9.BÖLÜM DOSTLUK

52 11 22
                                    

* BU HİKAYEDE Kİ TÜM MULTİMEDYA GÖRSELLERİ İNDİGOYU TEMSİL EDER. İNDİGO ADINI HİNDİSTAN'DA Kİ BİR AĞAÇTAN ALMIŞTIR VE EN ÖNEMLİSİ İNDİGO MAVİNİN BİR TONUDUR.

"Niye gülüyorsun?" diye sordum. İmalı bir baş hareketiyle başını bana doğru salladı. "Sen önce kendine bak," dedi sakin bir şekilde gülümseyerek.

O an yanaklarımın gülümsemekten nasıl da kasıldığını fark etmiştim. Başımı iki yana sallayarak Işık'ın bizim için hazırladığı ve neredeyse "romantik" olarak adlandırılabilecek sofrasına baktım. 

"Ne oldu?" diye Fitzgerald'ın sesini duyunca gözlerim daha da hızlı doldu.

Omzumu silktim sadece.

"Konuş benimle Aydan," dedi. Ona baktığımda yüzünde benim için gerçekten telaşlandığını görebiliyordum. Bu inanılması güçtü. Çünkü hiçbir zaman çevrem kalabalık olmamıştı. Benim için telaşlanabilecek insanların sayısı annemden sonra hızla düşmüştü. Geriye babam, babaannem ve ne kadar tartışılsa da Pelin ve Alp kalmıştı.

Tabağın yanında gelişi güzel duran etli elini sıktım. Şaşkınlıkla bana baktı. "Teşekkür ederim."

Oyuncu bir tavırla etrafına baktı. "Bana mı teşekkür ediyorsun?"

Sinirim bozuk olsa da güldüm. Biraz daha sakinleşince sadece başımı salladım. "Böyle ürkütücü bir sürgündeyken insanın önemsendiğini bilmesi gerçekten güzel bir his."

"Aynı durumdayız. Unutuyorsun galiba." dedi havayı dağıtmaya çalışarak.

Huzursuz bir şekilde önümde özenle hazırlanmış masaya baktım. Işık bunu bizim için yapmıştı. Belki beni tek önemseyen burada Fitzgerald değildi. Bir an Işık tarafından önemsenmiş olmak içimde ılık bir rüzgarın esmesine ve o rüzgarın da omuzlarımın karıncalanmasına sebep oluşuna şahit oldum.

"Aydan."

Hayallerimden uyanınca Fitzgerald'ın karşımda ki yakışıklı yüzünü fark ettim. Bana bir şey söylemiş olmalıydı.

"Af edersin," dedim.

"Sen diyorum." dedi utana sıkıla. "Hiç merak ettin mi beni?" dedi neredeyse gözlerini kaçırarak.

Elimde olmadan hırçınlaşarak cevap verdim. "Dalga mı geçiyorsun? Aklımı kaçıracaktım neredeyse. Işık'a seni hemen bulup getirmesini ben söyledim."

Oradan nasıl görünüyordum bilmiyorum ama Fitzgerald'ın gözleri büyüdü. "Sen ciddi misin?"

Başımı yana eğdim ve gözlerimi kıstım. "Bana baksana sen. Ben oradan gerçekten taş kalpli mi görünüyorum?"

Öfkeli halime bakıp sırıttı ve çapkınca gülümsedi. "Hayır ama galiba senin bu hallerine bitiyorum."

Bu işte hayatımda hiç karşılaşmadığım bir şeydi. Ben birine öfkeleniyordum ve buna karşılık karşımda ki beni aşağılık bir şıllık olmakla suçlamak yerine bu halimi sevdiğimi mi söylüyordu? Benim şaşkın suratıma bakıp daha da gülerken bir öksürük sesiyle ikimiz de irkildik. Geriye baktığımda Işık sanki bizi yanlış bir halde yakalamış gibi bakışları karşıda ki boş tezgaha odaklanmış halde konuştu.

"Yemeğinizi bitirdiyseniz kalksanız diyorum artık. Bu gürültüyle uyumak gerçekten zor."

Gözlerim büyüdü. Nedense Işık'ın bizimle ortak bir şeyler yaptığına inanmak bana çok güç geliyordu.

"Sen uyuyabiliyor musun?"

Tepeden bana ters bir bakış attı. 

"Yok. Sadece fotosentez yapıyorum." dedi ve mutfağı terk etti.

İNDİGOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin