Uykulu gözlerini zorlukla ayırabildi Chanyeol. Neredeyse yağlı boya yaparak sabahlamıştı. Bütün gece.....
Baekhyun yaklaşık 40 dakikadır oturmuş Chanyeol'u bekliyordu. Erken gelmişti çünkü Chanyeol'ün görüntüsü hakkında hiçbir fikri yoktu. Aptal kafası ...
Neden sormamıştı ki ?
En azından birbirlerini tanıyabilecek şekilde giyinirlerdi diye düşündü. Avucunun içi terlemişti. Elini yavaşça üzerindeki kumaş pantolona sürdü.
İçinden Chanyeol onu tanısın diye dua ediyordu. Ama eğer bu kadar yardıma ihtiyacı varsa ve adı sanını da biliyorsa en azından görüntüsü hakkında da bir fikri kesinlikle olmalıydı. Bunun için kafeteryanın kapı tarafına doğru dönüp oturmuş , gelen geçen herkesi gözleri ile tarıyordu.
Neden bu kadar heyecan yapmıştı ki?
O bir psikolog adayıydı. Sakin ve kendinden emin bir şekilde olup karşısındaki kişiyi rahatlatmalıydı. Ama içindeki heyecana gem vuramıyordu. O Baekhyun için bir ilkti. İlk yardım edeceği kişi. İlk heyecanıydı o. Belki de tek heyecanı olacaktı kim bilir ?
Rahatlamak için içinden en sevdiği şarkıyı mırıldanırken başının üstünde bir karartı hissetti. Kafasını yavaşça kaldırdığında görüş açısına giren iri gözler sayesinde hızlıca doğrulmaya çalıştı. Karşısındaki kişinin uzun boyuna rağmen çekingence gülüp her an ağlayacakmış gibi duran hali yüzünden anlamsızca gülüp kendince ortamı yumuşatmaya çalışmıştı. Panik halinden dolayı karşısındaki beden boğazını temizleyerek hafifçe tebessüm etti.
küçük tuval parçasına gökyüzünü sığdırmaya çalışmıştı.
Kime söylerseniz garipserdi ama gerçek buydu. Chanyeol'ün en büyük hayali gökyüzünü çizebilmekti. Bazı geceler seher vaktine kadar bununla uğraşır , güneş doğmaya yakın uyuyakalırdı.
Yine öyle bir sabaha uyanırken yavaşça gerindi. Elini yastığının altına doğru uzatıp telefonunu aramaya başladı. Telefonunu eline aldığında saatin 9 olduğunu gördü. Ayaklarını yataktan sarkıtıp banyoya ilerledi. Her yerinde boya vardı. Özellikle parmaklarındaki mavi boyayı yıkamayı unuttuğu için büyük bir ihtimalle elindeki boya bugün ona eşlik edecekti.
Yaklaşık yarım saatlik bir duşun ardından üstüne bol gelen bir tişört geçirip altına dizlerinin üstünde biten bir pantolon giydi. İlkbaharda oldukları için hava hala biraz soğuktu. Bunun içinde üstüne mavi kapşonlu sweatshirtini geçirdi.
Buluşma saatine daha bir saat vardı. Ama Chanyeol heyecandan ne yapacağını şaşırmış durumda hızlıca bacağını sallayıp duruyor ve içinden Baekhyun'a söyleyeceklerinin provasını yapıyordu.
Sahi şimdi düşününce neden böyle bir şey yapmıştı?
Ya hiçbir şey değişmezse diye düşündü.
O an içindeki tüm sesler susmuştu.
Konuşma sırası şimdi ona geçmiş gibi içindekini sessizce tekrarladı Chanyeol.
" Ya hiçbir şey değişmezse?"
Korkuyordu.
Çünkü hissetmek istiyordu. En çok da bundan korkuyordu. Hissedememekten. Hoşlantı neydi ?
Aşk neydi?
Bir kalbe insan nasıl hükmedebilirdi?
Bunları bilmek istiyordu. Bunları öğrenememekten korkuyordu.
Kendine güldü Chanyeol. Ama içten bir gülüş değildi bu. Alay ediyordu kendisi ile. Bir çocuk gibi hissediyordu. Korkak savunmasız küçük bir çocuk. "Korkak Chanyeol." diye fısıldadı havaya. Bu öyle bir cümleydiki her bir harfi bir diğerine üvey kalmıştı. Her ne kadar bir fısıltı da olsa bu, sessizlikten bile daha sessizdi .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Summer Rain
FanfictionPark Chanyeol filofobi hastasıydı... ° ° Yaz Yağmuru gibiydi senin aşkın sevgilim. Ne soğuktu ne sıcak. Alevlerin içindeyken aradığım ferahlıktı. Öyle bir yağdın ki gönlüme ne kokun gitti ne de tenimde bıraktığın ıslaklığın. Ve bir gün kalbin taşla...