'p'

2K 216 120
                                    

Jungkook:

   Taehyung sabaha kadar küvette suyun içerisinde yatmıştı. Sürekli suyu değiştirmekle uğraşmayıp küvetin ısıtıcılarını açmıştık. Böylece ne mermer ne de su soğumuştu sabaha kadar.

   Jin'in dağ evi gerçekten çok büyüktü. 10 odalı evde sevgililer beraber yatarken kalan odalardan birinde ben, diğerinde de Jimin kalıyordu. Bu aramızdaki olan ama olmayan ilişkiyi bitirmiştik. İkimiz için de zor oluyordu öyle çünkü.

   Kalan 3 odanın biri Taehyung içindi ki inanın en büyük oda kesinlikle onundu. Biz işe gittiğimiz zaman sıkılmaması için odasına her şeyi doldurmuştuk. Bu eşyaların arasında büyük ekran bilgisayarı da vardı, hatta bazenleri delirmiş gibi bilgisayar oyunları oynuyordu. Bunun fazlasının onun için zararlı olduğunu söylediğimizde ise hemen bize sırnaşıp özür diliyordu. Kesinlikle kendini nasıl affettireceğini iyi biliyordu.

   Kalan diğer odalardan bir diğerini ise tamamen laboratuvar haline getirmiştik. Bir eczanede olan ilaçların tamamı resmen o odadaydı. Taehyung için tutuyorduk o ilaçları. Ne olacağı hiçbir zaman belli olmazdı sonuçta.

   Kalan son oda ise kütüphanemizdi. Baştan sona raflar ile doluydu ve kapının tam karşısında kalan büyük cam ayaklarınızın altına kocaman ormanı seriyordu. İşte bu yüzden bu oda kütüphaneydi. Kafamızı dinlemek istediğimiz zaman cam duvarın önündeki puflara oturup kahve içmek, günün stresini alıp götürüyordu.

   Ah... konumuz Taehyung'du değil mi? Aslında bunu söylemek beni fazlaca utandırsa da o büyüdükçe güzelleşmişti. Vücudu çok alımlı duruyordu. Sürekli sağlıklı şeyler ile beslediğimiz için vücudu ince olsa bile sıkı ve aşırı olmayan kaslarla kaplıydı. Mankenleri kıskandıracak vücudu yaşına göre çok çok fazla büyüktü. 2 yaşında olmasına rağmen boylarımıza yaklaşmıştı neredeyse. Üzgünüm Jihoon ama seninle aynı boy, hatta uzun bile olabilir.

   Bazen bazı hareketleri onu gerçekten 2 yaşında gibi gösterirken bazen de aşırı olgun davranabiliyordu. Jin büyükannesini kaybettiğinde olayı anlayamasa bile ağlayan Jin'in önce gözyaşlarını silmiş sonra da sıkı sıkıya sarılmıştı. O uzun hafifçe kalın kuyruğu ve korkutucu duran ucundaki iğnesi ile kendi kolunu küçük çapta kestiğinde hepimiz korksak da, acı çekiyor olsa bile kendini zorlayarak konuşmuştu.

   "B-bak benim de ko-kolum acıyor. Ben de m-mi senin gi-gibi a-ağlamalıyım. Güç-güçlü olmalısın. Üzülmene izin verme-vermeyeceğiz. Tamam mı?"

   O masum peltek çocuk, çoğunlukla kekelese bile Jin'in moralini düzeltmişti. Bundan daha önemli bir şey yoktu. Hemde üzülmemesi için kendini yaralamıştı. Tabi yarası yüzünden bize çok kez mızmızlanıp istediklerini yaptırmaya çalışsa da (ki kesinlikle başardı) bir süre sonra vazgeçip tekrar oyunlarına dönmüştü. Zaten yarası da hızla iyileşiyordu. Çok masumdu ama masumluğundan daha fazla da zekiydi.

   Kendisi fark etmese bile oynadığı oyunları normal bir yetişkin zor oynarken o hiçbir şekilde zorlanmıyordu. Hamlelerin hepsini hesaplayıp kafasında saniyeler içerisinde tartarak oynuyordu. Bizim onun oyununa karışmamızın sebebi ise gözlerini bozmasından korkmamızdı.

   Evi kurcalarken Jimin'in sudoku kitabını bulmuş ve saat akşamı bulmadan bütün sudokuları bitirmişti. Oynadığı oyunlar sayesinde İngilizce, Rusça ve Almanca kelimeleri ayırt edebiliyor, az da olsa konuşabiliyordu. Taehyung oldukça zekiydi ve bu zekası bazen korkutmuyor da değildi açıkçası.

   Hepimiz dağılmış bir şekilde banyonun çeşitli bölgelerinde uyuyakalmıştık. Doğrulmaya çalışırken tutulan belimden çatır çutur sesler geliyordu. Gerçekten bu kadar tutulmasını sağlayacak şekilde nasıl uyumuştum ki?

Experiment 'taekook'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin