(Chanyeol)
Uyandığımda saat dörttü. Bir saat sonra uyanmalıydım. Neden gördüğüm saçma rüyalar uykumu bölmüştü ki?!
Kalkıp evimdeki spor salonuna koştum. Uykumu açabilecek tek şey terden sırılsıklam olmaktı. Karın kaslarımın belirginleştiğini hissediyordum. Nedense bu durum hiç hoşuma gitmiyordu.
Spor süremi kısaltarak duşa girdim. Sonra giyinip mutfağa gittim. Çalışanım henüz gelmemişti. Tabi ki ben kendi kahvaltımı hazırlayabilirdim.
Birkaç sebze ve meyve çıkardım. Hepsini güzelce yıkayıp tabaklara doldurdum. Başkalarına göre sağlıklı olmak için kendimi kastığım gibi bir görüntü olabilirdi. Fakat ben hepsinin tadını çok seviyordum.
Çiğ brokolimin son lokmasından sonra bardağımdan bir yudum aldım. Karışık meyvelerin şeker ve suyla pişirilmesiyle oluşan bu içeceğime bayılıyordum. Günlük şeker ihtiyacımın çok üstünde olsa bile, vücudumun böyle molalara ve kaçamaklara ihtiyacı vardı.
Birkaç mürdüm eriğini avcuma alıp bilgisayarımla birlikte koltuğa yerleştim. Çalışanlarımın sunduğu günlük raporları özenle inceledim. Hepsi bittiğinde erik çekirdeklerini çöpe atıp bilgisayarımı kaldırdım. Evde çalışan teyzeye fazla iş bırakmak istemiyordum.
Toza alerjim vardı. Bu yüzden günlük toz savaşı dışında çok fazla işi olmuyordu.
"Merhaba! Bugün erken mi uyandın?"
"Evet, birazdan evden çıkacağım. Kahvaltı ettiniz mi?"
"Bir şeyler yedim oğlum. Endişelenme sen."
Tebessümle odama gittim. Özenle yerleştirilmiş çoraplarımdan birini seçtim. Hangi renk takımımı giyeceğime emin değildim. Her rengin, hemen hemen her tonu vardı. Pembelerin olduğu tarafa yöneldim. Elimi ceketlerde gezdirdim. Birini seçip askısından çıkardım.
Pembe takımımın içinde pembe kravatım ve beyaz gömleğim mükemmel duracaktı. Aynı renk tonundaki özel yapım kravatımı da alıp ütülenmiş gömleğimi çıplak bedenime geçirdim.
"Takımı hazırlayamadığım için özür dilerim."
"Sorun değil. Benim için en önemli şey ütülemiş bir gömlek. Renk seçmeyi seviyorum."
"Beyaz gömlek konusunda ne düşündüğünü biliyorum, ama bence farklı renklerde tişörtler de denemelisin. Bu ciddiyetini asla bozmayacak."
"Öyle mi dersiniz?"
Kravatımı düzeltirken aynadan ona bakıp gülümsedim. O odadan çıktıktan sonra pantolonumu da giydim. Sonra küçük kapıya dokunup açılmasını izledim.
İçerde ayakkabılarımın olduğu raflar vardı. Spor ayakkabılara bayılırdım. İnsanlar renkli takım elbisenin altına spor ayakkabı gitmemi tuhaf karşılıyor olabilirdi. Fakat Park Chanyeol olmak bunu gerektiriyordu. Ben farklıydım. Pek çok insandan daha farklı giyiniyor, düşünüyor ve hissediyordum.
Evden çıkıp yeni arabamın şoför koltuğuna yerleştim. O benim gözdem olacaktı. Bunu şimdiden hissedebiliyordum.
Arabayı çalıştırıp yola çıktım. Şirketim çok uzak değildi. En azından arabayla gitmek için...
Bir süre yolda uçar gibi gittikten sonra aniden arabam çalışmayı durdurdu. Ne yaparsam yapayım tekrar çalışmıyordu. Bu kıyafetler ve kusursuz beyaz gömleğim, onunla ilgilenmek için fazla temizdi.
Öfkeyle üretici markanın sahibini aradım. Arabamın çalışmayı durdurduğunu, buraya birilerini göndermesini söyledim. İtaatkar biriydi.
Sözümü asla ikiletmiyordu. Genç iş adamının reklam için iyi bir kaynak olduğunu biliyordu. İmajımı kullanarak, kendi imajını yenilemek istiyordu. Bu yüzden duyduğum cümle beni bile şaşırtmıştı.