Bölüm 25

224 24 2
                                    

Sessizlikle Dans~ 25.bölüm
Kupinepressa bulvarı bir yaz günü kadar güneşli, tatil günü kadar kalabalıktı. Meydanın ortasındaki insan heykelinin etrafı farklı yönlere giden binlerce insanla doluydu. Dükkanlar dolup taşmış, restoranlar sokaklara masa koymuştu. Hava güneşli olduğundan insanlar gezmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Tabi vampirler hariç. Muhafızların tuttukları kara şemsiyeler altında yürüyen ve hepsi tamamiyle siyahlar içinde giyinmiş olan Burton, Rhys ve Mige tepelerindeki güneşe meydan okurcasına çarşı yerinde geziyorlardı. Şemsiye altında yürümek zorunda olmayan büyücü Alexis yanlarında büyük bir keyifle ilerliyordu. Osalta'dan sonra gezip tozduğu ikinci şehir olarak adlandırdığı Kupinepressa'yı elinin içi gibi biliyordu ve akşam restorana gitme vakti gelene kadar bu vampirleri gezdirmeye kararlıydı. Hoş... Onları peşlerinden getirmek zorunda değildi. Teklif etmişti ve onlar da kabul etmişti. Vitrinde dev makasların süslemesiyle caddede boy gösteren yüksek bir binanın cam kapısından içeri girdiler. Terzi dükkanı kül ve taze kumaş kokuyordu. Ufak tefek sütçü kız kılıklı bir kız şöminedeki sönük külleri temizliyordu. Muhafızlar şemsiyeleri kapatırken dükkanın ortasında dikilen vampirler duvarlara kadar raflara konulan sargılı kumaşları süzdüler. Burası gerçekten çok büyük bir terzi dükkanıydı ve her ne kadar uzaktan bakılsa da o kumaşların nasıl eşsiz güzellikte oldukları belli oluyordu. Her türden kumaş vardı.
"Buraya bayılıyorum." dedi Alexis bakışları yukarılardaki kumaş raflarında dolaşırken. Tavanı oldukça yüksekti ve karanlık tahtalarla desteklenen tavanın derinlerinde bir yerden bir papağanın uçtuğunu gördüler. Bu terzi dükkanının sahibinin kuşuydu.
"Hoşgeldiniz." diyerek kalın koyu kestane rengi ağır perdelerin arkasından çıkıp geldi bir adam. Bal rengi saçları kısa ve karmaşıktı. Saçlarına fazlasıyla uyumlu olan hafif esmer teni ise kıvamlı bal gibi görünüyordu. Gözleri bile bal renginde parlıyor denilebilirdi. Tenine döktüğü simlerin yanı sıra simlerle parlayan kahverengi gömleği ve yılan derili pantolonu dar olduğundan onun ince bedenini ortaya çıkarıyordu. Fazla uzun boylu olduğundan yürürken süzülüyor gibiydi. Yüzüklü parmakları ve boynundaki zincirli kolyeleriyle bir uyum içindeyken tanıdığı müşterisini görünce sevinerek ellerini birleştirdi.
"Ah Alexis! Hayatım, bu ne hoş sürpriz!"
"Bana hazırladığın şeytani çekicilikte seksi dikilmiş elbiselerinden var mı?" diye sorarken büyücü tek gözünü kırpmıştı.
Adam beyaz dişlerini göstererek gülümserken kalın perdelerin arkasını işaret etti.
"Tabi ki de tatlım. Senin için her zaman hazırladığım bir şeyler vardır."
Alexis ve terzi adam perdenin arkasında kaybolmadan önce adam vampir müşterilerine küçük bir bakış atıp onlara istedikleri kumaşı seçebileceklerini, onlar için en güzel şekilde hemen dikileceğini söyledi.
Perdenin arkasındaki loş sahanlıkta bir yığın dikim için çalışan minik terziler yerine boş boş sessizce duran duvarlara yaslanmış kumaş tomarları vardı. Sahanlığı geçip başka bir odaya girerlerken terzi adam pişkin pişkin sırıtıyordu.
"Erkek arkadaşların güzelmiş. Onları benim için mi getirdin?"
Alexis daha sıcak görünen ve bir oturma odası gibi döşenen kahverengi ve kadife kırmızı desenlerle bezenmiş viktorya koltuklarına gidip birine oturdu.
"Tabiki de hayır. Onlar yerlatı sarayından geliyor Herondale." Bacak bacak üstüne atıp bala benzeyen parlak adama baktı. "Ama sanırım şu şişko olan eşcinsel."
Alexis ne zaman ciddi konuşsa Harry'e hep resmi ismiyle hitap ederdi. Harry'de ortamına göre konuşmasını ayarlardı. Koltukların arkasında kalan sandığa giderken cevapladı.
"Pekala. Düşüneceğim bakalım." Sandığı açarak içinden sis gibi akıcı elbiseler çıkarıp koluna astı. Gümişi kemerlerden oluşan, dar dantel kollu, bir savaşçı elbisesine benzeyen elbiseler o kadar eşsizdi ki Alexis yeni elbiselerine hayranlıkla baktı. Yakaları tıpkı bir Drakula'nın ki gibi kalkık ve uzun olan siyah ağır elbiseyi omuzlarından tutup kaldırdı ve memnunlukla süzdü.
"Harry, sen gerçekten muhteşemsin." Diğer elbiselerini de kucağına alarak kollarını, eteklerini, deri ya da dantel aplikelerini inceledi. Hepsi siyahtı ve hepsi birbirinden farklı dikilmişti.
Terzi Harry üzerindeki simli kıyafetleriyle parlayarak bir çabukta odanın öbür tarafına giderek sandığı kapatıp üzerine siyah bir kumaş örttü. Yuvarlak içine çökük gözleri kedi gibi büyücüyü süzerken kollarını göğsünde bağlayarak koltukların yanına yavaşça yürüdü.
"Pekala hayatım. Muhteşem Harry'inin çok fazla işi var. Burada fazla vakit geçirmeye geldiysen yanlış zamanlama."
Alexis hiç bozuntuya vermeden ayağa kalktı. Gülümsüyordu.
"Benim de fazla vaktim yok. Sana nereye taşındığımı söylesem inanmazsın."
Harry simli kollarından birini Alexis'in omuzuna atarken birlikte odadan çıktılar.
"Senin her zaman şaşırtıcı haberlerle dönmene alışkınım artık. Dökül bakalım."
Sahanlıktan geçerlerken büyücü Alexis kollarındaki yeni elbiselerini sıkıştırarak gülümsedi.
"Yerlatı sarayına yerleştim. Böyle bir şey olacağı aklımın ucundan geçmemişti ve bu benim ayağıma geldi. Saklanabileceğim en güzel ve güçlü yer bir tek orası."
Kalın perdenin arkasından geçmeden önce ikiside durakladı. Harry duvarlarında yanan şamdanlarında bal kahve şekilde parlıyordu. Alexis'in yanağına nazikçe dokundu.
"Güvenli bir yere yerleşmen çok hoşuma gitti. Haberleşiriz."
Alexis perdeyi kenara çekip dükkanın giriş bölümüne geçerken terzi adama yandan bir bakış attı.
"Elbette."
Rhys ve Burton çok beğendikleri mantar desenli yeşil kumaşın başında şapka mı yoksa boyun bağı mı olsun tartışması yaparken odanın diğer raflarının yanında duran Mige'de raflara dayalı, boyundan yüksek kumaş toplarına bakıyordu. Yüzüklü parmaklarıyla kumaşları okşuyor, arka ve ön yüzlerini inceliyordu. Alexis terzi Harry'i orada bırakarak Mige'nin yanına sessizce sokuldu. Mige'nin incelediği kumaş siyah kumlardan oluşan okyanus yeşiliydi ve yusun şeklinde kavisli açık yeşil desenleri vardı.
"Onu mu beğendin?"
Mige arkasından duyduğu sesle çok hafif irkildi. Bir vampirin arkasından gelen birini fark etmemiş olması çok garipti.
"Evet." dedi kıza bakmasa da yan gözle bakar gibi yaparak. "Güzelmiş."
Alexis daha fazla gülümsedi. Kahkaha atmamak için kendisini zor tutuyordu.
"Ama o kadınlar için dikilen kumaşlardan." dedi düzgün çıkarmaya çalıştığı sesiyle.
Mige kumaşdan elini çekti.
"Biliyorum."
Raf boyunca yürümeye devam etti. Üzeri toplu düzgün bir tezgahın yanından geçerken büyücü de peşinden geliyordu.
"Benden böyle kaçmana gerek yok." dedi büyücü Alexis. Konuşurken öyle keyifliydi ki, Mige onun bu haline karşılık daha da geriliyordu.
"Senden kaçmıyorum." derken Mige dükkanın en derinlerine ilerlemeye de ısrar ediyordu. Yavaşça yürürken peşinden gelen Alexis uzansa onu tutacak kadar yakındı.
Terzideki yardımcı hanımlar Rhys ve Burton'la ilgilenirken, Alexis'in Mige ile ilgilendiğini gören terzi Harry memnun bir ifadeyle müşterilerine son bir bakış atarak kalın perdelerin arkasında gözden kayboldu.
Alexis, Mige'nin kolundan tutarak onu perde arkasına çekti. Kendisini bir anda kiler gibi boş bir sahanlıkta bulan Mige fazla tepki vermeden bakışlarını etrafında dolaştırdı. Garip şekilde herşey tersine dönmüş gibiydi. Mige'nin normalde olması gereken bu büyücü kızdı ve kızın kaçması gerekirken kaçan Mige'ydi.
Alexis, Mige'ye gülümseyerek bakıyordu. Karşısına dikilmiş kollarındaki kıyafetleri göğsüne bastırmıştı.
"Kaçıyorsun." dedi Mige'yi baştan aşağı süzerek.
Dışarıdaki güneşli havaya rağmen Mige uzun siyah bir ceket giymişti ki olması gereken de buydu. Siyah pantolonu bol ve paçalarının arka kısmı yerde sürünüyordu. Parmaklarındaki yüzükleri ceketinin yuvarlak gümişi düğmeleriyle eş değer parlıyordu. Koyu kahve saçlarının ön kısımları nemli şekilde alnına dökülmüştü. Elleri iki yanında öyle dikilirken küçük mavi gözleri duvarda ya da yerde geziniyordu. Başını yana çevirmişti. Karşısındaki kıza nedense bakmıyordu. Eğer bu büyücü kız Mige ile bu kimse olmayan yerde dikilmeye devam ederse Mige kızı duvara yapıştırıp onun bedenindeki eşsiz yerleri keşfetmek için sabırsızlanıyor olacaktı ki ne yazık ki Mige'yi böylesine gergin kılan kızın büyücü oluşuydu...
Alexis kollarındaki tuttukça ağırlaşan elbiselerini yanındaki alçak kumaş topunun üzerine bıraktı. Ellerini beline koyarak ciddi bir konuşma havasına büründü.
"Sana karşı büyü falan yapmayacağım. Korkmana gerek yok."
Mige bunu duyduğunda kızın gözlerine bakmak zorunda kaldı. O kocaman kahverengi delici gözlere. Etrafını simsiyah boyamıştı ve bu da daha da belirgin olmasını sağlamıştı.
"Sen bunu..."

Sessizlikle Dans - II -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin