2K kelimelik bir final yazdım ve bu final olduğu için yorum istiyorum güzellerim.
Mint rengi saçlarını karıştırarak karşısında oturmuş, dikkatli gözleriyle her bir hareketini izleyen iki dostuna bıkkınca bakarken gözlerinden geçenleri kestirmek zordu. Yeni boyanmış tutamları alnına dağınıkça dökülürken ne gerekçeyle onu zorlayarak saçlarını yeniden boyattırdıklarını anlayamıyordu, sarı rengini Jimin boyamıştı ve sevgilisinden hâlen bir haber yokken saçlarını boyamak tam bir saçmalıktı fakat Tanrı şahit olsun ki Kim Seokjin adındaki geniş omuzlu ve dolgun dudaklı herif bir şeye inat ettiğinde onu elde etmeden durmuyordu. Min Yoongi kendini, Seokjin ısrarlı söylenmelerine başladıktan iki üç gün sonrası kuaför koltuğunda saç renginin ne olacağını bile bilmeden oturur halde bulmuştu.
Kaşlarını kapatarak gözünün önüne gelen tutamlara acı içinde baktı. Park Jimin ile ilk tanıştığında da saçları bu renkti ve bu rengi görmek hayatındaki diğer çoğu şey gibi onu Jimin'i hatırlatıyor, kalbine tarifsiz bir acı verirken yüzüğünün takılı olduğu yüzük parmağını da ara sıra sızlatıyordu. Göğsünde kocaman bir yangına sahipti ve o yangının her saniye artan gri dumanları gözlerini sulandırıyor, burnunu sızlatıyordu. Aklına sürekli birlikte geçirdikleri güzel anıların gelmesi ise bu durumu daha da beter hale getiriyordu. Min Yoongi, kendi uzun parmaklarıyla oynamasını arzuladığı o minik parmaklara hasretti ve özlemi onu çok yıpratıyordu.
Kaşlarını çatarak işaret parmağına doladığı mint rengi tutamı bırakmış ve gününün çoğunda yaptığı gibi başını geriye atarak gözlerini kapatmıştı. Seokjin bugün daha bir değişikti; ona uzun bir duş aldırtmış, sevgilisinin olmadığı bu acı dolu günleri hiç umursamıyormuşcasına zorla güzel kıyafetler giydirmişti. Jimin yanında değilken güzel görünmenin hiçbir anlamı olmadığını ağlayarak ona anlatmaya çabalasa bile dediği gibi, Kim Seokjin fazlasıyla değişikti ve Yoongi onu çözemiyordu.
Boğazı günlerdir olduğu gibi şimdi de kuruyken dudaklarını aralamıştı ve tişörtünün yakasını çekiştirerek bunaldığını belli edercesine derin bir nefes almış, kendi kendine bir şeyler mırıldanmıştı. Seokjin ve Namjoon, Yoongi'nin ağlama krizleri hariç diğer günler gibi bugün de kendi sessizliğine karışarak konuşmayacağını anladıklarında pes ederek odadan çıkmış, onu kendi sükunetinde yalnız bırakmışlardı ki Min Yoongi şu an birkaç dakika bile olsa kafasını dinleyebildiği ve kendini zihninde tekrarlanarak oynayıp duran anılara tamamen verebileceği için az da olsa daha huzurlu hissediyordu.
Aradığı sessizliği bulduğu birkaç tatlı ve sakin dakikanın ardından evin içinde yankılanan zil sesiyle kaşları çatılmış, kapalı olan gözlerini aralamıştı. İlk birkaç saniye sabırla Seokjin'in kapıyı açmasını beklese de ne Seokjin ortalarda gözükmüş, ne de ısrarla çalan zil susmuştu. "Seokjin hyung, Namjoon!" İkisinden de hiçbir ses gelmezken çağrısını yinelese de cevap veren yoktu. Burnundan sinirli bir nefes vererek ayağa kalktığında son zamanlarda halsizleşen bedeni ve ağrıyan başı yüzünden bir an için dengesini kaybedecek gibi olsa da hafif bir yalpalamanın ardından düzgün adımlarla kapıya doğru ilerleyebilmişti. Üzerinde düşük bel bir eşofman ve ince beyaz bir tişört vardı, saçları sürekli elleyip durmaktan ötürü karıştırmıştı ve yüzüne huysuz bir ifade hakimdi. Kim Seokjin ona her şeye hazırlıklı olması gerektiğini ve böyle hayattan kopuk yaşamaması gerektiğini kesin bir dille belirtmişti. Eh, gözlerinin altındaki koyu renkli halkalar ve iyice solgunlaşmış teniyle kapının arkasındaki Jimin'in komşusu olacak o yavşak çocuğun suratına güzel bir yumruk geçirebilir, aynı zamanda da hayata güzel bir başlangıç yapabilirdi.
Kalın gri perdelerle örtülü pencereler evin içini tamamen karartmışken zamanın bilincinde olduğu söylenemezdi. Günlerden ne olduğu, saatin kaç olduğu, güneşin doğup doğmadığı veyahut batıp batmadığı tamamen belirsizdi. Aklı tamamen güzel sevgilisi Park Jimin ve onun ince bileklerine hiç yakışmayan çelik kelepçeli haliyle doluydu. Onu, bir şeyler söylemek için kıpırdanmış olan pembe dudaklarını, bir şeyleri kabullenmiş gibi eğik duran zarif boynunu düşündükçe başına ağırlar saplanıyor, göğsündeki acı sanki son noktasında değilmiş gibi gittikçe artıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
illegal | yoonmin
FanfictionPark Jimin ülkenin en iyi hackerlarından oluşan prestijli bir çetenin üyesiydi.