12. Bölüm

149 85 11
                                    

12.Bölüm: Herkes uzağımızda...
"Çünkü zaman geçtikçe hayat sizi özlemeye mahkûm eder."

---

Sanki zaman durmuştu... Saniyeler, dakikalar, saatler her şey durmuş gibiydi. Nefes alamıyordum, kendi dünyamda nefessiz kalmış gibi hissediyordum. O burada olacaktı ve ben bunu hissetmeyecektim ? Görmeyecek, duymayacak, kokusunu alamayacaktım ?

Sevdikleriniz sizden hep uzakta olurlar. Ve ne kadar çok 'seni seviyorum' derseniz bir o kadar daha kaybedersiniz. Ve bu zamanla size acı vermeye başlar. Herkes size teselli olsun diye 'merak etme bu da geçer. ' der. Ama zaman geçirtmez, sadece üstünü örter, alışırsınız ve zamanı gelince tekrar önünüze sunar.

Zaman geçtikçe özlersiniz. Sesini, gülüşünü, gözlerinin içine bakışını, yürüyüşünü, sinirlenmesini, bağırmasını, elini tutuşunu, her bir zerresini özlersiniz. Çünkü zaman geçtikçe hayat sizi özlemeye mahkûm eder.

Ben de öyleydim işte... Her bir zerresini deliler gibi özlemiştim. Ama özlemek size bir çare sunmuyordu. Zamanla bunu çok iyi öğrenmiştim. Ve hala öğrenemediğim ama eninde sonunda öğreneceğim çok şeyim vardı.

***

"Ya hadi mızıkçılık yapmayın. " diyen Miraç'a öldürücü bakışlarımı atsam da bir işe yaramamıştı ve kolumdan tuttuğu gibi kaldırmıştı.

"Ya yine nereye gidiyoruz Miraç ? Sen bizi öldürecek misin ? Zaten cafe'deyiz. " dediğinde Hale ona o kadar hak vermiştim ki.

"Tüm gün ölü gibi oturursanız tabi ki kolunuzdan tutup kaldırmak zorunda kalırım. " dedi Miraç.

"Oğlum sen de yardım etsene. " dedi ardından Arda'ya dönerek.

"Zorla güzellik olmaz. Bırak ne yaparlarsa yapsınlar. " dedi Arda ayağa kalkarak.

O sıra da biz Hale ile göz göze gelip 'hala neye atar yapıyor bu mal ? ' bakışı attık. Sonra söze Burçin ve Ecem girdi.

"Arda bir durur musun ? " Burçin koltukta öne doğru eğildi.

Arda durup arkasını döndü ve boş gözlerle Burçin'e bakmaya başladı. Ecem bu haline sinirlenip göz devirdi.

"Sence de abartan taraf sen değil misin ? " diye sordu.

"Abartan mı ? " dedi yüzünü buruşturup Arda.

"Evet abartan. Boşu boşuna atar yapıyorsun, kızları umursamıyorsun. Ve bizde de huzur bırakmadın kaç gündür. Gerçekten yeter. " dedi Ecem söze atlayıp.

"Ha ben mi siz de huzur bırakmıyorum ? " dedi Arda.

"Tamam abi yapmayın şöyle ya. " diye aralarına girdi Miraç.

Arda gitmekten vazgeçip koltuğa attı kendini. Biz de ayakta kaldığımızı farkedip oturduk. Miraç ayakta kalmış herkese göz gezdiriyordu. Ortamda ki atmosfer çok gergindi ve biri bir şey yapmazsa kan çıkacak gibi geliyordu.

"Bakın, evet sizi de anlıyorum. Cenk'i çok özlediniz biliyorum. Ben de çok özledim aptalı ama o kendi hayatını yaşıyorken, biz burada ölü gibi duramayız. Kim bilir kimlerle gezip tozuyordur. Gece hayatı yaşıyordur belki. Belki bizi tamamen unutmuştur kendine yeni bir sayfa açmıştır. Bunu bilemeden bir şey yapamayız. " dedi Arda öne doğru çıkarak.

Evet haklıydı... hem de fazlasıyla. Ama haklı oluşu ondan vazgeçemeyişimizi değiştirmeyecekti.

"Ya ama sen bizi hiç dinlemiyorsun ki. Hep kendi kafana göre davranıyorsun. Murat 'Cenk buralarda ve sizinle aynı ortamlara girip çıkıyor ' dedi. Biz gece hayatı mı yaşıyoruz ? Ya bizi unutmadıysa ve biz onu unuturuz diye korkuyorsa ? Belki o da bizim gibi yaşamıyor ve çok pişman ? Belki ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın yeni sayfa açamıyorsa ? " dedim sinirle ayağa kalkarken.

"Bunları hiç düşündün mü ? " diye sordum gözlerinin içine bakarak. Başını eğdi ve ayağını salladı. Tabi ki düşünmemişti... ne zaman adam akıllı düşünüyordu ki ?

"Çıksın o zaman ortaya. Neden çıkmıyor ? Neden bize bunca eziyeti çektiriyor ? Söylesene Hidra. Dur ben size anlatayım. " dedi ve herkesin gözüne baktı sırayla.

"Çünkü o korkak. Çünkü bizi unuttu. Bizimle artık konuşmak istemiyor. Bu kadar basit ama siz bunları görmek istemiyorsunuz. " dedi. Sesi kısılmaya başlamıştı ve bu da ağlama pozisyonuna geçecek anlamına geliyordu.

Söyledikleri yüzüme bir tokat gibi çarpmıştı ve bu... bu gerçekten çok acıydı. Evet haklıydı belki ama Cenk'e karşı da haksızlık edemezdi. Onu sırtından vuramazdı ve bunu bizden bekleyemezdi. Eğer bekliyorsa da bencillik yapmış olurdu.

Bir süre kimse konuşmamıştı. Sadece arkada kısık sesle çalan müzik dolduruyordu kulaklarımı. Düşüncelerimi ise Cenk dolduyordu. Gerçekten yaşadıklarımız şaka gibiydi ama güldürmüyordu.

"Ben gidiyorum. Herkese iyi geceler. " diyerek ayaklandı Arda. Kimsenin bir şey demesini beklemeden cafeden çıktı ve gitti.

"Haydaaa bu niye bu kadar atar yapıyor anlamıyorum ki. " diye arkasından söylenmeye başladı Miraç.

"Cenk'e çok haksızlık ediyor ama. Belki bize anlatamadığı sorunları var. Belki bu sorunlar bize de zarar verecek derecede ve bizi korumak için gitmiş olabilir. Ve buralarda diyorsunuz değil mi ? Belki bu yüzden yanımıza gelemiyor. Ya abi belki çocuk yanımızda olmak çok istiyor ama olamıyor. Olamaz mı ? " diye birden sesini yükseltmişti Miraç.

Aslında gerçekten haklıydı. Ya bizden sakladığı sırları varsa ? Ve bize zarar verecekse gerçekten giderdi ve gitmişti de. Off kafam o kadar karışmıştı ki hiçbir şey düşünemiyordum.

"Öyle bir şey olabilir aslında yaa. " dedi kısık sesle Hale. Ne demek olabilir ?

"Ne demek olabilir ? " diye benimle aynı tepkiyi verdi Miraç.

"Yani bir ara sürekli telefon geliyordu. Bizim yanımızda açmıyordu ve evde de öyleydi. Çok düşünceli görüyordum onu. " dedi Hale.

"Ve bunu bize söylemiyordun ? " dedim sinirlenip.

"Emin olmadan söyleyemezdim. Bir şey olduğunu farketmemiştim çünkü belli etmiyordu. " diye savunmaya geçti hemen.

Hepimiz bir anda sus pus olmuştuk. Kafamızda olanları tartmaya çalışıyorduk. Öyle bir şey varsa kim yüzündendi ? Ne içindi ?

"Hidra ? " dedi Ecem.

"Ha ? " dedim dağılan dikkatimi toplamaya çalışırken.

"Sakın arkana bakma. "

***

KAVUŞALIM GÜN BATIŞINDA  •Texting• Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin