'm'

1.9K 198 125
                                    

Jungkook:

Yoongi vücudumu kontrol ediyordu. Yaramın çabuk iyileşmesine şaşırsak da araştırmıştık. Kuyruğunda bulunan enzim sayesinde ölümcül bir zarar vermediği zaman o yara birkaç gün içerisinde kapanıyordu. Yaramın sadece küçücük bir izi kalmıştı ve asla acı hissetmiyordum. Kontrol edilirken gözüm kapıya takıldığında gülmüştüm. Büyük dolabın arkasına saklanan Taehyung kendini saklamış kuyruğunu saklamayı unutmuştu. Şapşal varlık ne kadar tatlı olduğunu bilmiyordu elbette.

Yaşadığımız o sıcak, ıslak ve şehvet dolu andan sonra Taehyung benden hep saklanmış yemek zamanları ise inat gibi cilveli cilveli gülmüş kuyruğunu bacağıma masanın altından sürtmüştü. Kendisi gülerken ben zor durumda kalıp tuvalete koşuyordum. Ben geldiğimde ise kaçmış oluyordu.

Elimi Yoongi'nin elinin üzerine koyduktan sonra sessiz olmasını elimle işaret edip Taehyung'u göstermiştim. Yoongi en nihayetinde Taehyung ile aramızda geçenlerden az çok haberi vardı. Söylediğine göre zaten önceden de şüpheleniyormuş.

"Şimdi ben seni dövüyormuş gibi yapacağım sende acıyla inler gibi sesler çıkar. Tepkisine bakalım. Olur mu?"

Sessizce söylediği şey ile önce düşünsem de sonra denemekten zarar gelmeyeceğini düşünmüştüm. Ne olabilirdi de sanki? Evet gerçekten bazen aptallaşabiliyorduk.

Yoongi sessizce özür dilediğinde ne olduğunu anlamasam da kalçama yediğim sesli ve acılı şaplak ile cidden acıyla inlemiştim. Yalancıktan vurmayacak mıydı bu adam? Yıllardır biriktirdiği ne varsa birleştirip vurmuştur desem de ben bu adama ne yaptım?

Ben sorularımla cebelleşirken Yoongi'nin üzerine atlayan Taehyung'u havada yakaladım ve kucağıma çektim. Çünkü bıraksam Yoongi'nin başta şaplak atan eli olmak üzere bir parçasını dahi bulamazdık.

"Beni. Hemen. Bırak. Sana vurmanın cezasını ödeteceğim."

"Bebeğim tepkini ölçmek için yaptık. Sinirlenme."

"Ama canını acıtt- Bir dakika. BEBEĞİM Mİ?"

Kocaman gözleri ile sorduğu sorusu çok tatlıydı.

"Evet bebeğim ve hadi havuza. Son zamanlarda dışarıda daha uzun kalmak istiyorsan havuzda biraz daha uzun kalman gerek. Biliyorsun."

"Biliyorum ama senin olmadığın her yer çok sıkıcı."

Dediği ile gülümsemiştim. O sırada Yoongi'ye baş selamı verdim. Hala ekip arkadaşlarımla konuşmuyordum Hoshi ve Yoongi hariç. Onlar benimle uğraşırken diğerleri neler yapmıştı. Şu aralar üzgün olsalar bile tam anlamıyla özür dileyen olmamıştı. Ne zaman özür dilerlerse o zaman barışırdım onlarla. Ayrıca o özür bana değil Taehyung'a olacaktı.

Odadan kucağımda Taehyung ile çıkmıştım. O ise bacakları belimde, başı boynumda kendini salmış dinleniyordu bir nevi. Bu arada yılan bedeninden sonra bir 10 santimetre daha uzamıştı.

Şu an boyu ve fiziği o kadar güzeldi ki... anlatılacak türde değil. Sürekli yüzdüğü için vücudunda yağ bulundurmuyordu, tamamen kas yığınıydı öyle görünmese bile.

Havuzun olduğu yere geldiğimde kucağımdan inmek istemediğini belli eder gibi daha sıkı sarılmıştı. O sırada aklıma gelen çılgınlıklar Taehyung'u kucağımda hoplattım. Belimden biraz daha yukarıda duran Taehyung sayesinde cebimde bulunanları köşedeki masaya boşalttım.

Taehyung bana merakla bakarken onun merdivenini onunla birlikte çıkıyordum.

"Ben tek de çıkabilirdim. Kendini yormana gerek yoktu."

"Asla yormadın ki bebeğim. Çünkü çok zayıfsın. Sana biraz yemek yedirmemiz gerek."

Dudak büzdüğünde bende ayakkabılarımı çıkarıyordum fakat dudağına takılan gözlerim yüzünden dengemi kuramayıp Taehyung'la birlikte havuza düşmüştüm. Ben bunu romantik planlıyordum ama...

Nefessiz kalmam yüzünden hızla su yüzeyine çıkmış ve derin bir nefes çekmiştim içime. Taehyung da yanıma geldiğinde belinden tuttum ve kendime çektim. İnce ve kıvrımlı beli ellerim arasında kaybolurken o mırıldanmış ve ellerini boynuma dolamıştı.

Belinden elimi kaldırmadan tuttuğum tişörtünü çıkardım ve yere fırlattım. Altındaki pantolona elimi attığımda utanıp başını çevirse de dur dememişti. Pantolonunu da çıkarıp attığımda sadece iç çamaşırı ile kalmıştı.

O da elini sırtımdan aşağı sürüp tişörtümün ucundan kavrayıp çıkarmıştı. Gözleri karnıma kayarken derince yutkunmuş sonra da elini pantolonuma atmıştı. Pantolonum darlıktan ve su yüzünden çıkmıyordu.

Bir anda duvara yaslandığımda bunu nasıl bu kadar hızlı yapabildiğine şaşırmıştım. Gözlerim irileşirken suyun altına girip kasıklarımla karşı karşıya gelene kadar inmişti suda.

Elini pantolonumun fermuarına atıp açtığında başını kaldırıp bana baktığında ben de ona bakmıştım. İşte o an hissetmiştim kalbimdeki oluşan sızıyı. Bu sızıyı Taehyung'u ilk gördüğümde de yaşamıştım. Çok güzel bakıyordu. Şu an biraz aşağımda duran Taehyung evet biraz yanlış pozisyonda bulunsa bile o bakışlar vardı yüzünde.

O tapabileceğim bakışları ile bana bakıyordu ve ben sadece ölümü bekleyen bir zavallıydım. Ölümüm onun elinden olacaktı.

Su yüzünden dalgalanan saçları, yine su yüzünden ıslanan ve kıpkırmızı duran dudakları, tapılması gereken vücudu...

Bacaklarımdan sıyrılan pantalonu elini dışarı çıkararak atmıştı. Elini baksırıma attığında durdurdum. Daha erkendi, her şey için çok erkendi. En çok da bunun için erkendi. Bu kadar olay arasında böyle bir şey yaşamamız doğru olmazdı. Ona karşı hislerimin olduğunu bile sonradan fark etmiştim.

Koltuk altlarından tutarak su yüzeyine çıkardığımda nefes almadan dudaklarıma yapışmıştı. Açıkçası elini boxerıma attığı an şişmeye başlayan penisim öpüşmemizle şaha kalkmıştı, bir liseli ergen olmadığımız kaldı. Aklımda dönen diğer konuysa onun bu tarz şeylerden nasıl haberinin olduğuydu. Bu düşünceyi beynimde biraz arkalara atarak, yerlerimizi değiştirip anında onu duvara yasladığımda bacaklarını belime dolamıştı yerini biliyor gibi.

Dudaklarını sömürürken sürtünmeye başlamam ile ikimizde derince inlemiştik. Evet fikirlerimin arkasında çok güzel duruyordum şu an. Açıkçası belinden tutmak istesem de su yüzünden Taehyung'un etrafından kollarımı geçirmiş, havuzun kenarlarına tutunmuştum.

"OHA ÇOCUĞU YİYOR BURADA! BOŞUNA ORMANA ARAMAYA ÇIKMIŞIZ. SÖMÜRÜYOR BUNLAR BİRBİRLERİNİ. HEM DE ÇIPLAKLAR. KAÇIN KAÇIN."

Jun girmiş ve bağırıp tüm herkesi buraya çağırmıştı. Evet kaçın demişti ama onun ses tonundan ne demek istediğini anlıyordum ben. Şu an diyor ki: Gelin! Burada dedikodunun alası var. Bu dedikodu bize 3-4 yıl yeter. Neredesiniz a- bir dakika yanlış yerlere gidiyor.

Buraya dolan çomar sürüsü yüzünden anlık sevinmiştim boxerı çıkarmadığıma. Malı kurtardık en azından. Sevindiğim şeyin saçmalığı ve bulunduğum durumun garipliği peki... Beynimi yaktım ben bu ekip yüzünden, biraz önce de kül oldu o beyin ve o da suya karışıp gitti herhalde.

"JUNGKOOK O AYAĞINDAKİ BENİM 3000$ VERDİĞİM SINIRLI ÜRETİM AYAKKABI DEĞİL DE VE BENDE ÖLMEMENİ SAĞLAYAYIM. NE DERSİN?"

"Ayağımdaki senin 3000$ verdiğin sınırlı üretim ayakkabı değil."

Sesim fısıltı gibi çıksa da yüksekte olduğumuz için yankı yapmıştı.

"SEN ÖLDÜN JEON JUNGKOOK. MEZAR TAŞIN HANGİ RENK OLSUN DÜŞÜNMEYE BAŞLA. ÇÜNKÜ ELİME EN KESKİN BALTAYI ALIP ÖNCE KAFANI SONRA AYAKLARINI KESECEĞİM. AZRAİLİN KIM SEOKJIN OLACAK! "

~

Yeni bölüm şerefine sizlere bir haber vereyim, discord kanalı açtım! Umarım orada da beraber güzel bir ortam oluştururuz! Ayrıca orada da takıldığım için yeni bölüm duyurularına kadar her şeyi benden öğrenebilirsiniz. Güzel günleriniz olsun! 🧡

Experiment 'taekook'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin