"Aşk nefrete ne yakınsın"Meraklı bakan gözler, aralarında konuşan kızlar ona bakarken yavaşca aşağı inip birbir el sıkışmaya başladı Mehmet. Arkasını döner dönmez içlerinden en meraklısı konuşmaya başladı yine.
Merve; "Sende benim gördüğümü görüyor musun Dilan?
Dilan; " Görmez olurmuyum hiç. Çok nazik dimi?" hemen yanı başında duran Dilanın omzuna vurup,
Merve; "Salak onu söylemiyorum şalvar giyinmiş görmüyor musun?"
Merve hiç soluk almadan sözlerine devam etti. " Ellerine bakmadınız mı kızlar? Birde bizim ellerimize bak." Dediğinde bir an için orada duran her kez ellerine baktı. Dilan iç çekerek, "Ah!gençliğimiz buralarda çürüdü valla" dediMerve; "Ay! bu erkekse bizim erkekler ne ayol." O anda Merveyle birlikte her kez kahkaha atmaya başladı.
Mehmet sıranın sonuna geldiğinde, Zilanın olduğunu dahi bilmeden ona doğru elini uzattı. Kafasına taktığı kırmızıya çalan eşarbını, yüzüne kapatmış tanınmamak için çaba sarfederken, böyle yaparak aslında dahada dikkat çektiğinin farkında bile değildi Zilan.
Yüzünde şaşırmış bir ifadeyle başını eğip süretini göstermeyen kadına baktı Mehmet. "Kim bu? neden yüzünü esirgiyor benden?" daha sorusunun cevabını bulmaya çalışırken, sıcak rüzgar yüzünü Mehmete göstermek istercesine Zilanın eşarbını havaya savurmuştu.
O an içlerinden Zilanın'da olduğunu gördüğünde neye uğrayacağını şaşırmıştı. Gülümseyerek yere düşen eşarbı Zilanın eline bırakıp, "Mehmet ben memnun oldum" dedi. Yüzünde mahcup bir ifadeyle Mehmete karşılık verdi oda. " Zilan bende mennun oldum"
Mehmet bir kaç saniyede olsa Zilanın elini bırakmadı. Ona doğru bir daha atıp " Benimle karşı karşıya gelmemek için sarf ettiğiniz bu çabaya hayran kaldım doğrusu. Dün arkamdan küfür ederken çok cesurdunuz şimdi ne oldu?"
Kaşlarını kaldırıp " Tabi o gün öküz derken, aslında patronunun oğluna küfrettiğini bilmiyordun dimi?"
Zilan ona doğrultan sözlere hiç karşılık vermedi. Elini sımsıkı tutan adamdan kurtarıp, sessiz kalmayı tercih etti bir an.Kızlar daha sonra bir bir traktöre binip yerlerini aldılar. Uzun süren kış ayları bitmişti. Köyün üzerini örten kara bulutlar gitmiş, yerini masmavi gökyüzüne bırakmıştı. Yılan gibi kıvrıla kıvrıla akan derenin suları coşmuş, coşku türküleri söyleyerek akıp gidiyordu sanki.
Vadi rengârenk tomurcuk ve çiçeklere bürünmüştü. Kızlar şarkılarla, türkülerle, gidecekleri yere kadar eğlenirken Mehmet'te bir yandan sürüyor bir yandan da Zilanı süzüyordu dikiz aynasından. Onun bu tavrına karşılık başını çevirdiğinde Merve' ye yakalandı o an.
" Zilan! sen tanıyor musun Mehmeti?" dediğinde, Merve'nin ses tonunda ki imayı anlamıştı Zilan. "Ne alakası var Merve! nereden tanıyacağım onu" dedi.
onun bu panik hali Merve'nin dahada soru sorma isteğini cezbetmişti.Zilanın gözlerinin içine bakıp
"Gerçi bendekide soru daha önce hiç gelmemiş ki buralara. Üstelik ne kadar celtilmen degilmi? Hepimizin elini sıktı. Hiç İstanbullu çocuğuna benzemiyor."
Zilanın konuşmasına izin vermeyip sözlerine devam etti. "Gözleri ne kadar güzel ela mı ne?Zilan kendisine bakan Merve ye dönüp, " Neyse bizi ilgilendirmez Allah sahibine bağışlasın" dedi. Kızların içinde en cana yakın, en delisi, Merveyle, Dilandı. Ne yapar ne eder eğlenmenin bir yolunu bulurlardı ama Zilan öyle değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hafıza Çiçeği ( DÜZENLENİYOR)
Nouvelles"Mehmet içinde bulunduğu binlerce maske arasında hayatını yaşıyordu.On beş yaşında ayrıldığı memleketinden yirmi üç yaşında geri dönmüştü. Aşkı eğlence parkı zannederken, Zilanı gördüğü an çiçekler açmıştı en karanlık sokaklarında" *...