* BU HİKAYEDE Kİ TÜM MULTİMEDYA GÖRSELLERİ İNDİGOYU TEMSİL EDER. İNDİGO ADINI HİNDİSTAN'DA Kİ BİR AĞAÇTAN ALMIŞTIR VE EN ÖNEMLİSİ İNDİGO MAVİNİN BİR TONUDUR.
Bir şeylerin kıymetini yok olduğunda fark etmek. Bunun sözlükte tek kelimelik bir anlamı olmalı. Kapıyı kapanınca görmek, kalbin ağrıyınca peşine düşmek, aşık olunca kuyruk sokumunda oluşan o hisle uyanmak. Bana mısın demeyen o kör düşünceler hala uyandırır beni sabaha doğru. Hep aynı saatlerde. Sabah ezanı sırasında. Sanki o an sadece ben ve müezzin ayakta. O söyler, ben dinlerim ucu iyice körleştirilmiş tığ gibi gırtlağından fırlayan ateş parçalarını.
Güneş'imi de kaybedince fark ettim işte. Gözlerimi açtığımda Işık'ın evindeydim. Uzayın bilinmeyen bir noktasındaydım aynı Dünya'da olduğum gibi. Herkes gibi. Tek fark Güneş yoktu. Uyandım ama hala semada her yer yıldızlarla aydınlatılmış haldeydi. Çocukken gece olunca "Allah ışıkları kapattı" derdim. O andaysa bana ışıklarını hiç açmıyordu sanki. Sadece göğe serptiği birkaç ateş böceğiyle beni oyalıyordu.
Yorgun bir şekilde kalktım yataktan. Her bilinmeyen bir durumda hissettiğim gibi kalbim kaçmak istercesine çarptı. Neden buradaydım? Burası ceza mıydı yoksa ödül mü? Işık'ı düşününce yine kuyruk sokumuma kadar oluşan o tuhaf ama zevk verici hissi içime çektim. Cezaysa bile bundan zevk alıyordum sanırım.
Başımı tavana kaldırıp burnumdan derin bir nefes aldım ve Işık'ı görmeden önce o içimde oluşan kaygan hissin keyfine varmaya çalıştım. Kalbimden bir fıskiye gibi ucunu kaçırarak içinde ki her duyguyu her yere fırlatıyordu. Karnım ağrıyordu. Karanlığı daha da arzuluyordum. Sonu ne olursa olsun bu eşsiz duyguyu yaşamayı bile nimet sayar oldum. Hem tehlike öncesi bir his hem de orgazm öncesi patlama anı gibi. Muhteşem bir karışım ve kalpte peyda olan dayanılmaz bir sızı. Deliriyor muydum acaba? Bir anda panikle kendime gelmeye başladım ama yere baktığımda ki o soğuk zeminin de Işık'a ait olduğunu fark ettim. Her yerde o varken ondan ve bu duygulardan nasıl kaçabilirdim ki? Var mıydı bunun formülü? İçimden bir his bunun tek yolunun burada olduğumu reddetmek yani delirmek olduğunu söylüyordu. Korkarak ayağa kalktım ve makyaj masasına yaklaştım.
Aynaya baktığımda yüzümün aldığı hal bile ne kadar berbat halde olduğumu gayet belli ediyordu. Muhtemelen Işık beni bu halde görse bir şey olduğunu düşünüp korkardı. Olmuştu da aslında.
Dağılmış saçlarımı titreyen sol elimle geriye attım ve aynaya bakmaya devam ettim. Daha iyi gözükmek isterdim. Aslında Işık gibi güzel olmak isterdim. O zaman öz güvenim her yeri yakıp geçerdi. Sanırım onu kıskanıyordum. Onun gibi güzel görünmek ve herkesi kendime hayran bırakmak istiyordum. Acaba kendisinin farkında mıydı? Umutsuzca aynadan uzaklaştım ve odanın kapısına baktım. Ayak sesleri geliyordu. Işık ayakta olmalıydı. Başımı eğip derin bir nefes almaya çalıştım. Karşısına nasıl çıkacaktım şimdi?
Belki bir gün birini sevebilirim hatta umutsuzca aşık olabilirim diye düşünürdüm ama böyle olacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Bilseydim zaten bu hislerden ölesiye kaçardım. Tekrar aynaya bakıp hemen kendime çeki düzen vermeye çalıştım. Saçlarımı düzeltirken aynadan gözüm dolaba takıldı. Bir an düşündüm ve hemen dolaba koştum. İki kapısını da hevesle açarak giyecek güzel şeyler baktım. Diana'nın kıyafetleri dikkat çekiciydi ve utansam da şu an istediğim kıyafetlerin bunlar olduğunu fark ettim.
Oldukça kısa olan ince hardal rengi bir şortu giydim. Ardından da dantel kol işlemesi olan açık renkli bir askılı giydim üstüme. Aynanın tekrar karşına geçtim ve gülümsedim. Fena değildi. Hemen tarağı elime alıp saçlarımı hevesle taradım. Güzeldim. Tatlı gözüktüğümü umarak gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNDİGO
FantasyHayatta en sevdiği insan, annesinin intihar etmesiyle en ağır sınavını verdiğini zanneden Aydan, bir şekilde yakın dostu Pelin sayesinde hayata tutunmaya gayret eder fakat bir gün hiç görmemesi gereken bir olaya şahit olmasıyla ölümün kıyısına doğru...