"Sonra bir şeyler olur adını koyamadığın, ve artık hiç bir şey eskisi gibi olmaz""Allah senin belanı versin Mehmet! hala salak gibi soruyorum sana, ben inandım sana ya kalbim inandı sana, ilk defa aklımı değil de yüreğimi dinledim ben."
"Bir idda yüzünden çaldın kalbimi, oysa ben öyle masum sevdim ki seni gözlerine bakarken bile utandım. Biz hiç olmamışız ki zaten biz büyük yanlışız seninle"
Zilana bu sözleri dudakları değilde, içi kan ağlayan kalbi söylüyordu sanki. Son kez Mehmet için ağlayan gözyaşlarını silerek hiç çıkarmayacağına söz verdiği kolyesini bir hırsla kopardı boynundan, Mehme'tin suratına attığında onun da gözleri dolmuştu oan.
Cana dönerek,
"hala istiyorsan yarın akşam gelin isteyin beni" dedi.
bir anlık sinirle söylediği sözleri kendi bile idrak edemezken sadece gitmeyi tercih etti Zilan, arkasında iki adamı bırakarak. Can hala olanlara inanamıyordu yüzünde istemsizce bir gülüş oluşmuştu bir an, senelerdir Zilandan bu cevabı bekliyordu, bir an önce gidip ailesine bu müjdeli haberi vermeliydi,
Mehmet ise hala idrak edemiyordu zilanın söylediklerini,
"Bidakka, ne istemesi ne gelmesi, ne diyorsun sen Zilan! yok öyle bir şey gel buraya konuşacağız!"
Mehmet Zilana doğru bir adım atacakken Ahmet onu durdurarak,
"Mehmet yeter artık bir dur kardeşim ya! yapma ne olur, Zilan ne halde görmüyor musun? yeter artık sus! bırak artık yakasını kızın bitti işte her şey bırak oda yoluna baksın"
"Ahmet duymadın mı ne dedi ? isteyin beni diyor, Allahım çıldıracağım! görmüyor musun abi bana inat yapıyor, bırak beni gidip konuşacağım onunla"
"Ne konuşacaksın lan kızla ne diceyeceksin?, nasıl iddaya girdiğini mi nasıl kandırdığını mı söyleyeceksin? en az senin kadar bende suçluyum bu konuda, seni durdurmam lâzımdı bu iddaya hiç girmemem gerekiyordu"
Mehmet öylece baka kalmıştı Zilanın ardından .Ahme'tin dediği her bir söz kelimesi kelimesine doğruydu. Mehmet bu düşüncelerle boğuşurken, Ahmet' de tarlaya gelen çocukları dağıttıktan sonra Mehmeti'de alıp kasabadan uzaklaştı.
****************
Zilanın yürüyecek ne hali nede dermanı kalmıştı, duvarlara dokuna dokuna gidiyordu adeta. Daha fazla dayanamayıp yere diz çöktü. Sanki ayakları tutmuyordu, oan öyle çaresiz kalmıştı ki elini uzatacak kimsesi yoktu, elinden bir tek ağlamak geliyordu bağıra bağıra ağlamak,
Boşluğa düşmüştü resmen, o boşlukta da sallanıyordu çaresizce. Güçlüklede olsa oturduğu yerden kalkarak, eve geldiginde direk odasına çekildi. Evde kimse yoktu odasına girdiğinde ise gözüne direk kar küresi çarptı, baş ucunda duruyordu bir hızla kar küresini alıp atacakken, kıyamadı ona zarar vermek istemedi oan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hafıza Çiçeği ( DÜZENLENİYOR)
Short Story"Mehmet içinde bulunduğu binlerce maske arasında hayatını yaşıyordu.On beş yaşında ayrıldığı memleketinden yirmi üç yaşında geri dönmüştü. Aşkı eğlence parkı zannederken, Zilanı gördüğü an çiçekler açmıştı en karanlık sokaklarında" *...