'r'

1.1K 125 88
                                    

Jimin

O olayın üzerinden uzun zaman geçmişti. Hâlâ üzerimizde etkisi olan olay yüzünden rahat nefes dahi alamıyorduk ve yakalanma korkusu iliklerimize kadar işlemişti. Bizler kaçmış, başkan ve adamları ölmüş, Taehyung ise Jungkook'u kaçırmıştı. Adım kadar emindim ki onlar yaşıyor ve Taehyung Jungkook'a her ne kadar sinirli olsa bile çok iyi bakıyordu.

Bazenleri düşünüyorum da, gerçekten Taehyung için bunca şeye değer mi diye... Taehyung'u ciddi anlamda çok seviyorum ama o Taehyung ve eski Taehyung aynı kişi değiller. Evet DNA'dan kaynaklı birçok özellikleri ve görünüşleri benzer ancak yine de ikisi birbirinden çok daha farklı.

Bizler biliminsanı olarak (ki son zamanlarda bu terimi kendim için kullanırken çok fazla tereddüt ediyorum) böyle bir şeyin olacağını önceden düşünmeliydik. Geleceği kafamızda tartmadan adım atmamalıydık veyahut atmamalıydım çünkü lanet olası o DNA'yı deneye ben aktarmıştım. Bir kişiyi mutlu etmeyi düşünürken katliam çıkaran, katil bir deneyin oluşumunda oldukça büyük bir pay sahibiydim.

Yattığım yatağımda doğruldum ve gözlerimi ovuşturdum. Her gün akşama kadar yatsam bile dinlenemiyordum. Vücudum dinlense bile zihnim o kadar doluydu ki hiçbir şeyden keyif alamıyordum. Sadece içince rahatlıyordum, kafam tamamen uçana kadar içiyor ve deli gibi ağlıyordum. Diğer gün çektiğim baş ağrısı bile artık nimet gibi geliyordu çünkü bütün odağım baş ağrısıyken olayları unutuyordum.

Elimin birini gözümden çekip komodine uzattım. Bakmadan uzattığım için birkaç şeyi devirsem bile umursamadım ve aramaya devam ettim. Sonunda aradığım şeyi bulduğumda paketi kavradım ve uyuşuk hareketlerle yataktan kalktım. Çıplak ayaklarıma geçirdiğim terlikle beraber üşümeyi umursamadan balkona çıktım ve küçük balkonuma sığan tek eşya olan plastik sandalyeme oturdum.

Bakışlarımı pakete çevirdiğimde yüzümü her zamanki alaycı gülüş aldı. "Sigara öldürür!" yazısını sigara paketinin üzerine yazılması gibi mantıklı bir hayatım vardı gerçekten. Yeni paketin dışındaki jelatinini söküp kenara attım ve içinden bir dal çıkarıp dudaklarıma yasladım. Elimi pencerenin mermerine uzattım ve o bölgeye attığım çakmağı aradım bir süre.

Çakmağı bulduğumda dudaklarım arasında sallanan sigaraya doğru yaktım çakmağın ateşini. Yakarken içime derince çektiğim dumanın zehri ciğerlerimi zehirlerken beynimi rahatlatıyordu. Sandalyede biraz kayıp bakışlarımı uçsuz bucaksız dağlara ve topraklara çevirdim. Hiçbir şey yoktu. Hani derler ya "İn cin top oynuyor." diye, gerçekten o tabirin tıpatıp aynısını yaşıyorduk.

Gökyüzü bulutluydu bugün ama bulutlar yağmur bulutu değildi. Bembeyaz, pamuk tarlasını andıran bulutlar birçok insana ilham ve mutluluk verebilecek düzeydeydi. O birçok insana dahil olmayan ben boş boş bakıyordum bu güzel bulutlara. Başımı dağlara ve boş arazilere çevirdiğimde, dudağıma yasladığım sigaradan derin bir nefes daha çekmek istemiştim ancak nefesim ciğerlerimde takılı kalmıştı.

Öksürmekten ciğerlerim yanıyor, gözlerimden yaşlar akıyor ve boğazım yırtılır gibi hissediyordum. Zar zor nefesimi topladığımda üzerimdeki ince bluzun kollarına gözlerimi silmiş ve aynı bölgeye tekrar bakmıştım. Buraya doğru yaklaşan bir silüet vardı. Sanırım tek kişiydi. Gözlerim odaklamıyor, gözlüklerimi en son nereye koyduğumu düşünüyordum. Daha yarısını yeni geçen sigaramı küllüğe basmış ve koşar adımlarla önce balkondan sonra odamdan çıkmıştım.

Bizimkiler ön balkonda yemek yerken bir anda ortama dalmam ile şaşırmışlardı çünkü o olaydan sonra üzerime bir ağırlık çökmüş ve kolay kolay adımlarımı hızlandırmamıştım bile. Hepsi bana şaşkın şaşkın bakarken nefeslerimi düzenlemeye çalışıyordum. Biraz olsun nefesimi düzenleyebildiğimde ise konuşmamla hepsi masadan kalkmıştı.

Experiment 'taekook'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin