2.0

3.6K 322 508
                                    

"Hazır mısın?" Albus kafasını iki yana doğru salladı.

"Diğerlerinden biri her an gelebilir ve kupayı alabilir" dedi Draco.

"Tamam" dedi Albus.

"Hadi yapalım"

*

"Sectum sempra" Draco içinden küfür etti. Neden herkes kendisine karşı bunu kullanıyordu ki? Neyse ki büyüyü karşılamayı başarmıştı.

"Anahtara git!" diye bağırdı ağacın arkasında ki oğluna doğru. Lucius bilerek bu yeri seçmiş olmalıydı, Waterlow Park'taydılar. Lucius'un Draco'yu hadım ettiği yerdi burası.

"Hayır" diye geri bağırdı Albus. Bir an önce babasıyla birlikte bu ortamdan çıkmak istiyordu sadece. Kupaya dokundukları an kendilerini burada bulmuşlardı, ne yazık ki Lucius'u canlı görme şerefine nail olmuştu artık. Anında tekrar bir düello başladığında Draco ani hareketle Albus'u bir ağacın arkasına itmişti.

Draco'nun asası Albus'a itaat ederken Mürver asa Draco'ya o kadar da itaat etmiyordu ve bu şu aşamada çok büyük bir problemdi.

"Buradan nasıl döneceğimi biliyorum, anahtara git!" diye tekrar bağırdı Draco ama Albus hareket bile etmedi.

"Vay, vay, vay" dedi Lucius asasını durdurarak.

"Küçük oğlum büyümüş ve baba olmuş, ah bunu biliyordum tabi ama seni bu kadar kolay affedeceklerini bilemiyordum Draco. Sonuçta on yıl az bir süre değil, değil mi?" Draco bir kaç derin nefes aldı.

"Biliyor mu? Harry yani? Sonuçta sen bir kaç gün önce anlaşılan imkansızı biraz başarmışsın gibi" Lucius gülerken Draco boynunu kıtlattı.

"Crucio!" diye bağırdığında Albus ağlamaya başlamıştı.

"Oğlumun. Yanında. Kullandığın. Kelimelere. Dikkat. Etmelisin. Baba!" Draco o kadar sinirlenmişti ki dişleri neredeyse kırılacaktı. Lucius ise gerçekten acı çekiyordu ancak asadan çatırdama sesi gelmesi uzun sürmeyince Draco büyüyü kesmek zorunda kaldı. Babası hala acı çekerken arkasını döndü ama bu çok büyük bir hataydı. Lucius bacaklarına vurduğunda yere düşmüştü ve hala canı yanıyor olmasına rağmen Lucius bu durumu değerlendirmiş ve ayağa kalkarak Draco'yu da kaldırmıştı ve anında asasını boynuna tutmuştu. Draco'nun asası ise ileriye, Albus'a doğru düşmüştü.

"Evet küçük Potter, seninle de tanışma zamanımız geldi değil mi?" Albus yerinden hareket etmedi.

"Belki de küçük bir ateş yakabilirim ve baban güzel bir şekilde haşlanabilir" Albus yerinden çıkmak için can atıyordu ama babalarının ikisine de bir söz vermişti. Ne olursa olsun büyük babasıyla teke tek gelmeyecekti. Kendisi zaten genelde büyü yapamıyordu ki, sınıfı geçmesini sağlayan hep iksir dersi oluyordu.

"Hayır mı? Ne kadar trajik bir son Draco" dedi Lucius aşağılayıcı bir ses tonuyla. Asasını yere doğru tutarak ufak bir ateş çıkmasını sağladı. Draco bacaklarının yandığını hissediyordu ama hiç bir şey yapmadı özellikle bağırmadı. Albus'un dikkatini çekmek istemiyordu.

"Hala mı?" dedi Lucius ve ateşi büyüttü. Bacakları cayır cayır yanıyordu Draco'nun, bu ne yazık ki çığlık atmasına sebep oldu. İçinden kendisine küfür etti. Albus ise çığlığı duyduğu an buna daha fazla dayanamadı.

"Tamam! Kes şunu!" diyerek ağacın arkasından çıktı. Lucius ateşi kestiğinde Draco'yu da bırakmıştı ama Draco bacaklarının zonklamasından ayakta duramadı.

"Hmmm. Kuzguni saçlar, yeşil gözler, belayı çekmek. Tam olarak bir Potter" Draco nefes almaya çalışıyordu, bir yandan Albus'u nasıl koruyabileceğini de düşünüyordu. Kendi can acısı umrunda bile değildi.

I Found Love || Drarry Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin