O KADAR GÜZEL YORUMLAR GELDİ Kİ PERŞEMBE'YE KADAR DAYANAMADIM. TEK SÖYLEYEBİLECEĞİM BU.
* BU HİKAYEDE Kİ TÜM MULTİMEDYA GÖRSELLERİ İNDİGOYU TEMSİL EDER. İNDİGO ADINI HİNDİSTAN'DA Kİ BİR AĞAÇTAN ALMIŞTIR VE EN ÖNEMLİSİ İNDİGO MAVİNİN BİR TONUDUR.
O kadın tarafından yine ikinci anons verildi ve ikinci yemeklerimiz geldi. Yine aynı yemekler. Yoğurt çorbası, yumurtalı ekmek, türlü ve kırmızı elma. Kız yemekleri masamıza koyarken bana doğru eğildi ve elimi tuttu. Ben daha ne olduğunu anlayamadan odayı terk etti. Avucumu yavaş yavaş açarak kağıtta ki notu okudum.
Sırada ki o. Ona yardım et!
Panik içinde başımı yanımda ki yatağa çevirdim. İştahla yemeğini yiyordu yine. Onu sevmiş miydim? Belki. Ama bundan daha çok ona acıyordum. Hiçbir şey anlamadan yenileme odasına gidecekti ve daha da fenası komadan uyanacağını düşünerek buna sevinecekti. Uyanmak diye bir şey yoktu. Asla olamazdı. Evet, ona acıyordum. Bana ne demişti? Organlarımızı korumalıyız. O organlarla ne yapıyorlardı?
"Hey, iyi misin? O kadar kriz geçirdin ama seni hiç ağlarken görmedim."
"Ne?" dedim şaşırarak. "Ben mi?"
"Evet," dedi bir an yemeğine ilgisini yitirerek, "ağlıyorsun."
"Ailemi özledim sanırım," dedim.
Başını salladı anlayışla. "Umarım en kısa zamanda yenilenirsin."
Kes sesini sarışın!
Yüzümde ki öfkeyi fark edince gülümsedi. "Gerçekten ilginç bir kızsın."
Sarışın yemeğini yedikten sonra dolaşmak için odasından çıktı. İçeri geri döndüğünde keyfi oldukça yerindeydi. "Sabah karşılaştığımız yaşlı ihtiyar var ya."
"Ne olmuş ona?" diye sordum telaşla. Açıkçası şu an bu binada meydana gelen her olaya telaşlanmaya uygundum.
"Yenileme odasına gitmiş," dedi gözleri parlayarak.
Bir sonra ki sensin sarışın.
Heyecanla anlatmaya devam etti. "Onun adına çok sevindim, yılbaşına yetişmek istiyordu. Eşine İskandinav turu için söz vermiş," dedi ve kendini yatağa atıp gülerek tavana baktı. "Çok şanslısın ihtiyar, yetişeceksin."
Neredeyse nefesim kesiliyordu. Pencereye baktım. "Sanırım dışarı çıkacağım, hava almam lazım."
"Peki, senin yemeğini yiyebilir miyim?"
"Hah?"
"Yemeğin diyorum. Dokunmamışsın bile."
"Olur," dedim donuk bir halde. Odadan çıktım.
Başımı boş koridora çevirdim. Kimse yoktu. Ekrana baktım, gözleri olmayan kadın gülümseyerek ekranda duruyordu. Bu sadece bir kayıt da olsa çok korkunçtu. Ekrana yaklaştım ve beni ürkütse de gözlerinin olması gereken yerde ki boşluğa baktım. Yakından, çok yakından... Bu transa geçmek gibi bir şeydi. Yaklaştıkça beni içine alıyordu sanki. Rahatsız ediciydi, gözlerimi çevirmek istedim ama beni içine çekiyordu sanki. İçinden çıkamayacağım bir çukur gibi. Sanki sadece siyah değildi, çok saçma ama başka bir renk daha vardı o kara çukurlarda. Bakmak istemiyordum, kaçıp gitmek istiyordum ama beni kendine çekiyordu. Elimde değildi, gidemiyordum. Kara delikler davetkardı. Beni içine almayı isteyecek kadar davetkar. Beni aştığını hissediyordum. Hayır, bu sadece ekran değildi, burada açık bir şekilde bana doğru yayılan bir enerji vardı. İçime doğru yol alan, beni tahrik eden hatta beni ıslatan, azdıran, cinselliğimle oyun oynayan. Hayır, bırak beni! Çek o çukurlarını gözlerimden. Cinsel organımda kalp atışları, beni kesen bir nefes... Hayır, hayır, bırak beni! Bir el... Ah, sonunda bir el sırtımdaydı. Beni çektiği gibi mavi renkle beraber gözümde şimşek çakar gibi bir his oluştu. Beni çeken bedenle yere yığıldığımı hissettiğim anda gözlerime perde indiğini fark ettim ama paniğim esnasında görüş açım yavaşça yerime geldi. Başımı nefes nefese arkama çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNDİGO
FantasyHayatta en sevdiği insan, annesinin intihar etmesiyle en ağır sınavını verdiğini zanneden Aydan, bir şekilde yakın dostu Pelin sayesinde hayata tutunmaya gayret eder fakat bir gün hiç görmemesi gereken bir olaya şahit olmasıyla ölümün kıyısına doğru...