Sessizce yan yana eve doğru yürüdük. Aramızda en az on adımlık bir mesafe vardı ve biz sanki birbirine sarılan o iki kişi değilmişiz gibi hiç konuşmadan yol aldık.
Bağımsızların evine yaklaşmıştık. Bahçeye girdiğimizde adımlarım yavaşladı. Işık durdu ve ciddiyetle yüzüme baktı. Ne düşündüğümü anlamaya çalışıyor gibiydi.
"Sen kötü biri değilsin," dedim en sonunda.
Acı acı gülümsedi. "Emin misin?"
Başımı salladım. "Herkesin seni tek tek bıraktığını söylemiştin ya," dedim.
"Evet," dedi bu konunun açılmasından rahatsız olarak.
"Senden neden kaçtıklarını ve rahatsızlık duyduklarını anlıyorum. Seni sevdiklerinden ayıran bir köprü olarak görüyorlar."
"Belki de," dedi onlara hak verir gibi.
"Ama bir şeyi çok iyi anladım Işık."
Bana baktı ve ilgisini saklamaya çalışırcasına boğazını temizledi. "Neyi?" Bunu gururundan önemsemiyormuş gibi sorsa da merak ettiğini biliyordum.
"Babaannem hep Cennet'e giden yolun Cehhennem'den geçtiğini söylerdi. Bu yol zor. Çetrefilli. Ama zamanında bunu kabul ettik, biliyorum. Bir şekilde bunu başaracağım." Tüm dikkatiyle bana bakıyordu. Onun böylesine dikkatini çekmek harikaydı.
Gözlerini dikkatle benden ayırmayarak, "ağlama" dedi. O söyleyene kadar ağladığımın farkında bile değildim.
"Sanki annem bugün ölmüş gibi," derken sesim kulağıma o kadar zayıf geldi ki neredeyse kendime acıyacaktım.
"Aslında öyle sayılır," dedi son derece duygusuz bir tonda.
Derin bir nefes aldım sözlerimi toparlamak için. "Ben nasıl bir insan olduğumu bilmiyorum Işık. İndigo, kristal ya da yıldız... Bunlar benim için çok yeni ve karışık kavramlar. Tek bildiğim bir şey var. Ben seni terk edenlerden olmayacağım ya da Su gibi ihanet eden biri."
"Neden?" diye sordu birden hesap sorar gibi.
"Nasıl neden?"
"Sana onca laf söylememe rağmen neden işte? Gururunu kıracak ne bok varsa yaptım. Aşağıladım. Ne şimdi bu? Sana hakaret edilmesinden mi keyif alıyorsun?" Güldüm. Kaşlarını çattı. "Neden gülüyorsun?"
"Bunun yüzde birini başkası yapsa ona neler yapacağımı düşündüm de." Başımı kaldırdığımda Işık'ın göğsünün hızlı hızlı inip kalktığı fark ettim. Kilometrelerce koşmuş gibi nefes nefeseydi. Ağzımdan çıkan her söz tüm kaderi değiştirecek gibi gözlerini bile kırpmıyordu. Konuşmaya devam ettim. "Ne yapmaya çalıştığını anlamadım mı sanıyorsun? Beni sadece kendinden uzaklaştırmaya çalıştın."
"Evet çünkü gördün. Etrafımdakilerin derbeder olma gibi fevkalade özellikleri falan var."
"Ama hiçbiri ben değildi Işık. Ben Su gibi gelip senden aşk dilenmem ya da sana bir sorumluluk yüklemem. Ayrıca güzel olmadığım konusunda haklısın." Bunu kabul etmeme oldukça şaşırmış gibiydi. "Hatta başlarda aldatılmamı bile buna yormuş olabilirim. Sanki tek sorun Pelin'in benden da.."
"Ne aldatılması?" diye sordu birden dikkat kesilerek. Bunun bu kadar dikkatini çekmesi ilginçti. Demin ki ifadesizliği şimdi tamamen gitmişti. Bakışlarımı görünce hemen başını indirdi ve boğazını temizledi. "Hiç bahsetmedin de o yüzden."
"Önemli değildi. Eski nişanlımdı. Sanırım o zamanlar sorunun her zaman dışta olduğunu düşünürdüm."
"Sen güzelsin," dedi birden bunu itiraf etmenin şaşkınlığı içerisindeymiş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNDİGO
FantasyHayatta en sevdiği insan, annesinin intihar etmesiyle en ağır sınavını verdiğini zanneden Aydan, bir şekilde yakın dostu Pelin sayesinde hayata tutunmaya gayret eder fakat bir gün hiç görmemesi gereken bir olaya şahit olmasıyla ölümün kıyısına doğru...