Taehyung:
Terliyordum. Deli gibi Terliyordum. Etrafımdaki her şey deli gibi dönüyordu. Hiçbirine yetişemeyen ben ne olduğunu da anlayamıyordum. Çıldıracaktım.
Bakışlarım bir kişide durduğunda uzun zaman sonra göz göze geldiğim kişi bana o günkü düşmanlık ve nefretle bakıyordu. Sonra yine kollarımdan tutan o üç kişi beni o kalın demirli kafese fırlattı.
Kafesten çıkmaya çalışacakken boynuma, el bileklerime ve ayak bileklerime takılan kelepçeler ile duraksadım. Deja vu.
Tekrar çıkmak için hareket ettiğimde hissettiğim yanma hissi ile duraksadım. Elektrikli kelepçeler. Bakışlarım ellerime döndüğünde onlar çoktan o kirli ve küf kokulu odadan çıkmıştı.
Uzayıp kısalan tırnaklarım ile vücudumun sistemleri çöküyor gibi hissediyordum. Sanki tüm organlarım havası çekilen balon gibi sönmüştü de tek yaşam kaynağım bile kalmamış gibiydi. Her şey solmuş gibiydi.
Sonra tekrar hissettim. O his unutulmazdı. Her dönüşümümde yanımda birileri olurken ilk defa tek dönüşüyordum ve her hareketimde elektrik çarpıyordu. Olamazdı. Şimdi olamazdı.
Kollarımda renkli balık puluna benzeyen pullar çıkıyordu. Koyu lacivert, siyah ve sarımsı renkler gözümü alsa da korkutucu görünüyordum. Biliyordum. Bu halde sevimli görünecek halim yoktu.
Tabi ya. Kurtarırdı benim kahramanım beni değil mi? Sonuçta kahramanım o benim. Ama o nerede ki? Neden beni kurtarmaya gelmiyor? Ya da kutsal soru gelemiyor mu?
Beni buraya kapatan Namjoon, Mingyu, Hoseok ve Jimin onlara ne yaptıysam artık düşmanları gibi bakıyorlardı bana. Uyuşturdukları bedenimdi. Beynim değil...
Düşüncelerimi susturamazdılar. Susturamadılar. Dilime döküldü taştı. Yardımlar istedim. Avazım çıktığı kadar bağırıp duyurmaya çalıştım kendimi. Hiç kimse duymadı. Herkes bana sağır oldu... Herkes birbiri ile konuşup olanları anlatıp dinlerken bana sağır oldu ve ben orada acılar içinde beynime üşüşenlerle yalnız kaldım.
Bırakıldım. Bir çöpmüşüm gibi atmışlardı beni. Zararlı bir hayvanmışım gibi kelepçelerle boğup kafese kapatmışlardı. Oysaki insanlar bile isteye birbirlerine zarar verirken ben bilmeyerek zarar verdiğim biri için bile kendimi öldürmek istemiştim.
O kişi değerli olsun olmasın kimse bir başkasının elinden zarar görmeyi hak etmezdi. Kaderler yazılırdı. Kaderlere uymak için yaşardık, bozmak için değil...
Tamamen dönüşen vücudum kelepçelere sığmayıp parçalamıştı. Resmen timsah eli gibi olan büyük ve parmak araları perdeli bir elim olmuştu. Kötü olsa bile ona ulaşmak için bunları kullanabilirdim, değil mi? Jungkook'a ulaşmam için bunlar yeterdi değil mi?
Uğraştırsa bile eğerek açtığım demirlerin arasından süzüldüğümde kuyruğumun da pullarla kaplı olduğunu gördüm. Yüzümde de var mıydı acaba? Jungkook beni görürse korkar mıydı? Ya da o yaşıyor muydu?
Kapıyı açmaya çalışsam da açılmıyordu. Dev gibi kapıyı. Şu anda ki halime göre gerçekten dev gibiydi çünkü resmen sürünüyordum. Kollarım ve bacaklarım da olduğu için timsaha benzesem de vücudum kalınlaşmadığı için ve derisinden dolayı yılan olduğumu anlamıştım.
Dolabın dibine sinip bekledim. Sadece gelip beni bulmalarını bekledim. Çok değil belki birkaç saat sonra. Yalan söylemek istemiyorum ama eğer o dörtlü gelseydi bunu söylemek beni üzse de zarar vermekten çekinmezdim. Zararım yokken beni öldürebilecek şeylere hapsetmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Experiment 'taekook'
Science Fiction'O' deney sonucu ortaya çıkan değişik bir yaratıktı. to start: 10.03.19 to finish: ... -Düzenlemede!- Yeni bölüm günleri Salı - Cuma (09:00/21:00)