8.bölüm

283 35 0
                                    

~Sessizlikle Dans~ 8.bölüm

Güneşli bir sabahtı. Soluk sarı perde arkasından içeri girmeye çalışan güneş ışığı camın alt kısımlarına, yerdeki tahta zemine akıyordu. Muu perdeyi açarak odanın güneş ışıklarıyla dolmasını sağladı. Gidip şöminedeki körüklere odun atıp üzerindeki kazanın altını tutuşturmuş oldu. İçinde pişmesini beklediği iksiri vardı. Düğün kutlamasında mutfakta Joceline tarafından hırpalandığı için sırtında ve omuzlarında bazı morluklar oluşmuştu. Kasları acıyordu. Bu iksiri Jyrki eve dönnene kadar halletmeliydi çünkü Jyrki, Muu'nun bu halini fark ederse hiçte iyi olmazdı. Jyrki'nin Joceline'e bulaşmasını istemiyordu. Joceline'den kendi ailesini korumak bile zorken... İçi sıkıntıyla kaplanırken mutfağa yöneldi. Taş ocakta tasın içindeki su içinde yüzen yumurtalar bir süredir kaynıyordu. Kumaş yardımıyla tası kıyılarından tutarak tezgaha koydu. Önceden hazırladığı köşesi peynir dilimleriyle süslenmiş kahvaltı tabağına yumurtalardan birini koydu. Sıcak olduğu için bu işi kaşıkla yapıyordu. Dumanı tüter halde elindeki tabağıyla masaya gidip oturdu. Öyle acıkmıştı ki, karnındaki ceninin bile açlıktan kıvrandığına emindi. Yumurta hâlâ aşırı sıcak olsa da tabağın kıyısına birkaç kez vurarak çatlayan kabuklarını soymaya başladı.

Bugün annesiyle babasının yanına gidecekti. Hatta hergün uğrayacaktı oraya. Joceline'nin adamları gelecek olursa eğer elinden geldiğince koruyacaktı ailesini. Beyninde tekrar canlandı Joceline'nin o ürkünç sesi.

'Canını çok fena yakacağım.' demişti. Kara bulut gibi boğucu, kötü şarkılar gibi sarıyordu insanı bu cümle. Bir ormanın en karanlık kuytu köşesinde yalnız ve çaresiz kalmak gibiydi. Kralın gücünü kim durdurabilirdi ki... Muu o karanlık ormanda tek başına kalan savunmasız bir ceylandı. Elindeki sıcak yumurtayı ısırırken midesinden keskin bir yanma geçti. Korku bedenini sarıyordu. Kötü şeyler olacağını sezdiği zaman midesi ve kalbi arasında yakıcı keskin bir ip geçip giderdi hızla. Boğazında farklı bir tad hissederdi, dalgın olurdu ve elleri üşürdü. Kötü şeyler olacaktı, biliyordu. Hep sonuçlarını hesaplamadan Joceline'e hamlede bulunuyordu. Yine yapmıştı yapacağını. Snowie öldürüldü diye Amy'e bahsetmek büyük hataydı. Yine içindeki dengesiz intikam gemilerine binip gitmişti. Yolun sonundaki fırtınadan sağ çıkabilecek miydi acaba...

Gözlerinin önüne Joceline'nin o insanı delip geçen yeşil bakışları gelince titreyerek bu düşünceden sıyrıldı. Sırtından ensesine bir ürperti çıkıyordu. Kapı tıklanınca aniden korkuyla irkildi bu yüzden. Yarım yumurtayı tabağına bırakıp ayağa kalktı. Baş parmağını yalarken seslendi. Eğer gelen Jyrki'yse şöminedeki kazanı saklayacaktı.

"Kim o?"

"Yerlaltı Krallığı."

Muu sandalye üstünde asılı olan kaşmir hırkasını siyah içliğinin üstüne giyerek kapıya gitti. Açtığında her zaman ki kırmızı pelerinli saray adamıyla karşılaştı. Adam elindeki zarfı uzattı. Yine bir mektup gelmişti. Ama üzerinde herhangi bir mühür yoktu... Ne resmi Kraliyet ne de Joce'un özel mührü.

Zarfı alınca adam sessizce çekip gitti. Muu kapıyı kapatırken elindeki zarfı inceliyordu. Hemen açarak gidip masaya oturdu. Düzgün bir el yazısıyla karşılaşmayacağını biliyordu. Joceline yazmamıştı. Mektup Amulet'ten gelmişti. Onun küçük yamuk harflerden oluşan şirin yazısını kim tanımazdı ki!

'Sevgili arkadaşım Muu;

Ailenle barışman beni çok mutlu etti. Hatta o kadar mutluyum ki hep birlikte eskisi gibi bir arada olup, bir masada oturup o neşeyle yediğimiz yemek günlerini arar oldu gözlerim. Bu akşam Joceline'le Ann ve John'un evine geleceğiz. Sen de orada ol. Bunu çok istiyorum. Akşam görüşmek üzere.

Sessizlikle Dans - II -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin