1. Bölüm

754 32 15
                                    

Park Chanyeol...

Onun için ciltler dolusu kitap yazılabilir.

Güney Kore'nin en önemli iş adamlarından biri olan Park Chanyeol, her sabah beşte uyanır. Çalışanının, akşam evine gitmeden önce ütüleyip hazırladığı, paçaları daima onun boyundan kısa olan renkli kumaş pantolonunu giyer. Dolabında sayısız beyaz gömleği bulunur. Çünkü başka bir renge asla tahammül edemez. Rengi sararıp solan bir gömleğe de...

Ufacık bir çizginin bile bulunmadığı gömleğinin üzerine mutlaka uyumlu bir renk kravat takar. Ceketi de giyerek takım elbisesini tamamlar.

Sarı saçları daima bakımlı ve canlıdır. Sık sık saç rengini değiştirdiği halde saçları yıpranmaz. Aşk Tanrı'sı gibi hissettiren görünüşü daima sağlıklıdır.

Eğer uykuluysa, dünya üzerindeki en küçük gözlere sahip olabilir. Fakat sıradan ve zinde bir gün içinde, gözleri daima yuvalarından çıkacakmış gibi görünür. O ışıldayan yuvarlakları Tanrı'nın özenle yerleştirdiğine emindim. Herkes gibi...

Zaman zaman ciddi bir iş konuşuyorsa, ceketini çıkarıp odasında bulunan askıya asar. Gömleğinin düğmelerini açmadan bileklerinden biraz yukarı sıyırır. Asla kıpırdamayan kravatı, pantolonuyla yakaladığı uyumdan mutludur.

Herkesin mutlaka ikinci kez baktığı Park Chanyeol, belki de görüntüsüyle alakası olmayan bir ilgi görür. Bazıları onun bir ilah olduğunu bile söyleyebilir. Çünkü her şey mükemmelmiş gibi hissettirir. Etrafına daima gülümsemesini sunar. Şekilli duraklarının yukarı kıvrılması mucize gibidir. Herkes için...

Park Chanyeol, rengarenk giyindiği, herkesle yakın olduğu, sürekli gülümsediği ve saçlarını sürekli boyadığı halde olağanüstü bir saygı görür. Tüm çalışanları onun önünde eğilmek için masalarına oturmadan bekler. Onun gülümsemesini ve şirket koridorlarında yankılanan 'günaydın' haykırışını duymadan işlerin yoluna gireceğine inanmazlar. Çünkü onun gülümsemesi, hiçbir aksilik çıkmayacağına inandırır. Tüm işlerin yolunda gitmesi sadece buna bağlıdır. Bunu sadece Park Chanyeol hissettirebilir.

Arabalarının sayısını kendisi bile bilmez. Fakat zenginliği onu asla şımartmaz. Bunu ise sadece emeklerine borçlu olduğunu düşünür. Herkesin canla başka çalıştığı bu oyun şirketini kendi elleriyle kurmuştur. Bir fikrini satarak para kazanmış ve o parayla bu kadar kısa sürede zirveye oturan bir şirket yaratmıştır. Belki de onu Tanrı gibi görmelerinin sebebi budur.

Her sabah zinde kalmak ve daha geç yaşlanmak için spor yapar. Bir kas yığınına dönüşme fikrinden oldum olası hoşlanmamıştır. Bu yüzden sporuna bile dikkat kesilir.

Her sabah bir önceki günün analizini yapar. Herkes yatağına girmeden önce ona günlük çalışmalarını göndermiş olur. Spor ve duş ikilisinden sonra onları incelemek için sağlıklı bir kahvaltıyla masaya oturur. Her şeyden biraz yerken çalışanlarının neler yaptığını inceler. Kimin hangi mevkide daha iyi olacağına hep bu şekilde karar verir. İnsanların, kendi işiymiş gibi dört elle sarılmasını ve altına adlarını yazdıracak işler yapmasını ister. Çünkü o bir patron değil bir arkadaştır. Çalışanları onu daima saygıyla selamlasa bile, Chanyeol kendini asla yüksekte görmez.

Onu bazen kızıl, zaman zaman mor, simsiyah veya mavi saçlarla görmek mümkündür. İnsanların pink blonde diye delirerek dolaştığı sarılı pembeli o eşsiz görüntüyle de karşınıza çıkabilir. O beklenmedik adımların adamıdır. Fakat attığı adımların sağlamlığı asla tartışılmaz. O asla altı bataklıkla dolu bir betona basmaz.

Savunduğu tek şey kendine olan inancıdır. "Kuş, konduğu dala değil, kendi kanatlarına güvenir." sözünü şirketin koridoruna yazdırmıştır. Herkesin kendine güvenmesini ister.

Yanına gelip, yaptığı işi anlatmaya çalışan, çekingen birini şakalarıyla rahatlatır. Çalışanları hiçbir koşulda ona karşı saygısını yitirmez, ama sevgisini herkesten kat be kat fazla alır. Kendine güvenmeyi, yaptığı işi rahatça ortaya koyabilmeyi öğretir. İnsanlara 'bu olmamış' demez. 'Bir kez daha denemelisin. Çünkü çok daha iyi çizebileceğini sen de biliyorsun.' der. Yapamadığını değil, daha iyi yaptığını hatırlatır. Yapamasa bile...

Ego denen şey onun mahallesine asla uğramamıştır. Park Chanyeol ego elbisesini asla giymemiştir çünkü. Herkesin eşit olduğuna inanır. Kendinden yaşça büyük bir çalışanının, önünde edilmesinden rahatsızlık duyar. Büyüklerine karşı yumuşak bir kalbe sahiptir. O kalbe sahip olmak isteyen onlarca kadına rağmen bir serseriye dönüşmemiştir. Dik duruşunu ve edepli tavrını asla bozmamıştır. Bir kadını yatağa atılacak bir araç olarak görmez. Bir erkeği de öyle...

Onun için bir insanın neleri sevdiği ve nelerden vazgeçebileceği önemlidir. Çünkü o güvensizlik yüzünden ailesinden vazgeçmiştir. 'Yapamazsın.' diyen babasına rağmen Güney Kore'de ve dünyada pek çok şey başarmıştır. Bir nevi adını altın harflerle gökyüzüne yazdırmıştır.

Pek çok kişi onu bu başarısından dolayı tebrik etmek ister. Fakat o tebrikleri ekibiyle birlikte kabul eder. Sadece küçük bir pasta yaparken bile insanların takım olabileceğine inanır.

CYP Games'i o kurmuştur. Fakat o sadece dümeni tutar. Geminin ilerlemesi için rüzgara da ihtiyacı vardır. Çalışanlarının rüzgarıyla büyük başarılar elde etmiştir. İnandığı en önemli şeylerden biri budur.

İnsanları asla yarı yolda bırakmaz. Çünkü ailesinin ona böyle yaptığını düşünür. Başarısızlığını bekleyenlere inat daha fazla gülümser. Bu, işler yolunda olmasa bile, düşmanlara aksini gösteren bir imzadır.

Park Chanyeol, bir sürü eve sahiptir. Aslında bunları yatırım veya gösteriş gibi sebeplerle almamıştır. Ev gibi hissettiren bir duvar yığını bulamamıştır. İçini tonlarca eşyayla da doldursa orası ev olmamıştır. Onun kalbini saracak sıcaklığı vermemiştir. Fakat o asla pes eden biri olmamıştır. Aradığı ve istediği şeyi bulana kadar durmaz. Daha önceki tüm çabaları gibi, bunu da elde etmek ister. Bir bakıma Park Chanyeol olmak bunu gerektirir.

Aşka çağıran dudakları, ışık saçan gözleri, gülümsediğinde büyüleyen gamzesi, yüzüne yansıyan sıcacık kalbi, bıkmadan verdiği emeği, umut vaatleriyle dolu inancı ve attığı sağlam adımlarıyla Park Chanyeol o. İtaat gören patron tavrı, her şeye rağmen gülümsemesi, komik ama bir o kadar da çekici görünen paçaları kısa pantolonları ve her gün farklı bir rengini giydiği sayısız takım elbisesi... Onunla ilgili şeyleri düşünmek sıradan bir insan için göğüs kafesini daraltan bir eylemdir.

Tuhaf olan şudur ki, hiç kimse ona zengin olduğu için bakmaz. Onu tanıyanların hayranlığıdır gerçek olan. Bir kadın, onun çekici bedenine değil, sıcak kalbine sahip olmak ister. Çünkü herkes onun gibi biri tarafından sevilme lütfuna erişmeyi diler. Buna rağmen, o özel ve değerli insanın yaşadığına kimse inanmaz.

Kim bilir? Belki de sevilmeyi ve korunmayı bekleyen bir melek, onun sağlam göğsü ve iri omuzlarına sığınmak isteyebilir.


Just Us To ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin