11 - Tony ended our game

8.9K 547 447
                                    

"Oha hayır, hayır!" Chae'nin konuşmasıyla beraber Jennie'nin elindeki peçete kutusuna uzanıp içinden bir kaç tane çektim, gözyaşlarımı silerken bir diğerleri geliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Oha hayır, hayır!" Chae'nin konuşmasıyla beraber Jennie'nin elindeki peçete kutusuna uzanıp içinden bir kaç tane çektim, gözyaşlarımı silerken bir diğerleri geliyordu. Ağlamaktan helak olmuştuk.

"Hala nasıl olur aklım almıyor, çıldıracağım!"

Kızlar da benimle birlikte ağlarken Chae sincap yanaklarını şişirip ağlamasına devam ediyordu. Jennie'nin gülerken bile kısılıp, kaybolan gözleri şişmişti. Jisoo'da daha fazla ağlamamak için kendini sıkıyordu. "Tony sende öldüysen benim bu dünyada yaşamam için bir sebep kalmadı." Konuşmamla birlikte Jisoo'nun üstüne doğru kendimi bıraktım, bitik haldeydim. "Bu olur mu ya, nasıl beni bırakıp gittin ya nasıl?" Jennie'nin konuşmasıyla gözyaşlarım daha fazla akmaya başladı. Resmen güzelim adam ölmüştü.

Jisoo ve Jennie bize gelmişlerdi, bizde film için bir türlü izleyemediğimiz Avengers Endgame'de karar kılmıştık. Filmin sonlarına yaklaştığımız da kendimizi tutamayıp herkes gibi ağlamıştık fakat hepimiz birer fangirl olduğumuz için bu beklediğimizden daha uzun ve şiddetli sürmüştü.

"Sen nasıl beni bırakıp gidersin?"

"Nasıl?"

"Sen Tony Stark'sın, boru değilsin!"

"Kendine gel derhal!" Hepimiz sırayla konuştuğumuzda Jennie tekrar sözü devraldı. "Bir hafta yas ilan ediyorum, kimse gülmeyecek. Herkes Tony Stark baskılı tişörtlerini giyip siyah gözlük takacak, onu bu kadar kolay unutamayız. Rahmetliyi layıkıyla uğurlamak gerek."

Jennie'nin dedikleriyle birlikte hepimiz onu onaylarken, birden hepimiz hıçkırdığımızda Chaeyoung başını omzuma gömdü. "Sen hayallerimin adamı! Sen yenilmezlerin baş tacı, bu hayattan göçüp gittin!" Chaeyoung son dedikleriyle omzumdan kalkıp aniden kafasına hayali bir silah dayayıp kendini vurdu ve yere düştü. Yerde yatıp hıçkırarak ağlıyordu, ne o kalktı ne de biz kaldırdık. Hepimiz ağlamaya devam ederken Jisoo'nun telefonuna gelen bildirimle bakışlarımız ona dönmüştü.

Salon tam anlamıyla leş gibiydi. Yerde sümük ve gözyaşlarımızla dolu peçeteler, yerde yastıklar ve bir adet sincap. Jisoo, Jennie ve ben koltukta kelimenin tam anlamıyla birbirimize girmiş bir vaziyette yatıyorduk. Zira en son karnımın üzerinde bir ayak görmüştüm fakat buğulu gözlerimden kimin ayağı olduğunu seçemiyordum. "Namjoon mesaj atmış, çocuklarla kafeye gitmişler. Bizide çağırıyorlar." Jisoo'nun ağlayarak konuşmasıyla sinirlenirken hırçın bir şekilde karşılık verdim.

"Ne kafesi ya? Tony bebeğimin yasını tutmamız gerekirken gidip kafede onlarla mı oturacağız? Olmaz öyle şey!" Hemen ayağa kalkıp kızların karşısına dikildim, Chae'de sonunda ayağa kalkıp yanımıza gelmişti. Elimi ortaya uzatmamla kızlarda ortaya uzatmıştı. "Yenilmezler takımı ha-"

"Ama yenilmezler Iron Man olmadan olmaz ki." Jisoo'nun konuşmasıyla hepimiz durmayan gözyaşlarımıza yenilerini eklerken, bayılacak haldeydik. "Evet, bizde bu yüzden gidip dışarıda sürten sevgililerinize hadlerini bildireceğiz. Kimse dışarıda gezip tozamaz!"

dimple / liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin