Jungkook'tan
Çökmüştük, hem mental hemde fiziksel anlamda. Günlerdir baktığımız, kendini sürekli tekrarlayan kamera kayıtları ve dengesiz uyku düzenimizle beraber zorlanıyorduk. Küçük bir kayıt bizden çok şey götürmüştü. Şu an sadece hepimizin morarmış göz altları ve solmuş yüzleri vardı. Peki bu kadar zorluğa değmiş miydi? Bir şeyler bulabilmiş miydik? Hayır. Olumlu bir cevaptan öte, elimizde koca bir hiçlik vardı.
Bir şeylerin ucundan kıyısından yakalayacağımız düşüncesiyle ulaştığımız kamera kayıtları bizi bir ileriki adıma taşımıyordu. Belki de pes etmeliydik.
Belki de biz bu olayı dallandırıp budaklandırıyorduk? Sanki önümüze yüksek bir duvar örülmüş, bizden duvarın diğer tarafına geçmemizi istiyorlardı. Fakat ne tırmanmak için bir merdiven ne de o duvarı yıkmak için bir balyozumuz vardı.Her olayı düşündüğümüz de kafamızda yeni soru işaretleri oluşuyordu ve artık olay içinden çıkılmaz bir hale gelmişti, getirmiştik. Her ne kadar Hoseok pes etmek istemese de herkesin düşüncesi aynıydı, değişen bir şey yoktu.
Kalktığım andan itibaren sadece kahve içmiştim. Dün geceki gibi oturmuş her şeyin üstünden baştan geçmiştik. Hoseok, elimizdeki hiçlik ve hala içinde bir yerlerde yeşeren umuduyla saatler önce evi terk etmişti. Peşinden gitmesi için Taehyung'u göndermiştik ancak yaklaşık yarım saat içinde geri gelerek Hoseok'u kaybettiğini söylemişti. Hepimiz onun iyi olmadığının farkındaydık.
Chungha'nın ölümünden sonraki halleri günlerdir gözümün önünden gitmiyordu. Geceleri uyandığı kabusları, günlerce ağzına tek bir lokma daha girmemesi... Şimdi toparlanmışken onu tekrar böyle görmek istemiyordum, hiç birimiz onu böyle görmek istemiyorduk. "Böylece duramayız."
Jimin'in hepimize bakarak söylediği şeyle beraber ellerimi ensemde birleştirerek başımı aşağıya doğru eğdim, tıkanmıştık. "Daha fazla bir şey yapamayız. Hepimizin haline baksanıza berbat bir haldeyiz." Duyduğum şeylerle beraber gözlerim açılırken, başımı kaldırarak Namjoon'a baktım. "Pes edemeyiz saçmalamayı bırak, Hoseok'u düşünsene biraz."
Beklediğimden daha sert ve yüksek çıkan sesimle beraber çocukların gözleri bizdeyken gözümü kırpmadan Namjoon'a bakıyordum. Gerilen bedenimle boynumu geriye atarak, gözlerimi kapattım ve derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Fakat kendime engel olamayarak karşısında dikildiğimde Namjoon'da benim gibi ayağa kalkmıştı. "Aynı şey senin başına gelse ne yaparsın Namjoon? Aynı şey Jisoo'ya olsa mesela? Biz pes etsek ve seni yarı yolda bıraksak ne dersin, hala bize kardeşim diyebilir misin?"
Dediğim şeylerle beraber dişimi sıkarken, konuşmamasıyla başımı sallayarak göz devirdim. "Bende öyle düşünmüştüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dimple / liskook
Fanfiction[ Yetişkin İçerik Barındırır ] +82*** *** ** **: Yarın ki yarışa hazırsın, unutmadın değil mi? Jungkook sen misin? +82*** *** ** **: Hayalllerimin adamı, yakışıklı prensim v...