🔺️IX🔻Karanlık

42 29 300
                                    

Polisler gelip ifade alıp biraz evi kolaçan ettikten sonra Neslihan ablayı da alıp evden ayrılmışlardı. Çalınan bir şey yoktu ve bu beni daha da şüphelendirmişti. Annemlerin odasında girmemişti bile ki evdeki en değerli şeyler o odadaki kasadaydı. Ya hırsız çok acemiydi yada eve giren hırsız değildi.

Andaçın yaptığı kahveyi bitirip "Ben duşa gireceğim. " dedim bitkin bir sessle.

Bugün her zamankinden daha yorucu geçmişti ve bacaklarım beni artık taşıyamıyordu .

Gözüm yarı kapalı odama girip üzerimi çıkardıktan sonra kendimi direkt sıcak suyun altına bıraktım.

Su bedenimden yavaşça ilerledikçe sanki bir şeyleride alıp götürüyormuş gibiydi. Ama işin aslı bu değildi. Her şey olduğu yerde sapasağlam bir şekilde benimleydi ve hisselerimde yanılmıyorsam durmaya devam edecekti.

Kenara koyduğum kırmızı bornozu gözüm kapalı ararken bulunca bedenimi örtüp duştan çıktım. Nemli gözlerimi ovuşturduktan sonra açıp aynaya bakmamla bedenimin tökezleyip yere düşmesi aynı anda oldu.

'Neler yapabileceğimin farkına var iki numara...'

Bu altı kelimeden oluşan cümle o kadar açıktı ki satırlarca cümleler yazsa bu kadar anlaşılır olmazdı.

"Andaç!" diye bağırdım yüksek sessle ve birkaç saniye bekledim sonra ardından tekrar "Andaç !" diye bağırdım tüm gücümle.

Bakışlarımı kanla yazıldığı belli olan aynadan çekmeye çalıştım ama her seferinde bakışlarım orayı tekrar buluyor ve defalarca okumama sebep oluyordu.

Kapı aniden açıldığında Andaç olduğunu bilmeme rağmen ürkerek bir şekilde geri çekildim.

Yanıma çömeldi "Noldu fıstığım ?" dedi hem endişeli hemde ilgili bir biçimde.

Sağ elimi titrek bir biçimde kaldırıp aynayı gösterdim. Andaç o tarafa döndüğünde birkaç saniye oraya baktıktan sonra bana döndü. "Şuan evde ikimiz dışında kimse yok, tamam mı güzelim?" dedi büyük elleri yüzümü kaplarken.

Oraya tekrar bakmak istediğimde kendisine bakmamı sağladı "Bana bak güzelim. Korkma, ben burdayım. " başımı salladığımda "Hadi gel." diyip beni aniden kucağına aldı.

Hiçbir şey demedim. Daha doğrusu diyemedim. Sadece kafamı omuzunun biraz aşağısına yerleştirip beni odama taşımasına izin verdim. Beni nazik bir biçimde yatağıma koyup "Burda kal." diyip banyoya geri dönüp kapısını tamamen kapattı.

Ne yaptığına hiçbir anlam vermemiştim sadece bacaklarımı kendime çekip korkunun beni bırakmasını bekledim.

Karanlığın içindeydim. Buna alışmam lazımdı biliyordum. Ulaşamadığım ışıkları göremiyordum. Görürsem içimde oluşan heyecan ve umudun verdiği mutlulukla oraya koşmaya çalıştığımda ve ulaşamadığımda bütün duygularıma gem vurulacak ve sonuç sadece mutsuzluk ve yorgunluk olacaktı. Bu yüzden ışığın varlığını yok saydım. Umudun varlığını yok saydım. Mutluluğun varlığını yok saydım. Sadece karanlığa alışmaya çalıştım.

Andaç banyodan yarım saat sonra çıkınca ona döndüm, banyonun ışığını kapatmadan önceki o kısa anda banyodaki aynayı sildiğini görmüştüm.

İstemsizce tebessüm ettim "Teşekkür ederim."

"Etme." dedi düz bir sessle "Sadece iyi ol." tam arkasını dönecekken "Ve üstünü değiştir. Hasta olma."

Yarın Ölmeden Önce Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin