"Bizden masum bir insanın evine girip yalnızca bir fotoğraf çalıp sana vermemizi mi istiyorsun ?" dedi Tülin.
Kaan onaylarcasına başını salladı. Bu işi neden yapmamız gerektiğini anlamadım. Bizim bu işten ne tür bir çıkarımız vardı. Buradan çıkar çıkmaz Kaan'ı polise ihbar edebilirdik. Ben düşüncelere dalarken, Kaan konuştu.
"Asuman'ı öldürdüğünüzü polise söylememi istemiyorsanız bunu yapmak zorundasınız. Cesedi bilerek sakladım ve üzerinde parmak iziniz var. Dediklerimi yapmazsanız direkt olarak ihbar ederim. Polisler beni yakalasa bile siz benden daha zararlı çıkarsınız."
Elindeki ufak not kağıdını Tülin'e uzattı. "Adres burada yazılı. Fotoğrafın o evde olduğu kesin ama nerede olduğunu bende bilmiyorum. Fotoğrafın üstünde anne, baba ve bir çocuk var. O evde başka ona benzer bir fotoğraf yok. Sadece bir fotoğrafta ailecek insanlar var. Gireceğiniz evin sahibinin bir ailesi yok çünkü."
Şüphelenmeye başlamıştım.
"O zaman o evin içinde neden bir aile fotoğrafı var ?" diye sordum ama soruma cevap vermedi.
.
.
.
Ertesi günün akşamına kadar eve nasıl gireceğimize dair tüm planları yaptık. Kaan bize evin eski yapım bir ev olduğunu söylediği için güvenliğinin pek iyi olacağını sanmıyorduk.Hava iyiden iyiye kararmaya başlayınca Tülin ile binadan ayrılıp, gireceğimiz eve doğru yol aldık.
Ormanlık yoldan gide gide bir caddeye vardık. Gideceğimiz yer yakın olmadığından yürüyerek gitmemiz imkansız gözüküyordu. Tülin'e cebinde ne kadar olduğunu sordum. Cebine baktığından beş kuruşunun bile olmadığını söyledi.
Benim cebimde ise birkaç bozukluk vardı. Bu parayla taksiye binemezdik. Tülin, bize doğru yaklaşan minibüsü görünce eliyle minibüsün durması için işaret yaptı.
Hırsızlık yapmaya minibüs ile gidecektik. Dünyanın en vizyonsuz hırsızlarıyız gerçekten.
Minibüsle geçen yolculuğun ardından sonunda gideceğimiz yere varmıştık. Eve yaklaşmadan önce çok heyecanlıydım. Alacağımız şey bir fotoğraf olsa dahi o eve bir hırsız olaram girecektim. Bunu yapmaya mecburdum yoksa hayatımın geri kalanını hapiste geçirebilirdim.
Tülin sırtındaki çantasından çıkardığı kar maskelerinin tekini bana verdi. Ben yüzüme takarken o da el fenerini çıkarıyordu.
Evin etrafını iyice süzdükten sonra alarm olmadığını ve zemin kattaki mutfağın camının açık olduğunu fark ettik. İlk önce Tülin, daha sonra ben eve girdim.
Eve girince Tülin, Asuman'ı Orkun'un öldürdüğünü söyledi. Ona dik dik baktım. "Üzerinde parmak izimiz var. Bize inanacaklarını sanmıyorum. Hem Orkun şu an kayıplara karıştı. Şu an konumuz bu değil." dedim sessizce.
Tülin'e alt katı işaret ettim, ben ise üst katı aramaya başladım. Nerede olduğu belli olmayan bir fotoğrafı aramak işkence gibiydi. Sessizce ilerlerken önünden geçtiğim odadan bir adamın uyuduğunu gördüm. Ayaklarımı hiç ses çıkarmadan hareket ettirmeye çalışıyordum. Heyecandan her yerim terlemişti.
Adamın uyuduğu odanın hemen yanındaki odaya baktım. Birkaç koltuk ve ufak bir dolaptan başka bir şey gözükmüyordu. Önüme çıkan ilk dolabı kurcalamaya başladım.
Gömleklerden başka bir şey yoktu. Alt kısma baktığımda ise bir pantolon gördüm. Ceplerini karıştırdığımda elime bir şey geldi. Elime gelen şeyi pantolonun içinden aldığımda feneri o şeye tuttum.
İşte bu aradığımız fotoğraf olmalıydı. Bu kadar kolay bulabileceğime imkan vermiyordum ama başardım. Tam Kaan'ın tarif ettiği gibi çekirdek aile fotoğrafıydı.
Yalnız dikkatimi başka bir şey çekmişti. Bu fotoğraftaki çocuk Kaan'a adeta bir kolya gibi benziyordu. Fotoğrafa iyice bakarken odanın ışığı açıldı.
Tülin'in olduğunu sanıp onu uyarmak için arkama döndüğümde az önce gördüğüm uyuyan adamın elindeki tabancayla bana baktığını gördüm.
"Sakın kıpırdama!"
Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korku Okulu 3
TerrorYeni bir hayata yelken açarken aslında hayatının en tehlikeli anlarını yaşayacak olan Selin, bu sorunlardan başarılı bir şekilde sıyrılabilecek mi?Yoksa ölüme kucak mı açacak ? Korku Okulu serisinin son kitabında Selin'in başına ne türlü belalar gel...