"Hiç bir şeyi istemedim, seni istediğim kadar"
Mehmet önünde iki yol hangisi seçeceğini bilmiyordu. O sırada Zilan, kolunu Candan kurtarıp masayı terk edeceği sırada Mehme'ti görünce bir adım daha atamadı.
Mehmet'se ikinci yolu seçmiş olacak ki, masaya gidip Zilanın kolundan tutup,
"Arabaya bin geliyorum" dedi.
"Hayır gitmeyeceğim!"
Zilanın bu sahneyi ikinci kez daha yaşamaya hiç niyeti yoktu. Bu konuşmanın sonu yine kanlı
biteceği için bu sefer durduracaktı onu.Mehmet canın üstüne yürüyüp, "Ne işin var lan! senin benim kârımın yanında, daha ne konuşuyorsun ne?"
O sırada Zilan araya girip,
"Mehmet lütfen! bak bir şey yapmadan önce bir dinle beni, yine yanlış anlıyorsun. Ben!"
"Sen ne, sen ne yine ben artık ne düşüneceğimi şaşırdım Zilan! sus ve arabaya geç şimdi, daha seninle de konuşacağız merak etme!"
Dediğinde Can,
"Ne oldu kıskandın mı? biliyor musun hiç hak etmedin sen Zilanı, ama senin gibi alçak bir herifle evli bile olsa, ben her zaman onun yanında olacağım bunu o kafana sok oğlum!"
Alaycı gülümsemeyle,
"Zaten boşanacak maşsınız da, bu demek oluyor ki hala bir şansım var dimi?"
Zilan; " kes sesini Can! saçma sapan konuşma"
Mehmet'in elinden tutup, "Gidelim hadi lütfen" dedi.
Mehmet elini Zilandan çekip, daha fazla kendine hakim olamadı. Cana kafa göz dalarken, etraftakiler ise sessizce izlemeyi tercih ettiler,
Bir kaç saniyede olsa kafasını çevirdiğinde Zilanın olmadığını görünce, Canın üstünden kalkıp oda çıktı Zilanın pesinden. Dışarı çıktığında nefes nefese kalmış gözleri onu arıyordu Mehmet'in, bir an için Zilanı gördüğünde arabaya binip önünü keserek,
" Ben sana arabaya geç demedim mi?"
Zilan bütün gücüyle saçlarını ellerine geçirip,
"Yeter artık! ben çok yoruldum Mehmet bırak peşimi, git kavgana kaldığın yerden devam et sen!"
Mehmet hiç istifini bozmadan Zilanın kolundan tutup, zorla arabaya bindirdikten sonra kendide sürücü kursuna geçip son gaz sürdü arabayı. Yol boyunca ikisinden de ses çıkmıyor du eve geldiklerinde, Zilan bir sinirle arabanın kapısını çarpıp merdivenlerden çıkarken,
Mehmet ise avazı çıktığı bağırıyordu,
"Çarp sen kapıları çarp! Öyle arkanı dönüp gidemezsin gel buraya konuşacağız"
O sırada çalışkanların hepsi dışarı çıkarken, Meryem hanımın işaretiyle hiç bir şey olmamış işlerine geri döndüler.
Arkasını dönüp,
"Daha ne konuşacağız ya, gider gitmez nasıl boşanma davası açtığını mı? yoksa, İstanbullar' da kızlarla nasıl fink attığını mı hangisini?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hafıza Çiçeği ( DÜZENLENİYOR)
Short Story"Mehmet içinde bulunduğu binlerce maske arasında hayatını yaşıyordu.On beş yaşında ayrıldığı memleketinden yirmi üç yaşında geri dönmüştü. Aşkı eğlence parkı zannederken, Zilanı gördüğü an çiçekler açmıştı en karanlık sokaklarında" *...