♧4.BÖLÜM♧

245 50 15
                                    


                 
      "Aşk nefrete ne yakınsın"

Meraklı bakan gözler, aralarında konuşan kızlar ona bakarken yavaşca aşağı inip birbir el sıkışmaya başladı Mehmet. Arkasını döner dönmez içlerinden en meraklısı konuşmaya başladı yine.

Merve; "Sende benim gördüğümü görüyor musun Dilan?

Dilan; " Görmez olurmuyum hiç. Çok nazik dimi?" hemen yanı başında duran Dilanın omzuna vurup,

Merve;  "Salak onu söylemiyorum şalvar  giyinmiş görmüyor musun?"
Merve hiç  soluk almadan sözlerine devam etti. " Ellerine bakmadınız mı kızlar? Birde bizim ellerimize bak." Dediğinde bir an için orada duran her kez ellerine baktı. Dilan iç çekerek, "Ah!gençliğimiz buralarda çürüdü valla" dedi

Merve;  "Ay! bu erkekse bizim erkekler ne ayol."  O anda Merveyle birlikte  her kez kahkaha atmaya başladı.

Mehmet sıranın sonuna geldiğinde,   Zilanın olduğunu dahi bilmeden ona doğru elini uzattı. Kafasına taktığı kırmızıya çalan eşarbını, yüzüne kapatmış  tanınmamak için çaba sarfederken, böyle yaparak aslında dahada dikkat çektiğinin farkında bile  değildi Zilan.

Yüzünde şaşırmış bir ifadeyle başını eğip süretini göstermeyen kadına baktı Mehmet. "Kim bu? neden yüzünü  esirgiyor benden?" daha sorusunun cevabını bulmaya çalışırken, sıcak rüzgar yüzünü Mehmete göstermek istercesine Zilanın  eşarbını  havaya savurmuştu.

O an içlerinden Zilanın'da olduğunu gördüğünde neye uğrayacağını şaşırmıştı. Gülümseyerek yere düşen eşarbı Zilanın  eline bırakıp, "Mehmet ben memnun oldum" dedi. Yüzünde mahcup bir ifadeyle Mehmete karşılık verdi oda. " Zilan bende mennun oldum"

Mehmet bir kaç saniyede olsa Zilanın elini bırakmadı. Ona doğru bir daha atıp " Benimle karşı  karşıya  gelmemek için  sarf ettiğiniz bu çabaya hayran kaldım doğrusu.  Dün  arkamdan küfür  ederken çok  cesurdunuz şimdi ne oldu?"

Kaşlarını  kaldırıp " Tabi o gün  öküz  derken, aslında patronunun oğluna küfrettiğini bilmiyordun dimi?"
Zilan ona doğrultan sözlere  hiç karşılık vermedi. Elini sımsıkı tutan adamdan kurtarıp, sessiz  kalmayı tercih etti bir an.

Kızlar daha sonra bir bir traktöre binip yerlerini aldılar. Uzun süren kış ayları bitmişti. Köyün üzerini örten kara bulutlar gitmiş, yerini masmavi gökyüzüne bırakmıştı. Yılan gibi kıvrıla kıvrıla akan derenin suları coşmuş, coşku türküleri söyleyerek akıp gidiyordu sanki.

Vadi rengârenk tomurcuk ve çiçeklere bürünmüştü. Kızlar şarkılarla, türkülerle, gidecekleri yere kadar eğlenirken Mehmet'te bir yandan sürüyor bir yandan da Zilanı  süzüyordu dikiz aynasından. Onun bu tavrına karşılık başını çevirdiğinde Merve' ye yakalandı o an.

" Zilan! sen tanıyor musun Mehmeti?" dediğinde, Merve'nin ses tonunda ki imayı anlamıştı Zilan.  "Ne alakası var Merve! nereden tanıyacağım onu" dedi.
onun bu panik hali Merve'nin dahada soru sorma isteğini cezbetmişti.

Zilanın  gözlerinin içine  bakıp 
"Gerçi bendekide soru daha önce hiç gelmemiş ki buralara. Üstelik  ne kadar celtilmen  degilmi? Hepimizin elini sıktı. Hiç İstanbullu çocuğuna benzemiyor."
Zilanın konuşmasına izin vermeyip sözlerine devam etti. "Gözleri ne kadar güzel ela mı ne?

Zilan kendisine bakan Merve ye dönüp, " Neyse bizi ilgilendirmez Allah sahibine bağışlasın" dedi. Kızların içinde en cana yakın, en delisi, Merveyle, Dilandı. Ne yapar ne eder eğlenmenin bir yolunu bulurlardı ama Zilan öyle değildi.

Hafıza Çiçeği ( DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin