'l'

2.4K 226 56
                                    

Jungkook:

Neredeyse 2 hafta geçmişti. Rahimde bir değişiklik yoktu. Bu süreçte deney düzenli olarak uyumuştu ve biz bu kadar uzun süreli uyumasının nedenini çözmeye çalışıyorduk. Rahime vitaminler veriyorduk deneye ulaşması ve enerji vermesi için ama hiçbir etkisi yoktu. Hatta en son vurduğumuz iğne ise CPH4 hormonuydu. Bu gerçekten anne karnında olan bir bebek için atom bombası etkisi yaratıp kemiklerin oluşmasını sağlıyordu ama bizim deneyin tek yaptığı uyumaktı.

Ah bir de unutmamak gerek DNA dizilimi her geçen gün düzene biniyordu sanki bir insanın DNA'sı gibi. DNA'nın en sondaki hali bize neye benzeyeceğini söyleyecekti. Tek bildiğimiz normal bir canlı olmayacağıydı ve orantısız bir güce sahip olacaktı. Yaraları çok çabuk iyileşiyor izi bile kalmıyordu.

Bu bekleme süresinde tüm ekip canımızı dişimize takarak çalışmıştık. Ekstra olarak iki tane daha böyle deney yapmıştık ama onlara insan DNA'sı aktarımı olmamıştı. Zaten sadece bizim takım biliyordu bu olayı.

O iki deneyi ise tüm kuruluş biliyordu. Aslında ilk deneyi de o iki deneyden biri sanıyordu. Çiftleşme  olabilme ihtimaline karşı biri dişi diğeri ise erkekti. Umarım bir sorun ile karşılaşmazdık.

Koruyucu kıyafetlerimi giyinip cam odaya giriş yaptım. Elimdeki büyük eldivenler sinirimi bozsa da her ihtimale karşı beni koruyabilirdi. Rahimin yanına gidip ultrason cihazını karnına doğrulttum ve ekrana yansıyan durumuna baktım.

Hala uyuyor olması nasıl bir şeyi işaret ediyordu bilmiyorduk ama daha büyüme süreci dolmadığı için dokunmuyorduk. Rahime tekrardan vitamin enjekte edip odadan çıktım.

Ekipten kimse yoktu bugün çünkü akşam ki ödül törenine hazırlanıyorlardı. Binadan çıkıp çok fazla uzak olmayan kendi evime gittim. Dolabımda böyle zamanlar için ütülü takım elbiseler bulundururdum. Hazırlıklı olmak her zaman için en iyisiydi.

Soğuk ama yorgunluğumu alan duş aldıktan sonra traş oldum ve banyodan çıktım. Takım elbisemi giyerken bir sorun olmaması için içimden Tanrı'ya dualar ediyordum.

Tamamen hazır olduğuma kanaat getirdiğimde konuşmaların bulunduğu kağıtların olduğu çantamı da yanıma alarak asansöre bindim. Evim 13. katta olduğu için asansör inene kadar deneylerin durumuna bakabilirdim.

Telefonumdan güncel sağlık durumlarına bakmaya başladım. Deneylere bakma sebebim bugün onları bir nevi insanlara gösterip tanıtımlarını yapacak olmamızdan kaynaklıydı.

Gözüm birinci deneyin cinsiyetine takıldığında çantamın düşmesini umursamadan hızla iki elimle telefonu kavradım ve ikinci deneyin cinsiyetine baktım. İKİSİNİN CİNSİYETİ DE NASIL ERKEK OLUR!

Emindim birinci deneyin dişi olduğuna. Ama bu nasıl olur. Tanrım sen bana sabır ver. Bu nasıl olur? Telefonumdan hızla Jimin'in numarasını tuşladım. Çalıyor... yazısı göründüğünde telefonu kulağıma dayamıştım. Hadi Jimin! Hadi! Bu sefer hazırlıklarına değilde telefonuna baksan.

Asansör sarsılmaya başladığında ne olduğunu anlamamıştım ama o sırada telefon açılmıştı.

"Alo, alo Jimin neredesin?"

"Ben ödül töreninin olduğu yerdeyim. Asıl sen neredesin? Herkes burada ve senin gelmeni bekliyoruz."

"JIMIN! JIMIN DENEYLERİ SAKIN SAHNEYE ÇIKARMAYIN. JIMIN SAK-"

Dıt dıt sesi ile bağlantımızın kesildiğini anlamıştım. Kahretsin. Kahretsin bunu gözden nasıl kaçırırız. Asansör iyice sallanmaya başlarken asansörün düşme ihtimaline karşı yere çöktüm ama asansör çökmek yerine olduğu yerde sabit kaldı. Sanırım ara kattı. Bir de bu eksikti hiç derdim yokmuş gibi. 

Gözüm kenardaki tabelaya takıldığında asansörde telefonla konuşmam yüzünden kapalı kaldığım gerçeği yeni yeni aklıma doluşmuştu. Radyasyon ile bağlantılıydı. Umarım... Umarım kötü bir şey olmaz.

- - -

Jimin:

Jungkook'un araması, acele acele konuşması ve sonra birde konuşmanın kesilmesi beni gerçekten endişelendirmişti. Bu yüzden şu an Namjoon ile deneyleri kontrol etmeye gidiyordum.

Evet konuşmalar Jungkook'taydı ama yanımda yürüyen bu uzun ve kaslı adamın kağıtlara pek ihtiyacı yok gibiydi.

Deneylerin yanına gittik. İki deneyde bir cam fanusun içerisindeydi ama aralarında camdan bir duvar vardı. Bir dakika, bir dakika. Neden iki deney de birbirlerine bakarak diş gösteriyor ve kuyruklarını yere çarpıyorlardı.

Namjoon ile göz göze geldiğimizde ikimiz de anlamıştık onları sahneye çıkarmanın iyi bir fikir olmadığını ama insanların da bizim konuşmamızı dinlemek yerine deneyleri görmek için geldiğini biliyorduk.

İşte bizi asıl endişelendiren de buydu. Sahnede ne olacaktı.

Görevlilerin çağırması ile kulaklıklar ve yaka mikrofonlarımız ayarlanmıştı. İçimde biriken endişenin bir kısmı Jungkook'un nerede olduğuyla alakalıydı. Diğer bir kısmı ise deneylereydi.

Derin derin nefesler alıyor sakinleşmeye çalışıyordum. Yoksa heyecan, adrenalin ve korkudan kafayı sıyırabilirdim. Bu konuda ciddiyim.

Titreyen ellerimle son bir çaba dağılan saçlarımı düzelttim. Seyircilerin çoğu gelmişti. Biz de son hazırlıkları yapmıştık ve sahneye çıkacaktık.

"Jungkook nerede kaldı? "

Soran Wonwoo'ydu ve diğerleri de arkasından merakla bana bakıyorlardı. Omuzlarımı bilmediğimi açıklar şekilde kaldırıp indirdim.

Gerçekten de bilmiyordum. Telefonu bir anda kapandığı için çok korkmuştum ve defalarca aramıştım ama ulaşamamıştım. Hala daha korkuyordum ama elimden bir şey gelmiyordu.

Sahnedeki görevli sesli bir şekilde takımımızı çağırdığında derin bir nefes çekip sahneye yürümeye başladım. Artık ne elimden bir şey gelirdi ne de deneyler için ekstra bir şey yapabilirdim.

Jihoon konuşmaya başladığında herkes ona odaklanmış. Gerçekten kelimeleri çok düzgün seçiyordu. Jihoon'un yerini Mingyu aldığında deneyler hakkında araştırmalarımız ve araştırmalarımızı birleştirirken nasıl teknikler kullandığımızı açıklamıştı.

Namjoon konuşmayı devraldığında deneyler hakkında olan bilgisini herkese sunuyordu. Gerçekten de çok meraklanmışlardı. Umarım kötü sonuçlanmaz çünkü Jungkook hariç şu an çok iyi gidiyorduk.

Hoseok en sonunda fikrin nereden geldiğini açıklamak için sahnenin ortasına geçmişti. Hoseok konuşurken geriliyordum çünkü son konuşacak kişi oydu.

Hoseok konuşmasını bitirdiğinde sahnenin iki kenarına dağılmıştık ve deneyler sahnenin ortasına getirilmişti. Üzerlerindeki örtüler kalktığında iki deneyin de birbirlerine kırmızı gözlerle baktığını görünce Namjoon ile göz göze geldim. Göz rengi değiştirme de bunların içine dahil miydi?

Yavaşça sahneye çıkıp deneylerin ortasındaki kalkan görevi gören camı çektim. İzlemek için gelenler ayağa kalkıp daha iyi görmeye çalıştılar.

Deneyler önce birbirlerini kokladı ve kuyruklarını daha hızlı yere vurup birbirlerine diş gösterdiler. O sırada bizim takımın hepsinin kulaklıklarından aynı ses aynı sözler geçti.

"Bu hareketleri normal mi? Birazdan birbirlerine saldıracak gibi görünüyorlar." 

Keşke yanılsaydınız başkanım. Keşke...

Çünkü başkan bunu der demez denekler birbirlerine üzerine atlayıp dişleri ve kuyruklarındaki iğne ile birbirlerine ciddi zararlar vermeye başladılar. Herkes geriye kaçarken cam fanus sallanmaya başladı. Fanusun neredeyse her camı boydan boya kan olurken daha fazla harekete dayanamayan fanus yere düşmüş ve parçalanmıştı. Deneyler gibi.

O gün hangi duyguyu yaşadığımı tam olarak bilmiyordum ancak rahime koyduğumuz deneyde de bu veya benzeri bir olay olursa ve çalıştığımız kurum bunu öğrenirse hiçbirimizin başı beladan kurtulmayacaktı.

Bu fikire önümdeki paramparça olmuş deneyler, korkudan kaçmaya çalışan insanlar ve kulaklıktan bize bağıran başkanımız sayesinde sahip olmuştum.

~

#09.04.19

Experiment 'taekook'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin