(Sehun)
"Chanyeol, beni gerçekten seviyor musun?"
"Çok..."
"Çok?"
"Seni çok seviyorum."
"Ben hala korkuyorum."
"Bunu birlikte aşabiliriz Sehun?"
"Öyle mi dersiniz Bay Park?"
"Gel bakalım sen buraya! Sevgilim demen gerekirken Bay Park hm?"
Güven veren bakışları, sıcacık göğsü ve kaslı kolları varken nereye kaçabilirdim ki?
Kollarını etrafıma sımsıkı sardı. Önce sadece öyle kalacağımızı sandım. Sonra aniden gıdıklamaya başladı.
"Yaaah!! Bırak benii!! Yaaaaa Channieeee!!!"
Üstüme çıkıp ağırlığını vermeden bacaklarıma oturdu ve yavaşça üzerime eğildi. Gıdıklamayı çoktan kesmişti. O tutkulu öpücük de bunun en büyük kanıtıydı.
Aniden gözlerimi açtım ve etrafıma baktım. Bu da neydi şimdi? Bay Park'la öpüştüğümü mü görmüştüm gerçekten? Öyle ki, dudaklarımda hala o his vardı. Niye gerçek gibi hissetmiştim? Neden bu kadar etkilenmiştim?
"Heeey!! Elin neden orada? Tanrım! Yoksa?"
"Kes şunu Jongin."
"Rüyanda biriyle öpüşüyordun! Anlat çabuk!"
"O yaşlı herifle."
"Yaşlı herif dediğin şey tüm Kore'nin hayran olduğu Yunan heykeli mi?"
"Neden böyle yapıyorsun?"
"Onunla gerçekten öpüşmeni istiyorum."
"Yah!"
"Tamam, dürüst olacağım. O sadece iyi görünmüyor. O güzel kafasının içinde bir beyin var Sehun."
"Yani?"
"Onu sevebilir, tarafından sevilebilir, ondan bir şeyler öğrenebilir ve onunla mutlu olabilirsin."
"Annem bunu duyarsa ne der biliyor musun?"
"Neden yaşayacaklarına odaklanmıyorsun?"
"Sen olsan ne yapardın? Benden kendimi o koca adama yem etmemi istiyorsun."
"Bu da ne demek?"
"El ele pizzacıya gidecek değiliz Jongin. Benimle yatmak isteyecek. Zaten neden bir liseli cazip gelsin ki?"
"Yaşı büyük olan herkes aynı şeyi düşünmüyor Sehun. Ayrıca onun biriyle yatmaya vakit ayırdığını sanmıyorum."
Güldüğünde omzuna sert bir yumruk attım.
"Kes artık."
"Rüyanda gerçekten öpüşüyor muydunuz?"
Bu kez ciddi görünüyordu. Çekinerek gözlerimi kaçırdım.
"Evet. Şeyde... Burada..."
Yatağımı işaret ettiğimde ayağa kalktı.
"Rüyanda seni yatağa atmasına izin veriyorsun ama ben sevgili ol dediğimde kızıyorsun."
"Ciddi ol ve bunun ne anlama geldiğini söyle."
"Sen ondan fazlasıyla etkilenmişsin."
"Tanrım! Seninle konuşulmuyor. En iyisi ben onlar gelmeden atıştırmalık bir şeyler alayım."
"Ben de geliyorum. Paran var mı?"
"Tabi ki. Her şey benden!"
Markete gidip reyonlarda dolaştık. Şişelerce içecek alıp arabaya yerleştirdik. Sonra biralara doğru hızla ilerledik.
"Fazla alalım Jongin."
"Hani senin canın şarap istiyordu."
"Minseok abi gelirse kızar."
"Haklısın. Aslında planı sizin eve taşımamalıydık. Çünkü o zaman kesin gelir. Buradan çıkınca bize gidelim."
"Haklısın. Abini çok seviyorum ama içmemize kızıyor."
"Şurada lisenin bitmesine ne kaldı ki... Hiç anlamıyor beni."
"Onun lisedeyken sevgilisi varmış."
"Ne? Abimin mi?"
"Evet."
"Sen nereden biliyorsun?"
"O akşam Bay Park ona kızıyordu. Seni rahat bırakmasını söylüyordu. O zaman söyledi."
Hayranlıkla gülümsedi.
"Şimdi onu daha çok sevdim."
"Bunun için söylememiştim. Hıh!"
"Trip yapmayı bırak ve şuradan şarap al."
İçecek kısmını bitirince çerez, cips ve mısır aldık. Ben çikolatalara dadanınca Jongin beni ve arabayı sürükleyerek kasaya ilerledi.
"Ne olurdu alsaydım?!"
"Miden yakında özgürlüğünü ilan edip konuşmaya başlayacak. Ayrıca bu cips neden baharatlı Sehun? Ben sana sadelerden al demiştim."
"Of!"
Yine de bana kıyamadığı için tüm yiyeceklerin kasadaki yürüyen bandın üzerinde yolculuğa çıkmasına izin verdi. Onlar da ben de memnunduk.
Hesabı ödedikten sonra poşetleri alışveriş arabasına yerleştirip marketten çıktık. Bir taksi çağırıp hepsini bagaja doldurduk. Jongin'lere girdiğimizde ben sadece poşetleri taşıdım. Sonra gidip kanepeye yattım. Gözlerim yavaşça kapanırken tekrar rüyamı hatırladım. Bir kez daha rüyalarıma gelmemesi için dua ediyordum.