(Luhan)
Yixing'le birlikte Jungkook'u evinden aldık. Jungkook bana yolda Jongin'in fotoğraflarını gösterdi. O da plana dahildi. En azından ben öyle istiyordum.
Park Chanyeol her şeye değerdi. Çünkü benim daima elimden tutmuştu. Onun sayesinde yürümeyi öğrenmiş gibiydim. Ne zaman bir şeye ihtiyacım olduğunu fark etse bana ikramiye verirdi. Ondan saklamaya çalışırdım. Çünkü artık bana sürekli para vermesinden utanıyordum. Fakat yine de mutlaka o eksiğimi görürdü.
O asla direkt iyilik yapmazdı. Bunu birilerinin fark etmemesi için gizlice yapmaya çalışırdı. Sadece, çıkarcı ve riyakar insanlara katlanamazdı. Ona gülümseyen herkese iki katı gülümserdi.
Yixing bana tüm öğrendiklerini anlatmıştı. Hepsinin ısrarla yaş farkına takıldığını öğrenince üzülmüştüm. Çünkü ben aşkın yaşı olmadığına inanıyordum. Hem herkes her yaşta aşık olabilir, hem de her yaştaki her yaştakine aşık olabilirdi. Aradaki farkın insanların sevgisini değiştireceğine inanmıyordum. Bu gerçekten saçmaydı. Faat böyle düşünenler karşısında ben de zaman zaman aynı düşünceye kapılabiliyordum.
Belki aksini düşünebilirdim. Fakat öyle bile olsa ona yardım ederdim. Çünkü o beni sadece bir asistan olarak görmüyordu. Asistanı gibi her işini yapmam koşuluyla bana yönetimden pay bile vermişti. Bunu hak ettiğimi söylüyordu.
Üç ayda bir, koca gardırop dolduracak kadar kıyafet alıyordu. Bunu bir yardım gibi değil ikramiye gibi yapıyordu. Vereceği parayla ben de alışveriş yapacağım için beni uğraştırmıyordu. Hiçbir zaman kötü kıyafetler gönderdiğini de görmemiştim. Hatta toplantılarda onunla olmam için bana istediğim renklerde onlarca takım elbise bile diktirmişti. Hem de hiçbir ücret almadan.
Park Chanyeol kesinlikle özel biriydi. Ailesinin aşağılayıcı tutumuna rağmen başarmıştı. Belki de en çok bu yönünü seviyordum. Çünkü ben asla öyle biri olamazdım. Kendime onun kadar güvenemezdim.
Bir gün onu piyano çalarken bile görmüştüm. Gözleri kapalıydı. Önündeki kağıtların bomboş olduğunu fark edince duraklamıştım. Çaldığını da tanımıyordum. Doğaçlama eserleri ezbere çaldığını da o gün öğrenmiştim. Notalarla arası yoktu.
Sırf bu yüzden piyano çalmayı öğrenmiştim. O ne zaman alelade bir beste yapsa notaları hızlıca not ederdim. O gerçek bir deha.
Ona notalarla dolu defteri gösterdiğim günü hatırlıyordum. Hem çok sevinmiş, hem de fazlasıyla şaşırmıştı. Bana ilk ke gerçek bir abi gibi o zaman sarılmıştı. Sonra o bestelerin altına benim adımı yazarak satmıştı. Şimdilerde hala çok ünlü bir piyanist konserlerde o besteleri çalıyordu. Verdiğim emeğe karşılık bestelerin parasını bile benim almamı sağlamıştı.
Tabi bir de meşhur yeşil-mavi gitarı var. Onu da genelde şirkette kimse olmadığında çalar. Arabayla bir yere giderken eğer ben kullanıyorsam o mutlaka arka koltukta gitarıyla oynar. Evet, bu yüzden gitar da öğrenmem gerekti. Çünkü doğaçlama yaptığı besteleri bir daha asla çalamıyordu.
Sehun denen sevimli ufaklık her kimse, onu yola getirmeliydik. Çünkü Chanyeol mutlu olmayı hak ediyordu. Herkesin genç iş adamı olarak sömürmeye çalıştığı Bay Park sadece bir oyun karakteri gibiydi. Gerçek Chanyeol onun içindeydi. Rengarenk takım elbiselerinin içindeki masum kalp sevilmeyi hak ediyordu. Gülümsemesini sunarken ayırt etmeden herkese cömert olan Park Chanyeol, gerçek aşkı hak ediyordu.
Aslında Sehun'u görmeden bir adım atmak istememiştim. Fakat Bay Park istiyordu. Onları o eve götürecek, Sehun'la konuşmasını sağlayacaktım. Olay gayet basitti. Yixing'in de inandığını ve istediğini görebiliyordum. Sadece arkadaşını kaybetmekten korkup çekiniyordu.