Dersin bitmesiyle beraber derin bir nefes vererek eşyalarımı topladım ve ayağa kalkarak sınıfın kapısına doğru ilerledim. Günün son dersininde bitmesinin verdiği rahatlıkla bir an önce eve gitmek istiyordum.
Dün yaşananlardan sonra eve gecmiş ve Chaeyoung'un olmadığını fırsat bilerek bir kaç kadeh bir şeyler içerek ağlamıştım. Çok klişe veya acınası bir durum olabilirdi ama yapacak bir şeyim yoktu. Kendime hakim olamamıştım, bulunduğum durum beni çok hazırlıksız yakalamıştı.
Saatler boyu ağladıktan sonra bir süre sakinleşmeye çalışmış, ardından da koltukta sızmıştım. Şu an ise sağlam bir baş ağrısı çekiyordum. Ağladığım için şişen ve gecenin yorgunluğunu belli eden mor göz altlarımı saklamak için sabah o kadar uğraşmıştım ki, duştan sonra neredeyse bir saatimi yüzüme ayırmıştım. Etrafa dağılmış bir Lisa olarak gözükmek istemiyordum.
Şu anda yüzümün ve en önemlisi göz altlarımın güzel gözüktüğü söylenemezdi fakat daha iyi göründüğü söylenebilirdi, en azından hasta bir psikopat gibi görünmüyordum. Kafeteryaya çevirdiğim adımlarımla beraber kızların orada olmasını umdum, dün telefonuma o kadar çok mesaj atmışlardı ki hiç birine cevap verecek mecali bulamamıştım kendimde.
Baş ağrım şiddetlenirken kafeterya girişindeydim. Gözlerim anında her zaman oturduğumuz masaya kayarken dudağımı ısırdım, artık nasıl olacaktık veya onun dışında diğerleriyle nasıl konuşacaktım? Bilmiyordum, aslında hiçbir şeyi bilmiyordum. Nasıl davranacağımı, üzülüp üzülmeyeceğimi, diğerlerine karşı tutumumu... Düşünecek çok şey vardı fakat bende o azim yoktu, sorularım en azından şimdilik cevapsız kalıcaktı. Şimşek kadar hızlı hayatıma girmiş, fırtına gibi alt üst etmişti bütün dengemi.
Dün gece olayları kafamda ölçüp tarttıktan sonra iyice düşündüm. Fazla mı tepki vermiştim? Yani kesin olarak aramızda ki şeye isim vermemiştik ve ben aniden öfkemle beraber parlamıştım. Hayal kırıklığına mı uğramıştım? Hala daha ne düşündüğümü anlayamıyordum, resmen kendi duygularımı kontrol edemiyordum.
Kafeterya boyu ilerleyip, kendime en sertinden bir filtre kahve istemiş ve kahvemin hazırlanmasını bekleyene kadar bakışlarımı etrafta gezdirmiştim. Kızlar her zamanki masamızda oturuyorlardı, daha beni fark etmemişlerdi.
Gözlerimi kısa bir süre masada gezdirdiğimde garip olan sadece kızların olmasıydı, masada çocuklardan hiçbiri yoktu. Normalde Jimin, Yoongi ve Namjoon derslerinden sonra kafeteryaya sevgililerinin yanına gelir, diğerlerinide peşlerinden sürüklerlerdi. Fakat şu an hiç kimse yoktu, o da dahil.
Gerçi onu görmekte ister miydim ki, bu koca bir muammaydı sanırım. Jennie'nin beni fark etmesiyle, el sallarken burukta olsa gülümseyerek önüme döndüm. Hazırlanan kahvemin parasını ödeyerek teşekkür ettim ve kızların yanına doğru ilerledim. Boş olan sandalyelerden birine oturarak eşyalarımı bıraktıktan sonra geriye yaslandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dimple / liskook
Fanfiction[ Yetişkin İçerik Barındırır ] +82*** *** ** **: Yarın ki yarışa hazırsın, unutmadın değil mi? Jungkook sen misin? +82*** *** ** **: Hayalllerimin adamı, yakışıklı prensim v...