm. Kaşlarımı merakla çattım ve "Ne zaman uyandın sen?" diye sordum. Sırıtmasını devam ettirerek. "Yeni geldim." dedi ve masadaki salatadan bir tane ağzına attı. Uzatmadım ve "İyi, hadi otursana. Çay içer misin?" dedim. Bana sırıtarak yemek yapamadığım belirtti ve "Zehirlenmeyeceksem neden olmasın" dedi. Gözlerimi devirerek bardaklara çay doldurdum ve masaya oturdum. Kahvaltı sırasında midem bulanmıştı. Aral hastaneye gitmeyi önerince daha doğrusu emredince onu başında tüm gün cırlamakla tehdit ettim ve evden çıktık. Okula gelince arabadan indik ve bahçeye girdik. Kızlar Aral ile birlikte geldiğim için bana öldürecekmiş gibi bakınca daha fazla sinirimi tutamadım ve "Ne bakıyorsunuz lan!" diye bağırdım. Bağırmamla önlerine dönerken Aral bana sırıtarak bakıyordu. '!Ne var?' der gibi bakınca omuz silkti ve yürümeye devam etti. Sınıfa girince ben köşeye Aral'da yanıma oturdu. Biraz telefonda takıldıktan sonra zil çaldı ve orta yaşlarda saçını topuz yapmış ve şık giyinimli biri içeri girdi. Herkes yeni gelen kişi hakkında fısıldaşırken sınıfa gelen kişi kendini tanıttı ve Yaren Hoca'nın (hatırlamayanlar için: eski edebiyat öğretmeni) gittiğini yerine kendisinin derslere gireceğini ve adının Füsun olduğunu söyledi ve ders anlatmaya başladı.Hoca ders anlatırken kapı çaldı ve nöbetçi öğrenci sınıfa girdi. 

"Hocam dersinizi bölüyorum ama Safiye Hoca Hilal ile Aral'ı odasına çağırıyor." dedi ve sınıftan çıktı. Füsun Hoca bize "çıkın hadi" deyince Aral 'la sınıftan çıktık. Aral'a "Sence niye çağırıyor ki?" dedim umursamazca. "Bilmiyorum. Açıkçası umurumda da değil." deyince omuz silktim ve yürümeye devam ettim. Safiye Hoca'nın odasının kapısına geldiğimizde tam kapıyı çalacaktım ki yanımdaki öküz odaya daldı. Arkasından girdim ve kapıyı kapattım. Aral'ı koltuklardan birine yayılmış bir şekilde görünce 'Bu ne öz güven koçum?' dememek için zor tutarken Safiye Hoca'nın bana gözleri ile koltuğu göstermesi ile Aral'ın karşısına oturdum. Aral Safiye Hoca'ya "Eee,niye çağırdınız beni buraya?" dedi bıkkınca. Ne buya sadece kendisi çağrılmış da ben odada yokmuşum gibi tavırlar. Ne bekliyordum ki yine özüne döndü işte. Aral'ın sorusuyla Safiye Hoca derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Dün sizi kavga ederken birileri görmüş. Okul sınırları içerisinde birini dövdüğünüz için bir ceza elbette alacaksınız. Bu arada ailelerinize haber vermeyeceğim. Fakat dövdüğünüz çocuk okulumuzda olmadığı için cezanız arttı. " dedi. Ben şaşkın bir şekilde kaşlarımı  çatmış Safiye Hoca'yı dinlerken Aral sakin bir şekilde "Birincisi o çocuğu ben değil Hırçın kız dövdü bu yüzden bana ceza veremezsiniz. İkincisi eğer o çocuğu ben dövmüş olsaydım  yinede bana ceza veremezdiniz ve üçüncüsü babam bu sözlerinizi duysaydı çok kırılırdı Safiye Hanım." dedi. Ben şaşkınlıkla onu dinlerken Safiye Hoca'nın bir şey demesini beklemeden odadan çıktı. Ne oluyor bu çocuğa ya?

"İki güldü diye arkadaş mı olacaksınız sandın?" diyen iç sesimi umursamadım ve Safiye Hoca'ya döndüm ve cici bir kız olup "Hocam bir şey sorabilir miyim?" dedim. Safiye Hoca bana döndü ve başını 'sor' anlamında salladı. "Aral'ın babası kim ki?" dedim. Safiye Hoca şaşkınca "Arif Altay. Bu okulun sahibi. Sen bilmiyor muydun?" deyince bu sefer şaşırma sırası bendeydi. "Hayır" dedim. Ardından Safiye Hoca cezamı söyledi ve odadan çıktım.Müzik odasına girdim. Ceza olarak müzik odasını temizleyecektim. Ayrıca bunların hepsini okul çıkışında herkes gittikten sonra yapacakmışım. Aman ne güzel! Müzik odasına göz gezdirince çokta kötü olmadığını görünce rahatladım. Ama iç sesim şuana kadar elime toz bezi bile almadığımı hatırlatınca yine üzüldüm. Dudaklarımı büzerek sınıfa doğru gitmeye başladım.

 Sınıfa doğru ilerlerken kolumu biri çekince o tarafa gitmek zorunda kaldım. Beni çeken kişiyi tanımıyordum. Beni duvar ile arasına aldı. Kaşlarım çatık bir şekilde bakarken bana "Seni tanıyorum." dedi. Gözlerimi devirerek "Aferin. Şimdi kolumu bırak. Yoksa ben bıraktırmasını bilirim." dedim. İğrenç bir şekilde sırıttı ve "Hadi ama bu kadar agresif olmak zorunda değilsin." dedi. Daha fazla sinirlenmeye başladım ama sakin bir şekilde "Bak daha yeni birini dövdüğüm için Safiye Hoca'nın odasından geliyorum. Şimdi bir de seni dövdüğüm için gitmeyeyim. Hadi uzatmada çekil." dedim ve çocuğu tüm gücümle ittim. Çocuk bu kadar güçlü iteceğimi beklemediği için sendeleyerek geri gitti ve şaşkınca bana baktı. Eee dört yıl boyunca dövüş eğitimini boşuna almadım sonuçta. Tam ilerleyip tekrar gidecektim ki tekrar kolumdan tuttu. "Eee! Fazla oldun sen ama!" deyip tam suratına bir yumruk yapıştıracaktım ki biri benden önce davrandı.

Yumruğu atan kişi Aral'dı.  Bu veliaht bozuntusunun derdi neydi. Önce umursama sonra gel kurtar. Çocuk yumruk ile yere düştü ve burnunu tutmaya başladı. Aral'la konuşmamak için umursamadan sınıfa doğru ilerledim. Birkaç adım sonra tekrar biri kolumu tutunca bıkkın bir şekilde nefesimi dışarı verdim. Ama bu sefer kolumu tutan kişi Aral'dı. "Ne var?" dedim sakince. Kaşlarını çattı ve " Ne oluyor sana? " dedi. Vücudumu ona döndürerek "Bir şey olduğu yok. Ayrıca beni kurtarmana da gerek yok." dedim. Alaycı bir şekilde güldü ve " Aa pardon ben dışarıdaki sevgilin kızar diye yardım etmiştim. Yoksa buradaki sevgilinde bu çocuk muydu?" dedi. Resmen bana sürtükmüşüm gibi davranıyordu. Sinirle "Ne sevgilisi be? Ne diyorsun sen?" dedim. Aşağılayıcı gözlerle gözlerimin içine baktı ve "Diğer sürtüklerden bir farkın yokmuş diyorum." dedi. Gözümden yavaşça bir yaş süzüldü. Başımı iki yana yavaşça salladım ve "İğrenç herifin tekisin." dedim ve koşar adımlarla sınıfa girdim.Hoca sınıftaydı ama umursamadan çantamı alarak sınıftan çıktım. Bir de iki saat matematikçiye laf anlatamazdım. Kimsenin beni ağlarken görmemesi için kendimi tutuyordum. Ece'ye eve gideceğimi yorgun olduğumu söyleyen bir mesaj attım ve okuldan çıktım. Neyse ki nöbetçi öğrenci yerinde değildi yoksa okulun duvarından atlayarak çıkmak zorunda kalacaktım. Aklıma Aral'ın söyledikleri gelince gözümden bir damla yaş daha aktı. 

Daha iki gündür tanıdığım birinin sözleri beni neden bu kadar üzmüştü bilmiyorum daha doğrusu bilmek istemiyorum. Çünkü cevabın istediğim bir cevap olmayacağına eminim.Yavaş adımlarla eve doğru giderken yanımda siyah bir araba durdu daha ne olduğunu anlamadan arabadan inenlerden biri elindeki bezle ağzımı kapattı ve sonrası karanlık...


HASTALIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin