* BU HİKAYEDE Kİ TÜM MULTİMEDYA GÖRSELLERİ İNDİGOYU TEMSİL EDER. İNDİGO ADINI HİNDİSTAN'DA Kİ BİR AĞAÇTAN ALMIŞTIR VE EN ÖNEMLİSİ İNDİGO MAVİNİN BİR TONUDUR.
Yol ayrımından hızlıca dönünce Janan'ın dediğini kafeyi gördüm. Bu dairesel sembol davut yıldızıydı. Etraf ahşaptan görünüyordu. Hızlıca iki kapısını da açıp girdim. Kimse bana bakmadı. Bir iki masa doluydu. Sarmaş dolaş oturan çiftin önünde ki masaya geçtim.
İşinden dolayı gayet bıkkın görünen soluk tenli bir kız bana doğru geldi. Kahve söyledim. Kahveyi içerken Işık'ın gittiğimi fark edip etmediğini düşündüm. Peki ya Fitzgerald ne yapmıştı? Çok geçmeden pişmanlık tamamen içime işledi. Ne olursa olsun Fitzgerald'ı orada yapayalnız bırakmamam lazımdı ama ne yazık ki ben de kime güveneceğimden emin olamıyordum.
Fitzgerald... nasıl desem, sanki çocuksu bir heyecanla bir gün beni tamamen unutacak gibi geliyordu. Etrafımda güvenilecek biri olmaması ne kadar acıydı. Bir şekilde burada tek başıma ayakta durmayı öğrenmeliydim ama nasıl? Omzuma giren ağrıyla yerimden sıçradım. Arka masamda ki çift sarhoş sarhoş bana bakıyordu. Kalkıp geçerken bana çarptıklarının bile farkında değillerdi sanki.
En sonunda çocuk " af edersin," dedi gülerek ve gitti. Başımı çevirdim sadece ve ayağımın ucunda bir parıltı fark ettim. Bu bozuk bir paraydı ama daha önce hiç görmediğim bir şeyi. Merakla paraya uzandım. Çift tam kapıdan çıkmak üzereydi ki elimi kaldırarak seslendim.
"Hey! Bakar mısınız?"
Çocuk kıza kolunu attığı için birlikte tek vücut halinde bana döndüler. Ne diyeceğimi duymak için merakla dururlarken bir süre bakıştık sonunda. "Af edersiniz, sizi birine benzettim galiba." Tekrardan umursamaz hallerine geri döndüler ve kafeden çıkıp gittiler. Şimdi elimde onlardan düşen para vardı. En azından bunu kullanabilirdim.
"Afiyet olsun."
Garson kızın geldiğini fark etmemiştim bile. Yüzüne baktığımda bugün intihar edecek gibi duruyordu. Hayattan bezmiş bir hali vardı.
"Teşekkür ederim," dedim gülümseye çalışarak.
Derin bir nefes alarak ağırlığını diğer ayağına verdi. "Başka bir şey?"
"Yok."
Bana bakmaya devam edince ne istediğini çok geç anladım. "Para tabii ki, pardon," dedim hemen ve elimde ki bozukluğu masaya koyarak ileriye sürdüm. Kaşlarını çatarak önce paraya sonra bana baktı. İlk başta şaşkın görünse de çok geçmeden sinirlenmişti. "Dalga mı geçiyorsun?"
"Param bu kadar," dedim çekingen bir tavırla çünkü kızın gözlerinden her an cinayet işleyebileceğini hissetmiştim.
"Oradan ben dilenci gibi mi gözüküyorum?" dedi bağırarak. Etrafta olan tek tük insan da bana bakınca kendimi iyice yerin dibine sokmak istedim. İnsanlar neden bu kadar kabaydı? Gerçekten dayanamıyordum artık. Çocuk gibi de oturup ağlamak hiç istemiyordum. Nasıl kurtulacaktım bu azaptan? Herkesin benim üzerimde gücü var gibiydi sanki.
"Lütfen bağırmayın," dedim yalvarırıcasına.
İki elini de masaya hiddetle vurdu. "Bak ne diyorum, bence sen o parayı fitil niyetine kıçına sok!" Ağzım açık kaldı. Benimle şu ana kadar kimse böyle konuşamamıştı.
"Sen.. ne diyorsun?"
"Hey, Ellizha ne oluyor?" diyen başka bir garson geldi. Temiz yüzlü bir çocuğa benziyordu.
Elizha denen kız önlüğünü bir hiddetle çıkardı, elinde top gibi yuvarladı ve onun avucuna alarak içine yerleştirdi. "Elinin körü oluyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNDİGO
FantasyHayatta en sevdiği insan, annesinin intihar etmesiyle en ağır sınavını verdiğini zanneden Aydan, bir şekilde yakın dostu Pelin sayesinde hayata tutunmaya gayret eder fakat bir gün hiç görmemesi gereken bir olaya şahit olmasıyla ölümün kıyısına doğru...