|18 × FORGIVENESS|

1.4K 120 47
                                    

Bölüm şarkısı;
Ophelia - Natalie Merchant

"Ophelia, Tanrı'nın geliniydi. Ophelia, asi bir kızdı. Ve Ophelia, bir gecede bir ulusun sevgilisi olmuştu. Ophelia, bir yarı tanrıçaydı. Ophelia, kumarbaz bir adamın metresiydi. Ophelia, bir kasırga fırtınasıydı. (...) Ophelia tüm üzüntülerini ve çektiğin tüm acıları bilirdi. Seni anlar, gözyaşlarını kurutur ve unutmana yardım ederdi..."

×××

Bölüme eklediğim video kendi yaptığım videodur. Daha fazlasını ANNEQUEEN adı altında YouTube kanalımda bulabilirsiniz.

×××

×××

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

×××

Haziran esintisi sarayın bahçelerinde geziniyordu. Yeni yeni kendini belli etmeye başlayan yaz güneşi Londra'nın üstünde parlarken, bütün saray neşe içindeydi. Olmak zorundalardı; nasıl olsa bir ay sonra büyük kraliyet düğünü vardı. Sevdikleri ve saydıkları, biricik Kralları Edward Wallace, delicesine âşık olduğu ve karnında dört aylık çocuğunu taşıyan Leydi Aceline Brunella ile evlenecekti.

Bundan tam dört ay önce evliliği biten Kral Edward'ın mutluluğu herkes tarafından biliniyordu. Genç adam yeniden doğmuş gibiydi o günden beri; sürekli gülümsüyor, çevresine neşe saçıyor, geziyor, eğleniyor ve krallığını büyük bir huzurla yönetiyordu. Eski Kraliçe Maria Eva'dan ise o günden sonra kimse haber almamıştı. Ama kadının ismi aylar boyunca insanların dilinden düşmemiş, herkes ona neler olduğunu konuşmuştu. Hayatlarında daha önce gördükleri bir şey değildi. Hiç ummadıkları, sıradanın dışında bir durumdu bu, İngiliz halkı için. Sadakat yemini ettikleri kraliçeleri artık tacını takmıyordu. En çok konuşulan ise ona ne olduğuydu. Ne bir haber vardı, ne de bir ses. Bazılarının duyduğuna göre genç kadın artık bir dul olduğu için ailesinin güneydeki evine yerleşmişti. Bazıları onun başka bir ülkeye gittiğini söylüyor, bazıları ise majestelerinin emriyle bir gece sessiz bir şekilde öldürüldüğünü iddia ediyordu.

Kimin haklı, kimin haksız olduğu ise tam bir muammaydı.

Kral Edward ise eski karısına ne olduğunu umursayamayacak kadar mutluydu. Âdeta bulutların üstünde süzülüyordu. Nedenini anlamak ise çok zor bir şey gibi görünmüyordu.

Haziran ayının ılık rüzgârları, kendini belli eden tek şey değildi; Leydi Aceline'ın karnı da artık kendini belli etmeye başlamıştı. Dört aylık hamile olan genç kadın, düğün yaklaştıkça daha da heyecanlanıyordu. Müstakbel kocasının isteği üzerine her hafta gördüğü birkaç saatlik dersler onu gün geçtikçe daha da yormaya başlamıştı. Kral Edward nişanlısının derslerini aksatmamasını istese de, sevdiği kadına kıyamıyor ve anında yumuşayarak kadının yorgun olduğu günlerdeki dersleri iptal ediyordu. Derslerin içerikleri ise çok da yorucu değildi. Hemen hemen donanımlı her kraliçenin bilmesi gereken şeylerdi; coğrafya, edebiyat, diplomasi ve onları takip eden Latince, İtalyanca, İspanyolca. Zaten Fransız olduğu için Leydi Aceline'ın kendi dilinin dersini almasına gerek yoktu. İyi bir aileden geldiği için de gördüğü derslerin temellerine zaten sahipti. Kral Edward'ın bu dersler hakkında özenli davranmasının sebebi ise müstakbel eşinin eğitim konusunda kendisi ile eşit seviyede olmasıydı. Leydi Aceline saygın bir aileden gelmiş olsa da hayatı boyunca saray adabı, diksiyon ve el işi dersleri görmüştü. Diğerlerine detaylı bir şekilde ihtiyacı olacağını düşünmemişti çünkü. Fakat buradaydı işte; sarayın bahçesinde nefis bir öğleden sonrada, çayını yudumlarken bir yandan da Latince çalışıyordu.

Tacın LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin