14.BÖLÜM MİSAFİR

42 10 18
                                    

* BU HİKAYEDE Kİ TÜM MULTİMEDYA GÖRSELLERİ İNDİGOYU TEMSİL EDER. İNDİGO ADINI HİNDİSTAN'DA Kİ BİR AĞAÇTAN ALMIŞTIR VE EN ÖNEMLİSİ İNDİGO MAVİNİN BİR TONUDUR.

Peki ya bu yüzden mi çekmiştim ben tüm bu acıları? Sadece annemi görmek için miydi buraya yolumun düşmesinin nedeni?

Öldüğü yaşından daha genç, daha diri, daha enerjik ve daha da mutlu görünüyordu. Benden daha hayat dolu olduğu kesindi. 

Kendi etrafında dans ederek dönen ve ağzı kulaklarında güzel kadın, sen miydin beni ateşlere atan?

Her zaman ne durumda olduğunu merak ederdim. Kendi kendime sorardım sürekli. Şu an nerede ve nasıl diye. Bir süre sonra sorular katlanılmaz boyuta gelince bunları bastırırdım içimde. "Düşünme" derdim. Ne de olsa bir gün ben de ölecektim ve belki de öğrenecektim, nerede nasıl olduğumuzu ya da onun nasıl olduğunu. Ya da hiç var olmamış gibi yok olacaktım. 

Ama o vardı. Şu an karşımda ve keyifle dans ediyordu. Onu hayatımda hiç görmediğim kadar mutlu görünce kalbimin defalarca kavrulmasına rağmen intihar etmenin onun için gerçekten iyi olduğuna karar verdim.

Babam onu yok saymıştı ve demek ki hayatında geri kalan o boşluğu ben dolduramamıştm. Biz onu mutlu edememiştik bir şekilde. Ve şu an dans ediyor ve benim bile o ana kadar hiç tatmadığım keyfi tadıyordu. 

Biz ona külfet, hayatı ve şöhreti ise ona eziyet olmuştu ama yine de içimde ki coşkuya rağmen üzülmeden edemedim.

Bir kazayla ya da ne bileyim bir hastalıkla ayrılsaydı aramızdan en azından ben bir yalanla büyüyebilirdim. Biz onu mutlu ettik ama o istemeden aramızdan ayrıldı ama hayır, gerçek tüm çıplaklığıyla karşımda dans ediyordu. O bizden kurtulmuştu.

Ben, onun küçük kızı bile onu hayatta tutmak için yeterli bir sebep olamamıştı.

Bu ölümlerden ağır bir ölümdü. Ölüm siyahsa intihar en koyu tonuydu. Diğeri koparılmaksa şayet bu terk edilmekti.

Maskeler tekrar takıldı ve bu sefer eller tutuşarak bir halka oluşturdu. Alkışlar yine koptu. Yanımda ki birkaç baş yere çökmüş halime bakarak kenara çekildi. Ne kadar tuhaf göründüğüm umurumda değildi. Asıl bu durumda normal görünürsem tuhaf olurdu. O sırada başıma saplanan ağrıyla sahneden başımı çevirdim. Hiçbir şeye benzemeyen ve sanki beynimi içten içe kemiren bir parazit gibi birden baş gösteren sinsi ağrı daha önce gördüklerimi belleğimden siliyordu sanki.

Orada annemi... ya da başkasını mı görmüştüm? Emin olamıyordum artık. Birden ortaya çıkıp sivrilen hafıza kaybı gibi zihinsel bir oyunun ağına düştüğümü idrak etmeye başladım. Tekrar başımı kaldırıp sahneye baktığımda maskelerini yüzlerine geçirmiş kadınların attığı kahkahalar sinirlerime dokunmaya başladı. Evet, annemi görmüştüm ama ne zaman gördüm ya da hangi renk elbiseyi giyen kadındı? Yavaş yavaş zihnimden bu anın silindiğini görürken panikle onu yakalamaya çalışıyordum ama zamanı tutmaya çalışmak gibi beyhude bir çabaydı bu.

O sırada kolumdan tutulup kaldırıldığımı fark ettim. Tekrar yere kapaklanıyordum. Panikle arkama baktığımda Diana'yı gördüm. Yavaş yavaş demin ki anılar zihnimde sislerin içerisine daha da gömülürken Diana ateşli bakışlarını yüzüme dikti.

"Sonunda buldum seni," derken hala beni bulmanın şaşkınlığı içinse görünüyordu.

"Neden arıyorsun ki beni? Bıraksana," dedim kolumu çekmeye çalışarak ama tutmaya devam etti.

"Gidiyoruz."

"Nereye?"

"Bize tabii ki başka nereye olacak."

İNDİGOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin