* BU HİKAYEDE Kİ TÜM MULTİMEDYA GÖRSELLERİ İNDİGOYU TEMSİL EDER. İNDİGO ADINI HİNDİSTAN'DA Kİ BİR AĞAÇTAN ALMIŞTIR VE EN ÖNEMLİSİ İNDİGO MAVİNİN BİR TONUDUR.
14 Kasım.
Kaderimin kanlı harflerle yazıldığı gün. Bugünü böyle adlandırmayı severim. Sanki o zaman yaşadıklarımın sadece acı olan tarafı değil de biraz olsun romantik olan bir tarafı varmış gibi geliyor.
Altına olan alerjime rağmen altın küpelerimi taktım. Aynaya bakarken salonda benim konuşmamı bekleyen binlerce kişi yokmuş gibi rahat görünmeye çalışıyordum fakat her sene olduğu gibi bu kayıtsızlığımın da salona adımımı atar atmaz sona ereceğini biliyordum. Topuklu ayakkabılarımla salona giriş yaptığım anda sosyetenin tüm kadınları aralarında fısıldaşırken yerli bir kızılderili kadar tecrübeliymiş gibi bakışlarını ok şeklinde bana fırlatacaklarını biliyordum. Zehirli okları ve o pervasız sözleri...
Babam yine o günün sabahı odama gelip beni uyarmıştı. "Bunu yapmak zorunda değilsin." Evet, ben de ona buna zorunda olmadığımı söyledim ama neden bir kez olsun bunu severek yaptığımı düşünmüyordu ki? Onun da oklarını fırlatan kızılderililerden farkı yoktu. O da ölenin toprağa karıştığı gün gerçekten öldüğünü düşünecek kadar yaşama bağlıydı. Onu suçlayamazdım. Ne olursa olsun, o benim babam ve görüştüğüm tek akrabamdı. Sanırım ömür boyu onunla iletişim kurmaya devam edeceğim.
Salona adımımı atar atmaz gözlerim Alp'i aradı. Onu göremeyince içimde oluşan hayal kırıklığını şaşkınca fark ettim. Nişanlım olduğu için onu merak etmem normal görünebilirdi ama ben her zaman duygularını gömen ve bunu göstermemeyi gurur haline getirdiğim için, konu ne zaman Alp olsa yelkenleri tüm fırtınalara rağmen suya indirmemeye gayret ederdim. Daha sonra kadrajıma babam ve onun koluna girmiş çok çok sevgili eşi Gülden takıldı. Benimle gurur duyuyor gibi görünseler de bunun her sene tekrarlanan gereksiz bir gece olduğunu düşündüklerine emindim, neyse ki ne düşündükleriyle ilgilenmiyordum. Birden içimi yumuşatan tek dostum Pelin'i gördüm. Ortaokul yıllarımdan bu yana hep yanımda olan, tüm kapsilerimi, öfke nöbetlerimi çeken ve asla beni terk etmeyen tek insan. Yanına yaklaşırken yüzündeki gülümsemesi soldu çünkü yine kimsenin başaramadığı gibi bakışlarımın altındaki manayı çözmüştü.
"Merak etme, buralardaydı. Birazdan gelir," dedi iki elimi de sıkı sıkı tutarak. Ona Alp'in umurumda olmadığını söylemem beyhude olurdu. Beni benden bile daha iyi tanırdı Pelin. Açıkçası benim aksime bu kadar temiz kalpli bir insanı hak edecek ne yaptığım konusunda asla fikrim yoktu ama bazen de Pelin'in düşüncesine göre de bu böyleydi, onu bana annemin gönderdiğini düşünürdük. Annem hayatımdan çıkmıştı ve birden Pelin hayatıma gökten düşer gibi girmişti. Kardeşim olsa bile onu Pelin'i sevdiğim kadar seveceğimi düşünmüyordum. Her şeyden öte derinden bir sevgiydi bu. Hatta babamdan dolayı erkeklere karşı bu kadar katı ve soğukken bile beni Alp'le tanıştıran, tüm tabularımı yıkmam için bana yol çizen bile Pelin'di.
Derin bir nefes alarak sahneye yürüdüm. Her sene olduğu gibi gözüm kalabalığı dikkatlice taradı. İşte o zaman tüm sıkıntılar ve endişeler son buldu. Yine buradaydım. Annem için. Topuklu ayakkabılarım tok sesler çıkarırken içimden dizlerimin titrediğinin fark edilmemesi umuduyla dua ediyordum. Psikologumun taktiğine uyarak burnumdan derin nefesler alarak ağzımdan verdim. Sahneye ulaşıp mikrofonun başına geçtiğimde birazdan duyacağım kendi ekolu sesime hazır oldum ve yavaşça başımı mikrofona eğdim.
"Öncelikle hepiniz hoş geldiniz," dedim heyecanımı büyük bir ustalıkla saklayarak. Babam dikkat kesilmiş beni izliyordu. Gerek olmadığı halde kendimi tanıttım. "Ben Aydan Kömürlü. Tiyatronun bülbülü lakaplı Aybike Kömürlü'nün kızı." Annemin lakabı buydu. Tüm müzikallerde, tüm oyunlarda sesiyle herkesi büyülerdi. En iyi yapım şirketlerinden gelen albüm teklifleriniyse reddederek hep istediği şeyi yapıp tiyatro sahnelerinden inmemişti. O güne kadar : 14 Kasım. "Onun bu ölüm yıl dönümünde yine sevenleri onu yalnız bırakmadı." Gazetelerin flaşları gözümü alırken devam ettim. Onun adına yapmış olduğum mücevher tasarımlarından bahsettim bir süre. Yalandan göz yaşları arasında asıl gerçeği bilen babamla bir ara bakışlarımız çakıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNDİGO
FantasyHayatta en sevdiği insan, annesinin intihar etmesiyle en ağır sınavını verdiğini zanneden Aydan, bir şekilde yakın dostu Pelin sayesinde hayata tutunmaya gayret eder fakat bir gün hiç görmemesi gereken bir olaya şahit olmasıyla ölümün kıyısına doğru...